Kısacık hikaye 1

O gün çok bitkin hissediyordum kendimi. Nasıl anlatsam…Şu kalgon reklamlarındaki rezistanslar gibi falan veya Dünya Kupası’nda “ölüm grubu”nda Arjantin, Brezilya ve Hollanda’yla eşleşmiş Afrika takımı gibi. Hiçbir şey yapasım yoktu. Saat 22.00’ye kadar boş boş oturup sonra yatağa gitmekti niyetim. Telefonun ekranının selektör yaptığını gördüm. Neden ses çıkmıyor ki? Oysa bir gün önce melodimi Kızıl Ordu Korosu’nun “Polyushka Polke”sine ayarlamıştım. Yine bozuldu diye düşündüm çünkü hayatımda elektronik sorunların olmadığı toplamda 18 günüm vardı. Numara kayıtlı değildi. “Tanımadın mı beni? Nasıl olur? Çok ayıp smile ifade simgesi Tahmin et bakalım, acaba unutulmuş muyuz?” muhabbeti bu akşam ihtiyacım olan son şeylerden biriydi. Bahanem de her zaman hazırdı: Ya kusura bakma, operatörü değiştirdim de bütün numaralar gitti. Ee, sen neler yapıyorsun görüşmeyeli?.. Yıllar yıllar öncesinden gelen arkadaş bunu anlamamakta ısrarlıydı. Her şey nasıl değişiyorsa dostluk, arkadaşlık biçimleri de değişiyordu. Zaten son yıllarda dostluk ve arkadaşlık bir biçime indirgenmişti. Bu kez arayan yıllar yıllar öncesinden gelen diyalektik fakiri arkadaş değildi. Bir eski sevgiliydi arayan. Neler yapıyormuşum da bi’ merak etmiş. İki eski sevgilinin arkadaşça görüşemeyeceğini düşünüyorum. Diyalektiği ben de gücendirmeyeyim ama bir taraf ya yokluyordur ya da yatırım yapıyordur. Enerji fakiri bir konuşma oldu. Fakirleri bu kısacık hikayede çok andık. Sosyal meselelere mi giriyoruz yoksa? Gezi zamanı gördüğüm o yaratıcı duvar yazısı geldi aklıma: Boktan şeyler yazmayın, biraz da sosyal şeyler yazın. Bu kısacık hikaye sosyal mi boktan mı bilemiyorum. Böyle bir şeydi işte. Bir şeyler almak isteyen bulursa bir şeyler alsın. Saat 21.55’e geliyordu.

Bu yazı kısacık hikaye kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.