Top 10 Sevmediğim Yer

otogar_yan_sanayiciler_9

TOP 10 SEVMEDİĞİM YER

Yerlerin” insan psikolojisi üzerinde direkt etkisi vardır. Bu hem görsellikle hem de orada yaşadıklarınızla/ hissettiklerinizle alakalıdır. Herkesin sevmediği yerler vardır yani ama bunun Top 10 yazısını ancak işsiz biri yazar. Siz de yorum bölümüne Top 10 sevmediğiniz yerler listenizi, olmadı bir tanesini yazın lütfen. Sevmediğim yerler genellikle görsellikle ilgili değil, yaşadıklarım/hissettiklerimle ilgilidir. Başlayalım:

10- Çarşamba, Fatih

Malum sebepten dolayı. Çarşamba’ya gittiğinizde başka bir ülke değil de kendinizi başka bir boyutta hissedersiniz. Yabancılaşma duygusunun şahını değil şahbazını yaşarsınız. Siz kimsinizdir? Hayatın anlamı nedir? Sebastian esprisi ne anlama gelir? Bütün bunları sorgularsınız. Ticaretten diskinirim. Rızkın 10’da dokuzu ondan gelse de bir türlü alışamadım ticarete. Çarşamba’da ikinci en yoğun hissedilen şey ticarettir. Ondandır belki soğukluk yaşamam. Aslında mevki olarak oldukça iyi bir yerdir. Yanında yöresinde çok önemli ve estetik yapılar vardır. Hemen aşağısında Fener vardır mesela. Birbirlerine bu kadar yakın olup da bu kadar farklı olan iki şey daha görmedim.

9- Bala

Ankara’nın Bala ilçesi…Bana göre Türkiye’nin en renksiz coğrafyası Orta Anadolu’dur. Hareket yok gibidir. Orta Anadolu’nun ilçelerine bakınca insanların buralarda delirmeden nasıl yaşadıklarını merak ediyorum ama “ekmek” yediğin yer senin için dünyanın en güzel yeridir. İnsanlar buralarda ekmek yedikleri için buralardan vazgeçmiyorlar. Bala da Orta Anadolu ilçelerinin en tipiklerinden biri. Balalı biri (ve türevleri); balet olamaz, deniz börülcesi sevemez, Vietnam’a gitmeyi aklının ucundan bile geçiremez, Richard Linklater’ın kim olduğunu bilemez…CHP oy oranı %11’miş. Fena gömdüm ama goygoy yapıyoruz şurada di mi? Balalı bir arkadaşım varmış bir de…Bak sen kopacak olan filme J Şaka bir yana gerçekten Orta Anadolu’yu bilmem ne yapayım, şey yani çekip hamama bütün kirlerinden arındırayım…

8- İstanbul – İzmir Karayolu

Etrafındaki manzaralara bakınca süper ötesi olması burayı sevmemem üzerine sis perdesi çekse de sevmiyorum. Karmaşık bir cümle oldu. Yeni otoban açıldı açılacak. Tam olarak bilgim yok. Eski yoldan bahsediyorum. Çünkü bu yol üzerinde çok az tesis var. Bir Susurluk’ta var sanırım. Yol da çok kavisli ve dar. Bu yolda yolculuk yapmak hiç de zevkli değil. Hele dönüşse tam bir ızdırap. Zaten dönüyor olmuş olmaktan dolayı bir psikolojik yıkım vardır bir de yolun niteliksizliği eklenir üstüne.

7- Eminönü Yaya Altgeçidi

Çok meşhur bir yerdir. 10 senedir falan içinde plastikten bir kuş döner döner durur. O dükkan o kuştan dünyanın parasını kazanmış olmalı. Her siniri bozulan bir tane alsa milyonlarca satmış olması lazım. Buranın aroması burayı ilginç yapan şeydir. Bir filmde Recep İvedik, “yanık külotlu çorapla karışık apış arası” gibi bir benzetme yapmıştı. Tam hatırlamıyorum ama onun gibi bir şey. Buradan geçmek zorunda kalmak İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerika’yla teslim anlaşması imzalayan Japon imparatoru gibi hissettirir insana kendisini. 10 liraya “Nayk” ayakkabılar vardır. Çakallara yönelik dar ve parlak montların yanında bir liraya satılan çatal, kaşık görebilirsiniz. Anlatılmaz da yaşanmaz da…

6- Bütün Hakmar Marketler

Atmosferi en kötü olan market zinciri bence Hakmar’lardır. Bildik markalar dışında satılan şeyler dandik ötesidir. Promosyon ürünler üst üste yığılmış ve açılıp incelenmiştir. Hatta tencereler orada küçük tüp üstünde denenmiş diye bile düşünülebilir. Zeytinyağlı sarmaları dünyanın en kötüsüdür. Rus salataları, kabını açıp da aşağıya tutarsanız saatlerce öyle duracak gibidir.

5- Saklıgöl, Şile

Google görsellere bakarsanız aslında mükemmel bir yer diye düşünürsünüz. Gerçekten de “bakıldığında” gerçekten çok güzel bir yerdir. Buradaki tesislerde hayatımın en kötü çayını içtiğim için burayı unutamıyorum. Kolay kolay kusmam. 10 senede bir falan. Bu çaydan sonra neredeyse kusacaktım. Öyle işte yaşanılanlar unutulmuyor. Kötü çay içince bunalıma giriyorum resmen. Bu arada Hemşin Organik’in demlik poşeti çıkmış. Acil durumlarda hayat kurtarsın diye aldım ama genel-geçerim olacak diye korkuyorum.

4- Atatürk Havaalanı Dış Hatlar Yolcu Koridoru

O uzun koridor insana kendisini çok kötü hissettirir. Rüya bitmiştir de gerçeklik başlamıştır. Yurt dışına çıkmak gerçekten rüya gibidir. Hiçbir sorumluluğunuz yoktur. Telefonu kapatırsınız (ki artık fahiş yazmıyor), hiçbir şeyi düşünmezsiniz, harcadığınız paralar bile sanki bedavadan size gelmiştir. Su içmezsiniz, bira içersiniz. İktidarda CHP vardır. Esnaflar sizi ayakta kazıklamaya çalışmazlar. Doblo değil bolca Mercedes Smart For Two görürsünüz. Toplu taşıma bile, insanları gözlemlemekle meşgul olduğunuz için bıktırıcı değildir. İnsanlık dışı yürüyebilirsiniz, oysa Türkiye’de bazen ekmek almaya gitmek bile acısız ölümle değiş tokuş edilebilecek bir şeydir. Her Sırma Doğan kahvaltısı, tam oturacakken ekmek olmadığı girdisiyle piç edilir. İşte o koridor size gerçekliğin başladığını acı bir şekilde hatırlatır. Hemen SMS’ler yağmur gibi yağmaya başlar. Fonda Burakhan Ceceli çalardı…

3- Kocatepe Camisi

Bence Sultanahmet Camisi bile sayılmaz! Düşünün, Mimar Sinan, o tarihte dünyadaki en muhteşem yapılardan biri olan Ayasofya’ya bakmış ve onu geçmeye çalışmıştır. Onu taklit etmiştir. Hatta geçen bahsettim Tophane’de modelini (Kılıç Ali Paşa Camisi) yapmıştır. Ondan iki yüz yıl sonra taklidin taklidini yapıyorsunuz. Beş yüz yıl sonra taklidin taklidinin taklidini yapmak da ne oluyor? Anıtkabir’in tam karşısına Osmanlı’nın simgesini dikmek işte hep siyasi. Polatlı Şehitlik merdiveninden aşağıya doğru inerken tam karşısında bir cami görürsünüz. Öyle iyi denk getirilmiştir ki. Bu simge mücadelesi beni fena halde yoruyor ve bıktırıyor ama halk bunlarla idare ediliyor işte. Kimse geri zekalı değil. Yani yöneticilerden bahsediyorum. Bu arada Kocatepe Camisi “muhteşemdir”. Vedat Dalokay’ın yapı bozucu modeli kabul görmemiş, o proje Pakistan’ın İslamabad kentinde uygulanmış ve ödül almıştır. Vedat Dalokay’ın modeli çekmeceye atılmış ve ideolojik, simgesel getirisi olacak Kocatepe projesi hayata geçirilmiştir.

2- Esenler Otogarı Alt Katı

Otogarlarla ilgili yazımda buralarda insanların normal hallerinden daha hassas olduklarını, “gitmek” eyleminin heyecan verici bir şey olduğunu yazmıştım. Dolayısıyla otogardaysanız algılarınız iki kat açıktır çünkü birazdan sık yapmadığınız bir şeyi yapacaksınızdır veya yapmışsınızdır da olay mahalline ulaşmışsınızdır. Esenler otogarının alt katlarını görürseniz (yazının görseli) intihar etmek istersiniz. İnsanda mutluluğun kırıntısını bırakmaz. Bir de buralarda işyerleri vardır. Tam Tayfun Pirselimoğlu filmlerine mekan olabilecek bir yer. Burada çok kolay izle-intihar et filmi çekilir. Esenler otogarı genel olarak çok itici, buyurgan, nobran, kendini beğenmiş bir yerdir. Alt katlarına ne zaman yolum düşse “ben de sizin ananızı” diye içimden geçiririm.

1- Kazım Karabekir Caddesi, Ankara

“Sanayi” denilen yerler insanda psikoloji bırakmayan yerlerin başında gelir herhalde. Hayata küserim ben sanayilerde. Açık bir renk göremezsiniz. Ustalar dünyanın en kuul insanlarıdır. Konuşurken yüzünüze bakmazlar. Ustalara, içimden, “Öyle dudak büküp hor gözle bakma / Bırak küçük dağlar yerinde dursun”u armağan ederim. Marmaris sanayisi bile eminim Orta Anadolu gibi bir yerdir. Kazım Karabekir Caddesi Ortadoğu ve Balkanların en büyük “sanayisi” olabilir. İstanbul’daki ikiye üçe bölündüğü için böyle bir unvanı olabilir, emin değilim. Bu cadde üzerinde etrafa bakınca Dostoyevski’nin “insan her yerde ve her zamanda aynı” cümlesine hak verir gibi olursunuz. Sanki bin yıl geçse de orası öyle kalacak ve Pazartesi sabahları ellerinde poşetle iş kıyafetlerini hafta sonu yıkatmış elemanlar o caddede yürüyecekler. Toplumsal süreçlere hiç ilgi duymayacaklar. Bin yıl Ak Parti’ye oy verecekler gibi hissedersiniz. Lokma takımı (telaffuzu loğma tağımı) kıyamete kadar yaşayacak ve yerine güzel bir ismi olan bir alet, edevat takımı gelmeyecek gibi hissedersiniz. Bir devrim başlasa yanıma yüz tane eleman alır gider Kazım Karabekir Caddesi’ni yakar, yıkarım yeminlen. Hiç düşünmem.

 

Bu yazı mimari, nitelikli goygoy, Tarih, Uncategorized kategorisine gönderilmiş ve , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.