6 Kasım 2002

o

Galatasaray, o yıllarda benim için büyük bir anlam ifade ederdi. O yenince çok mutlu olurdum. Yenilince de mahvolurdum. Hele hele Fenerbahçe’ye yenilmesi beni bitirirdi.

6 Kasım 2002’de Fenerbahçe Galatasaray’ı 6-0 yendi. Bu mağlubiyet benim için travmatiktir. O günlerde başıma gelenler bu mağlubiyeti daha da travmatik yapmıştır benim için.

O tarihte Sinop’un Dikmen ilçesinde çalışıyordum. Gerze ilçesinde de yaşıyordum. Aslında bunları yapmayı henüz bir aydır başlamıştım. İlk defa yalnız yaşamaya başlıyordum. Sudan çıkmış balıktım adeta. Ne yapacağımı bilemiyor, ne söyleyeceğimi kestiremiyor, elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyordum. Tıpkı fotoğraf çektirirken başıma geldiği gibi…

6 Kasım travmasının öncesinde bir de 3 Kasım travması vardı.

O tarihte yapılan seçimle AKP tek başına iktidar olmuştu. Seçimden önce TKP’li bir arkadaşıma TKP’ye oy vereceğime dair söz vermiştim. Etkili arkadaşa hayır diyemeyen apolitik tipin sağlıksız bir şekilde politikleşmesi ve sonrasında ilk olumsuzlukta apolitik tipin çekip gitmesi hikayesi işte, tanıdık sol siyaset hikayesi… Sandık başında ise CHP’ye oy verdim. Bu seçim çok kritik diyerek… Burada ironi yapmıyorum, gerçekten de Ak Parti iktidarda olduğu sürece yapılan her seçim o ana kadarki en kritik seçimdir. Seçimlerden sıkılınmaz (?)

O tarihten önce “solcuların” (Atatürk’ün) iktidarı vardı. Eğitim-Senli ilçe müdürü sağcı öğretmenlere mobbing yapardı. Eğitim-Sen torpil yapardı. 3 Kasım’da o sonuç çıkınca 4 Kasım sabahı din öğretmeni öğretmenler odasının kapısını açtı ve provokatif bir edayla “Selamın aleyküüüüm!” dedi. Ben “Merhaba!” dedim. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. O tarihten beri her sene olan şey yani… Bugün gelinen noktada hala insanların her ortamda çekinmeden selamın aleyküm diyemediklerini görüyoruz. Dinle ilgilenmek hala ve artan bir oranda bir dalga geçilme konusu. O travmaları yaşadık, yaşıyoruz ama gelecekte bunların olmayacağını görmek, sezmek tarihin bize ironisi. TR halkı gerçek dindarların arzuladığı hayatı reelde hiçbir zaman yaşamayacak!

3 Kasım günü oynanması gereken maç, o ana kadarki en kritik seçim yüzünden 6 Kasım Çarşamba günü oynandı.

Gerze’de yaşamaya başlayınca maçları izleyecek bir yer aradım. Yanılmıyorsam tek yer veya iki yerden biri sahildeki Özlem Meyhanesi idi. Şu anda internette Özlem Restoran olarak görülüyor. Yüksek tavanlı, sekiz on masalı, sobalı, pejmürde bir yerdi. Garsonu ifadesizdi ve burnu kapalı olduğu için ağzından nefes almak zorunda olan her insan gibi karizma yoksunuydu (bir diğer versiyonu da kolları sallamadan yürüyen insan.) Umarım ameliyat olmuştur.

Orayı bulmuştum ve her GS maçında oraya gidiyordum. Pardon bir kere de Ankaragücü, Gençlerbirliği maçını izlemeye gitmiştim. O yıllarda dört büyükler haricinde kimsenin maçı yayınlanmazdı ama o sene GB, bir sene önce Ankaragücü’yle harikalar yaratan Ersun Yanal’ı transfer ettiği için o maç iyice ilgi çekici hale gelmişti ve tvden yayınlanmıştı. TVden (Digiturk’ten) canlı yayınlanan ilk Anadolu maçı olabilir. Gencer başkan bilir bunu veya araştırır veya iplemez belki bilmiyorum.

Hep aynı masaya oturur ve iki bira artı Arnavut ciğeri tüketirdim. Bira elbette tombul şişe Efes’ti. Tekrar söyleyeyim kitle biraları ve bunların tüketilme şekilleri arasında uçurum olduğunu düşünmüyorum. Arnavut ciğeri ise bana iyi geliyordu.

O gün elbette ortam çok kalabalıktı. Ortama küfür ve sigara dumanı hakimdi. İkisinden de nefret ederim. Sinoplular yaygın düşüncenin aksine “sakin” ve “efendi” bir Karadeniz halkıydılar.

Fenerbahçe maçları başlamadan bir hafta önce gerilmeye başlardım. Onlardan nefret ediyordum. Gerçi TR’de Fenerli olmayıp da onlardan nefret etmeyen var mı? Bu nefreti adım adım Aziz Yıldırım inşa etmişti bana göre. Bir de hep rakiplerinin sembol oyuncularını para vererek almış olması. Galatasaraylılar üzerindeki FB etkisi yine de bu 6-0’la bambaşka bir hal aldığını da belirtelim…

O sene FB şampiyon olmadı ama o maçın sayesinde ve TR için o zamanlar (şimdi değil) çok fark yaratan bir stadyum inşa etmesiyle büyük bir psikolojik üstünlük ve somut üstünlük ele geçirdi. Bana göre 2011’e kadar her sene yürüye yürüye şampiyon olması gerekiyordu. Şimdilerin Juventus’u veya PSG’si gibi olmalıydı ama olamadı. Dört kere başka takım şampiyon oldu.

Maç başlamıştı. GS aslında FB’den daha iyi bir görüntü sunuyordu ligde. Yanlış hatırlamıyorsam tabii… Tuncay adlı biri bir gol attı birden. Sonraki yıllarda star olacak ama bana göre düz futbolcunun allahı bir tipti. Sadece Türkiye’de star olabilecek bir tipti. Sonra sansasyonel Ortega bir gol attı. Daha sonra kırmızı kart görecekti.

Sanırım başka gol olmadı ve devre 2-0 bitti. Her halde bir şeyler olur diye düşünmüştüm. İkinci yarı goller gelmeye başladı. 4-0’dan sonra mekanı terk ettim. Normalde böyle bir şey yapmam. Olacakları hissetmiş olmalıyım. Eve geldiğimde bilgisayarı açtım. Bilgisayarıma tv kartı takılıydı. Maçın altıya gittiğini öğrendim ve yıkıldım resmen.

Ertesi gün o din öğretmeni FB provokasyonları da yapmaya başladı. Hayatımda mütevazı bir Fenerliyle karşılaşmadım. Ezici bir çoğunluğu arsız insanlardan oluşuyordu. Bilmiyorum belki de bu travmadan dolayı bana öyle geliyordur.

Daha sonra Türk futbolunu takip etmeyi bıraktım. GS bu dönemde büyük başarılar da elde etti ama ben ilgilenmedim. Hatta ŞL’de Real Madrid’e karşı çeyrek final maçı oynarken GS, ben diğer kanaldaki Messi maçını izliyordum.

Bu sürede tabii GS bana göre Türk futbolunun en büyük kulübü oldu. Bu sene de şampiyon olursa sanki Fenerle olan bu fark kıyamete kadar kapanmaz. 2011 süreci yaşanmasaydı ne olurdu tabii orası önemsiz değil ama 10 sene sonra kimse bunları hatırlamaz. Bu arada GS’deki FB travması gitmez. Bir gün GS, FB’yi 6-0 yenerse biter. Veya 10 sene sonraki çocuklar için bu durum ne ifade eder, ona bakmak lazım bir de…

Dün yine GS bir takımdan altı gol yedi ama Real Madrid’den altı gol yenir, bu normaldir. Sanırım şu aralar kötü giden GS’nin altı yemesi işleri biraz da karmaşık kılacak. Neyse bana ne ya

Hayatında çok önemli değişiklikler olan bir gencin kısa zamanda iki önemli travma yaşamasının hikayesini okudunuz. Ne dersiniz, travmaların izleri hala görülüyor mu?

 

Bu yazı Futbol, Uncategorized kategorisine gönderilmiş ve , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.