“Lord of the Flies” (1963)

William Golding’in aynı adlı romanından uyarlanan “Lord of the Flies/Sineklerin Tanrısı” bazılarına göre en iyi edebiyat uyarlamalarından birisiymiş. İlk çıktığında pek önemsenmeyen kitap sonraları bir fenomene dönüşmüş ve bugün yüzyılın en etkili romanlarından biri kabul ediliyor.Kitabı okumadım ama filmle ilgili yorumlar, kitabın ruhunun çok iyi resmedildiği yönünde. Film de kült mertebesine ulaşmış durumda. Filmde neler oluyor? 90 dakikalık bir filmde insanlığın toplumsal gelişiminden ne kadar bahsedebilirsiniz? Hem insan doğası üzerine hem de bugünkü toplumsal ilişkiler, bu ilişkilerin ortaya çıkışı üzerine ne kadar tez sunabilirsiniz? Ve de çocuk oyuncularla. “Lord of the Flies” bu saydıklarımın hepsini bir güzel yapıyor işte. İnsan doğasında default olarak var olan ve ilk zorda kaldığında arzı endam eden şeytani taraf bir güzel teşhir ediliyor. Bir uçak kazası sonucu ıssız bir adaya çıkan 15-20 kadar çocuk, yaşama savaşı verirken tarihin, sosyolojinin, psikolojinin karnelerini ellerine veriyor. Bu çocukların her biri oldukça sembolik ve her biri bir insani mizacı temsil ediyor. Güçlü, zayıf, duygusal, sömürücü, kurban, çıkarcı, dürüst, bilgili, lider ruhlu, demokrat, ayrımcı; her biri var. O yıllar için devrim sayılabilecek bir film olarak değerlendiriyorum “Lord of the Flies”ı. Zamanının çok ötesinde, defalarca kez izlenmeyi hak eden ve izledikçe de yeni şeyler keşfedilebilecek  bir film. Yönetmen Peter Brook. Bir gün sinemada fetiş objeler diye bir yazı yazarsam Piggy’nin specs‘lerini (spectacles=gözlük ama küçümseme anlamı var) mutlaka listeye koyacağım.    

Bu yazı Lord of the Flies, Peter Brook, Sineklerin Tanrısı kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.