Biri Artık Bu Birayı TR’ye Getirsin…

20993941_1087625044706396_1891950587377053842_n

SPOILER!!!

Bu yazıda biranın aslında özel bir içecek de, özel bir tat da olabileceğini savunan yaklaşımlar yer alır…

Ekşi Sözlük’e bakınca her şeyin 21 Nisan 2014’te başladığını anlıyoruz.

O tarihte Tuborg, Weihenstephaner’in ithal edileceğini KAP’a bildiriyor ve Ekşi Sözlük yıkılıyor. Yıkılıyor derken iki üç sayfa entry giriliyor. Ağustos ayı gibi 33’lük Weihenstephaner’ler büyük kentlerdeki marketlerde yerlerini alıyor. Aynı tarihlerde Greatness amblemi görülen barlarda fıçısı da yerini alıyor.

Ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

O dönemlerde Tuborg hayranı olan ve Tuborg’la Efes arasında uçurum olduğunu düşünen Baran Doğan kişisi de kendisinin bir bira sever olduğunu zannetmektedir.

Yaklaşık bir, bir buçuk sene sonra bilinçsizce marketten Weihenstephaner alıp eve gider. Aleti bardağa “döker” ve bir yudum alır…Sonra allahı conta fırlatır, makas kırar. O nasıl bir şeydir öyle…Eğer o biraysa Efes de Tuborg da nedir?

Hemen Ekşi Sözlük’e sarılır ve hikayeyi okur. birasever.net adlı blogda daha doyurucu bilgiler alır Weihenstephaner ile ilgili.

Bu arada Ekşi Sözlük’te birilerinin “Franziskaner içmeden Weihenstephaner ile ilgili gaza gelmeyin” gibi yorumlar görür. Franziskaner de ne ola ki?

İyi deneyelim bakalım ama nerede?

Öğreniyoruz ki 2014 yazında Tuborg babayı TR’ye getirince Efes de karşı hamle olarak Erdinger’i getirmiş. Ki bence iyi takımdır ama şampiyonlar liginde yarı final oynayamaz…

Franziskaner ismi aklıma çakılı kalmıştı. Arada sırada ütopik olmayan şeyi yapıyoruz yani yurt dışına çıkıyoruz, bir yerde denk gelirsek kaçırmayalım diye düşündüm. İç ses: Ben şimdi neden birinci çoğul şahısa geçtim lan? Hatta üçüncü tekil şahıs olarak bahsediyordum kendimden…

2017 yazında bir şekilde yolum Güney Kore’ye düştü. Yurt dışına çıkınca marketlerde sürterim. O da ne? Franziskaner…10 TL…Hemen alıp, koşarak eve gittim…

Weissbier bardağı olmasa da yine de şahane idi. Mouthgasm denen şeyi defalarca defalarca kez yaşıyordum. Evet haklılardı, bunu denemeden Weihenstephaner ile ilgili kesin yargılara varmamak lazımdı.

Yine de baba bir numarada olmaya devam etti ama hatta sonrasında Schneider Tap 6 geldi ama Franziskaner de top üçe yerleşti.

Sonra kendisini İspanya’da gördüm. Oha 1,29 Euro idi. Yani bu sanat eseri altı TL…Görünce hemen bir tane aldım. Yanında da yazının görselinde gördüğünüz plastik bardağı. Madrid plaza de mayor adlı tarihi mekanda Franziskaner’i yuvarladım. Çok özel bir andı benim için. Bu sefer tadını daha iyi aldım ve evet olay budur dedim. Birkaç saat sonra Mehmet Turgut’tan İspanya’da sokakta bira içmenin yasak olduğunu öğrendim. Madrid’in en önemli yerlerinden birinde gündüz vakti bira içmiştim. Bence polisler beni gördüler ve Franziskaner’i şanına uygun tükettiğim için bir şey demediler.

Nihayet geçen hafta Berlin’de gördüm abiyi. O-ha! 0,81 cent. Yani 3,67 TL. O da ne? 10 litrelik fıçısı 10 Euro. Yani şişesi 50 cent yani 2,32 TL. Bir daha yazıyorum 2,32 TL. Yok yok bir daha yazayım 2,32 TL. Bir Tadelle parası. Bir leş sosisli parası. Bir ortaokul yanı tavuk dönercisi “menü” fiyatı. Mekanlarda top 2’imdeki Tap 6’yı 36 TL’den satıyorlar ula…Bu top 3’üm ve Almanya’da elemanlar bunu 2,32 TL’den içebiliyorlar.

Hatta utanmadan alkolsüzünü bile yapmışlar. Yani biz burada Efes’e mail atıyoruz “abi Tuborg babayı getirdi, siz de altında kalmayın, bakın bunu getirin abi, ellerinde patlasın ibnelerin” ama elemanlar Almanya’da içinde Müslümanların da olduğu kesimler içebilsin diye alkolsüzünü yapmışlar.

Alkolsüz bira nedir lan? Duvaksız gelin, LPG’li dizel, Messi’nin dinlendirildiği Barcelona maçı, köşe yazısı paylaşan bir Baran Doğan, polemiğe girmekten vazgeçmiş bir Can Saday, İyi Parti, SMS paketi, culux’ları kaybetmeyen bir çocuk, bira yazısına “kızgın” basmayan bir Sırma Doğan, kar yağmayan bir kış mevsimi, nişanlanmak, Steve Buscemi’nin ölmediği bir Coen Kardeşler filmi neyse alkolsüz bira da odur benim için.

TR ana akım bira içicisinin hiçbir zaman arayışçı ve tutkulu olmayacağını düşünüyorum ama yine de bu yazıları yazmaya devam ediyorum. Büyük oranda kendim için.

Bu; şaşırtıcı, sarsıcı, dengesiyle dengenizi bozan, vitesi ikiden beşe takan, akıllara meşhur Erzurumlu fıkrasını yani “sanki beni sıçiiler”i getirten, kızgın kumlardan serin sulara zıplatan, içerken arabada giderken yüksek sesle Grup Yorum’dan “Mısri Kız”ı veya “Erik Dalı”nı veya “Billie Jean”i dinliyormuş hissi yaratan birayı bir yerlerde görürseniz yapışın…

Not 1: Bu yazıda alkol reklamı yapılmamıştır. Alkol dostunuz değildir. 18 yaşından küçükler alkolden uzak durunuz. Sonra bakarsınız tadına.

Not 2. Artık bütün kitle biraları bana yavan geliyor. Aralarında uçurum yok. Hangi şartlarda, nerede içersen iç….Bu, aslında iyi bir şey değil.

Not 3: Franziskaner’in Almanya’da otelleri de var.

Not 4: Almanya’nın güneyine (biraz da Avusturya’dan alıyor) tekabül eden Bavyera bölgesi buğday biralarının cenneti. Diğer bölgelerde pek itibar görmüyor. Öyle ki babayı Berlin’de göremedim. Franziskaner de baba artı Paulaner ve Agustiner ile beraber bu pazarın en önemli biralarından.

Not 5: Azeri kanallarında Bayern Münih için “Bavyera” kelimesi kullanılıyor.

Not 6: Franziskaner’in bir de “dunkel”i var. Yani arpa maltının kavrulmasıyla elde edilen koyu renkli lager biralar. Eskiden Efes Dark vardı. Hala var mı bilmiyorum. İşte ondan. O da türünün çok iyi bir örneği.

Not 7: Münih’e gitmek gerek.

Not 8: ratebeer.com puanı 92. dunkel’i 72. alkolsüzü 8 

Not 9: Bu da 1300’lerden beridir üretiliyor.

İyi günler.

Bu yazı Uncategorized, Yiyecek İçecek kategorisine gönderilmiş ve , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.