Üç Alakasız Şey

*Bir devrimcinin düştüğü talihsiz durumlarla dalga geçmek şerefsizliktir.

*Sabah Mehmet Turgut bir şiir paylaştı. “Mutluluk, kibrit sönünceye kadar” gibi bir şeydi. Dallandırıp budaklandırıyorum: Mutluluk, Busquets’in gol atması gibi bir şey. Mutluluk, Bayern Münih’le Almanya şampiyonu olmak gibi bir şey. Mutluluk, düğündeki kartonun gerçek pasta olmadığını öğrenmemek gibi bir şey. Mutluluk, ödenmesi gereken asgari tutar zannettiğin tutarın toplam borç olması gibi bir şey. Mutluluk, otomatik kaplama naylonlu umumi tuvalet bulmak gibi bir şey.

*Piyerloti’deki garson amcayı hedef gösteriyorum. Parmak kaldırma hareketi evrensel olarak “bir çay” demektir. Yani TC içinde evrensel. Her seferinde çay mı diye sordu. White Russian, sex on the beach falan varsa getir abi.

*Öğretmenim ayakkabımı baala.

*Taşın, mimari yapılarda kullanılmaya başlanması Mısır Piramitleri’nden (Gize Piramitleri) yalnızca 70 yıl öncedir. Piramitler, 3000 yıl boyunca dünyanın en yüksek yapısı olarak kalmışlardır. İnanilmaz bir şey.

*Bundan sonra yemeyeceğim, içmeyeceğim ve bir daha niteliksiz çorap giymeyeceğim. Nitelikli çorabın terapi etkisi var. Klimalı gibi. “Zevk” veriyor. Dağ esintisi, limon bahçesi, okyanus mavisi, lila gibi adlar verilmeli bu çoraplara. İnsana umut aşılıyor. En beğendiğim Karaca oldu. 19.99 TL. 9.99’luk Sarar da iyi. Süvari’nin 9.99’luklarındaki kampanya göz ardı edilmemeli. Dört tanesi 20 TL.

*Feyse karşı cinsle çekilmiş bir fotoğraf koyunca açıklama yapma zorunluluğunu saçma buluyorum. Kuzen candır, kankimle gezmeler, kardoluk kazandı, ablam herşeyim, yaşasın amcaoğulluğu kurumu, teyze kızı rocks gibi…Piyasa düşünülüyor sanırım. Yemişim piyasayı…Onlarca unsura açıklama yapmak zorunda olan kızları tenzih ederim.

*Türkiye, Teşvikiye camisinden kalkan aydın cenazesi gibi olsa keşke.

*Bazı erkeklerin sakalı bisiklet fren teli gibi.

*İspark bir terör örgütüdür.

*Zeytin yıkanmamalı.

*Tarık Akan 1.93 boyundaydı. Birçok sahnede karşısındaki aktrisin ayağının altına takoz koymuslardır.

ÜÇ ALAKASIZ ŞEY 2_2

*#imamhatiplerkapatılsın sloganı bir geyik muhabbetine mi dönüşmüş? Eğer öyleyse biz malız.

*Cumartesi saat 14.00’de Barcelona maçı olması ne güzel. Haftanın en önemli olaylarından birini esnafça geride bırakmış oluyorsunuz. Bundan daha güzel olanı Çarşamba akşamı La Liga maçı olduğunu öğrenmeniz oluyor. Gerçi artık Maçkolik’in uygulamasını yükledim. Çok iyi bir uygulama. Her şeyden haber veriyor.

*Bomonti Red Ale diye bir şey çıkardı. Denenmeli ama birkaç gün sonra size dünyanın en iyi birasını tanıtacağım.

Not: “Üç Alakasız Şey”lere geri döndüm. “Ayrıntılar” serisi benim en sevdiğim seriydi. Özel hayranıydım o serinin. Bu ayrıntılar çok hoştu ve aslında anlayabilenler için büyük ve yaratıcı ironiler barındırıyordu ama yine birileri, onları yazarken benim “deli” olduğumu düşündü, biliyorum. Neyse “Ayrıntılar”ı kapatıyorum ve “Üç Alakasız Şey”lere geri dönüyorum. Bunun sebebi çağımızın kronik hastalıklarından, hız ve ucuzculuktur. 10 tane ironi küpü ayrıntıyı okuyup yorumlamak size zor geldi. Bunun yerine üç tane ve iki tanesi “hafif” olan ayrıntıyı daha tuttuğunuz için buna geçtim. Bu arada “Üç Alakasız Şey” de orospu çocuğu değildir, benim çocuğumdur zaten. Hayat böyle işte…Bir şeyler biter, bir şeyler başlar, bir şeyler yeniden başlar, bir şeyler bitmez falan. Yanlış anlamayın sakın, söz konusu olan bitmek ve başlamaksa klişeler, kesin şeyler yoktur demek istiyorum. Öyle bir şey olur ki sizin on yıldır göz bebeği gibi baktığınız klişeniz tarumar olur…Başlıyoruz:

*Nitelikli halk oyunlarını izlemesini çok severim fakat bazı insanlar bu oyunlara soytarı tarzı ekler yapıyorlar ve bence onları dejenere ediyorlar. Hiç hoş olmuyor yani.

*Facebook’a sesli yorum, Whatsapp’a yorum yapılamayan grup özellikleri gelmeli. Kimse üzerine bir şey alınmasın lütfen. 50 yıllık düşüncemdir.

*Minibüs minibüstür. Yani kaos fakat otobüs şoförlerinin çoğu ve de bazı metro makinistleri bile taşıtlarını minibüs gibi kullanıyorlar.

Ek esnaf madde: Rahşan Ayata, sabırlı ol az kaldı

*Önemli mimari eserlerin önündeki ağaçlar kesilmeli.

*Halil Selimoglu nun bazı ayakkabıları, yolda kalınırsa çekici desteği sağlıyor.

*”En azından” tabiri sıklıkla yanlış kullanılıyor. Gerçekleşmesi arzulanmayan veya gerçekleşirse bayağı önemli olabilecek şeyler için de “en azından” tabiri kullanılıyor. Katakulliye getirmenin aracı oluyor.

*Aşk zeytinyağlı dolma gibidir. Çok nadiren iyisine denk gelirsin.

*Çaykur; Turist’in ambalajının rengiyle ve yazısının fontuyla başka isimde, dandik çaylar çıkartıp, piyasaya sürüyor.

*MHP’nin “başkanlık taslak metnini bir görelim” demesi, ilkokul çocuklarına “koşmayın” demek gibi bir şey.

Ek esnaf madde: Hiçbir zaman çay bardağını önceden sıcak suyla çalkalamadım, anti-virus programı kullanmadım, para üstü saymadım, tavlada sağlamcılık yapmadım. Hiç mağdur olmadım.

*Aşure sevmeyenler için içimden “şerefsizler” diye geçirmesem de onlar için tuhaf duygulara sahibim.

*Son süngü savaşı 1953’te yaşanmıştır.

*Fiskobirlik’in kakaolu fındık ezmesi (17 TL) Nutella’yı döver. (FO)

*Colins Jeans’te çalan müzikleri, Youtube’da yer alan “Top10 futbolcu golü” videolarındaki müzikleri bir de eşarp bağlama videolarındaki müzikleri sevmem.

*Atatürk, Stalin’i sevmezdi ama küçümsemezdi de. Kırım’da gemide görüşme teklifini, gemide görüşmeme prensibi sebebiyle reddetmiştir.

*Anadolu’daki ilçe minibüslerinde parayı inerken veriyorlar. Bunun sosyopsikolojik sebepleri üzerine makale yazılabilir.

*What is this? / It is a deks.

*Geyik figürlü kıyafetlerde artış var.

*SM’de maske (persona) takmak sık görülen bir şey.

*Batakta el gelirse şiir gibi oynarım.

*Saat kaç? / Yarım dendiği zaman toplumun hepsi 12.30’u anlamıyor.

*Annem “evlilikle ilgili düşüncelerim” yazımı paylaştı. İroniye bak!

*Türkiye Rusya’yı ancak kutu kutu pensede yener. Siz yatın kalkın Lenin’e dua edin. 1917’de devrim yapmasaydı şimdi adınız Hans’tı.

*Karadenizlilerin kullandığı “da” ünlemi sempatiğime gider. Sinop’ta yaşarken bir gün ben de kullanmaya heves ettim. Çalıştım, aynanın karşısında provalar yaptım ve uygun anda kullandım. O kadar ağzıma yakışmadı ki polis çağırdılar.

*Almina Su: Bu isimde birisi balerin olursa iyi iş yapar.

Ek Esnaf Madde: Öğretmenim, ben oynamıyorum.

*Ülker Kakaolu Piknik hala üretiliyor mu? Hastasıydım.

*GIF’leri tıklamıyorum. Zor açılıyorlar. Ağzı kapalı Antep fıstıklarını da atarım. Uğraşamam.

*21. yüzyıl için çağ adı önerim “ironiler çağı”dır. İleride Marksist bir yazar, kitap yazarsa bu adı kullanabilir. Peki, neden ironiler çağı? Örneğin, bu çağda her şeyiyle gayrımeşru bir düzende yaşıyorken, meşruiyet tarihte hiç olmadığı kadar önem kazanmıştır.

Ek Esnaf Madde: Öğretmenim ödevimi unutmayı unuttum.

*Sultan-i Yegah Sirto’nun (Sadi Işılay) iki bölümü birbiriyle ne kadar da uyumsuz. Birinci bölüm kaliteli bir gerilim filminde kullanılabilecek kadar korkunç ikinci bölüm ise zaten birçok Şaban filminde kullanılmıştır. Bu kadar kısa sürede bu kadar büyük duygu yoğunluğu değişimi adamı/kadını maymun eder. Bunu gören Yedi Karanfiller esnafça sadece birinci bölümü icra etmişlerdir.

*Fatih Terim jübilesine helikopterle gelmiştir.

*”Paris, Texas” adlı filmi izleyince aklıma “Yazımı Kışa Çevirdin” türküsündeki Viran eyledin hanemi / Vurdun taştan taşa Leyla sözleri geliyor.

Ek Esnaf Madde: Kendime yeni bir bağlama aldım. Yandınız…Ben çalarken sehpanın üstünde duran telefon kendi kendine şarj oluyor.

*Dünyanın en leş tatlılarını üreten Tatbak bile bir ekol olmuş ve taklidi çıkmış: Tatlıbak…

*Roman konusunda bir sinek ikilisiyim ama hatırladığım kadariyla “Wuthering Heights/Uğultulu Tepeler”, dışarıdayken biran önce eve gidip okuma isteği uyandıracak bir roman.

*Bazı şeyleri “eleştirmeyi” işgüzarlık olarak görüyorum. Keşke AVM güvenlikçilerinin ellerindeki aletler gibi bir şey olsa ve o konu veya kişi söz konusu olduğunda “geçiniz” uyarısı ötse.

*Ek Esnaf Madde: Ritm bulmuş turşuya bayılırım.

*Faşizm kelimesi, Latince “fasces” kelimesinden türetilmiştir. Aynı boyda kesilmiş ve yan yana konmuş odun demektir.

*Çayımın % 39’unu dem, % 71’ini su olarak tüketirim.

*Hisarlı Ahmet, bağlamayı çok kötü çalıyor.

*Takım elbise giyiyorsam, ütünün sadece ön yüzü gömleklidir.

*Duş kabinini açık tutmak banyoyu daha geniş ve daha ferah gösteriyor.

*Atatürk, “benden sonrakiler benim yaptıklarımı temel alarak oradan sosyalizme yürüsünler” gibi bir düşünce içerisinde değildi.

*Supangele ile kakaolu puding arasındaki farkı anlayamıyorum.

*Mont giydirme faşizmi diye bir şey vardır. Bana en uzak giysi monttur.

*”Kalandar Soğuğu” adlı filmi çok beğendim ve bana “Ayı”yı anımsattı.

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı nitelikli goygoy, Uncategorized kategorisine gönderilmiş ve ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.