*Herkes yaşlanınca yalnız kalmaktan korkarken ben, yalnız kalabilmek için bir an önce yaşlanmayı diliyordum.
*Hayatı sevmiyordum ama onu, intihar edecek kadar da ciddiye almıyordum.
*Bugüne kadar kurşuna dizmek istemediğim bir dostum olmamıştı. Ne de olsa dostlarımdı. Onları; işkence ederek, yavaş yavaş öldürecek kadar adi bir insan olamazdım.
*Alexey Pavlovich’in yazdıklarına edebiyat mı deniyordu? Sözlük üzerinde parmaklarımı gezdirerek içimden 20’ye kadar saysam ve gelen her kelimeyi art arda sıralasam, ortaya çıkacak eser onun yazdıklarından daha değerli olurdu.
*Bir kadının en önemli görevi; kocası, yaşamak gibi bir görevi ifa ederken ona kendisini göstermeyerek bu görevi yapmasına yardımcı olmaktır.
*Tanrı’nın insanoğluna en büyük gazabı ne depremler ne yangınlar ne de savaşlardır. Ona çocuk büyütmek görevi vererek ona bu dünyada çekilebilecek en büyük ıstırabı hediye etmiştir.
*Tanrı’yı elbette umursuyordum. Onun ismindeki beş harfi hiçbir zaman unutmayarak ona olan borcumu ödemiş olduğumu düşünüyordum.
*Yıllardır hayalini kurduğum şey yani Gruşenka’yla Neva Nehri kenarında yürümek nihayet gerçekleşiyordu. Kalbim hızlı hızlı çarpıyordu. Onu buz tutmaya yüz tutmuş olan akıntıya itmek için daha ne bekliyordum!
*Ne zaman; bir kadın, erkeklerin ilgisi mi yoksa dünyada barış mı sorusuna bizi şaşırtacak bir yanıt verecekti, işte o zaman bir ezilen ezilmekten şikayet edecek diyebilecektik. Köleliğin kaldırılmasını bile ona zorla kabul ettirmiştik.
Şaka şaka! Bunları ben yazdım