2017 yılında 33 şehre gitmişim. Bir daha bu sayının yarısını bile yapamayacağımı düşünüyorum. Bir kere İstanbul ve Ankara’dan günübirlik gidilebilecek yerler bitti. Avrupa’daki başkentler bitti. Para bitti.
33 yer…Baş döndürücü bir seneydi. Yıl içerisinde dört gittiğim Ankara’yı, iki defa gittiğim Bursa’yı ve tek eleman olarak sayıyoruz. Ayrıca Edirne, İznik ve Bolu’ya da önceden pek çok kez gitmiştim.
Her yerden bir, iki cümleyle bahsedeceğim. Bu yazıyı kendi arşivim için yazıyorum.
En beğendiğimden en beğenmediğime doğru bahsedeceğim.
*Barcelona – Yaşamak için ne istiyorsam, hangi kriterim varsa hepsine ve fazlasına sahip bir yerdir.
*Kyoto – Güzel sıfatını sonuna kadar hak eden bir şehir.
*Paris – Her ne kadar ihtişamı biraz insanı boğsa da dünyanın iki, üç merkezinden biri. Sıkılmak imkansız.
*Madrid – Eğlenceli bir “Ankara” gibi görebiliriz burasını.
*İzmir – TR’deki en güzel yer. Ayrıca Efes’e, Bergama’ya sahip.
*Kars – Valla ben oraya, Kars popi yapmadan önce gittim ve de yıllardır aklımdaydı. Layk için gitmedim…Ege hariç Anadolu Top 10’umun zirvesinde yer alacak. Görmediğim Mardin, Diyarbakır veya Antep’in Kars’ı zorlayacağını ama geçemeyeceğini tahmin ediyorum.
*Amasya – Ombeş tatilde gitmiştim ve aşık olmuştum. Baktıkça bakasınız geliyor.
*Hatay – Türkiye’den olmayan bir şehre benziyor. Tarihsel değeri de cabası. Kaat kebabı için bile yine gidilir.
*Bursa – Daha önce Bursa seyahatlerim için yazılar yazmıştım. O yüzden bir şeyler demeye gerek. Enfesto bir şehir. Yeşili çok kaliteli.
*Kayseri – Tarih, mimari merakınız varsa Anadolu’daki en iyi ikinci budur. Erciyes’e de bakmaya doyamayacaksınız.
*Seul – Bize hiç benzemeyen ve hiçbir zaman da benzemeyecek insanların arasında, muhteşem bir doğanın ortasında benzersiz bir deneyim yaşadım. Eylülcüğümü de özledim
*Erzurum – Yine tarih, mimari merakı için fazlasıyla tatmin edici bir şehir. Cağ kebabı da unutulmazdı.
*Edirne – Burası de pek Türkiye’ye benzemeyen bir yer. Bu sefer daha önce görmediğim Karaağaç bölgesine de gittim ki orayı bir de gündüz görmek için gideceğim.
*Malatya – Malatya’yı tepelere çıkaran şey, oradan Nemrut’a gitmiş olmamdı. Seni seviyorum Nemrut.
*Tokat – Amasya’ya gitmişken, plan dışında bir de buraya uğrayayım dedim. Sulu Sokak’ta yukarı aşağı gidince tarihe doyuyorsunuz. Bir de yazın gidip Tokat kebabı yemek lazım.
*İznik – Daha önce iki defa gittiğim İznik’e bu sene bir daha gittim. Bir daha bir daha bir daha gideceğim. Yeşil Cami’nin olduğu meydan çok güzel bir yer.
*Trilye – Hep internet turlarında gördüğüm bu yere şefimle gitmiştik. Madrid’deki Gran Mia gibi köşeli bir binası var. Hep o fotoğrafla anılıyor zaten. Eski bir Rum kasabası. Mutlaka gidin.
*Kocaeli – Kocaeli’nin Körfez ilçesinde çok güzel bir canlı müzik gecesi geçirdim.
*Yalova – Sevgiliyle yapılan ilk seyahatti. Bu yüzden ayrıca güzeldi. Kendisi hala biletleri saklıyor ve bir süre sakladı…TR’de top bir yer Ege Bölgesi’dir. Marmara çevresi de çok güzel bir bölgedir. Özellikle Karaca Arboretumu mutlaka görülmeli.
*Mudanya – Trilye’ye giderken Mudanya’dan geçiyorsunuz. Manzara zaten çok iyi, eski bir Rum yerleşim yeri olması dolayısıyla ayrı bir güzel.
*Kırklareli – Old town’ı olan yerler benim özel ilgi alanıma girer. Kırklareli’nin ilçelerinde de iş var.
*Bolu – Dört sene yaşadığım bu yere, Ankara’dan gelirken uğramış ve bir gece kalmıştım. Aslında “Bolu’ya gittim” demem biraz saçma oldu ama istatistiklerde kendisine yer buldu işte. Doğası harikadır.
*Bilecik – Hiçbir şey sunmayacağını tahmin ediyordum ama “fena değil” çıktı. Sevgiliyle gidilmesi de etkiyi arttırmış olabilir. Youtube yokken GS, Afrika’dan bir oyuncu almıştı. Eleman geldikten bir gün sonra gazetenin biri “Cimbom’un Afrikalısı geldi ve süper çıktı” yazmıştı. Bu haber, bu ruh hali, bu işve, bu eda beni her zaman güldürmüştür “Cimbimun Afrikalısı geldi ve süper çıktı.”
*Manisa – Amasya gibi bir “şehzadeler diyarı” ama onun yanına yaklaşamadı.
*Beypazarı – Herhalde trende dönüşen seyahat mekanlarından ilkidir. Gidilmeli ama. Uydurmasyon, zorlama, saf-siken ürünü tarihi-turistik eserler de yok değil ama güzel.
*Aksaray – TR’deki üç “Pisa Kulesi”nin biri buradadır. Hatay dönüşü inip, gezmiştim. Yazısını yazmadım. Müzesinde mumyalar var.
*Sakarya – Doğası muhteşem, ilçeleri iyi, kent merkezi tırt bir yer. Üçü bir arada müzesi var.
*Ankara – Şimdi “Ankara’ya gittim” demek de saçma oluyor. Ailem orada yaşıyor. Doğma büyüme oralıyım. Sevmiyorum, beğenmiyorum ama net. Dünyanın en iyisi olduğu bir şeyi var yalnız: Kıymalı pide.
*Ardahan – İki, üç Rus binası ve iyi durumdaki kalesiyle meraklısına hiçbir şey sunmuyor diyemeyiz. Sanki 30 yıl geriden geliyor gibi bir havası var.
-Bayburt – En çok geyik muhabbeti yapılan seyahatim oldu. Gerçekten çok merak ediyordum orayı. Bomboş bir yer değil. Kalesi, meraklısının ilgisini çekebilecek iyilikte. Çok izole kalmış. Bin sene sonra CHP oy oranını %8’e çıkarabilir ayrıca.
*Kırıkkale – Sondan üç şehir, beğenecek hiçbir şey bulamadığım şehirlerden. Bu da onlardan ilki. Eski üç, dört Rum evini restore etmişler de “sıfır tarihi eser” diyebileceğim bir durumda değil.
*Elazığ – İşte sıfır tarihi eser olan bir il. 36 dakikada gezerek bitirdim burayı. Valilik binası 1900’leri başında yapılmış gibi bir tek. Ayrıca Seyit Rıza’nın asıldığı yer (Buğday Meydanı) hala duruyor meraklısı için. Elazığ’ın old town’ı yani Harput, merkezden 10 dakika uzaklıkta ve orasını saymıyoruz zaten. Orası gezmek için çok iyi bir yer.
*Doha – Katar’ın başkenti dünyanın en anlamsız yeri gibi ama gördüm mü gördüm işte…Güney Kore uçağı aktarması esnasında çıkıp, dolaştım. Böyle bir nem görmedim. Bambaşka hayatlar görmeye bayılırım ama şehir olarak insanda hiçbir duygu uyandırmıyor.
Dediğim gibi 33’ün bir daha yarısına ulaşabileceğimi düşünmüyorum. Bu arada İstanbul içinde de hemen hemen her Cuma ve her Pazar bir şeyler yaptım. İstanbul’u tükettim. Bu sene yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm…Çok memnunum.
Arşiv amaçlı yazılmıştır.
Yine de okuyanlara iyi günler.