Büyük Bir Hayranı Değilim 2


* Palamut balığının…

Balık yiyiciliği kariyerime üniversiteyi bitirip de Sinop’ta yaşamaya başladıktan sonra başladım. Orada kimse palamuta yüz vermezdi. Epeyce de ucuz olurdu. Uzun süredir balık satın almadığım için şimdi fiyatları nedir bilmiyorum. Tadı aromasız biralar gibiydi. Hiçbir yiyeceği reddetmem ama nadiren balık pişirdiğim için o anlarda palamutu tercih etmem. Yani bir şekilde önüme gelmezse ölene kadar palamut yemezsem şaşırmam. Ölmeden önce bu yazıyı tekrar okuyayım en iyisi…

*Votkanın…

Votkanın öyküsü de rakıya benziyor. İnsanlar son bin yılda alkol oranı %40’ın üzerinde olan (damıtılmış) içkiler icat ettiler ve bu içkiler hızlıca antik içkiler olan bira ve şarabın yerini aldı. Kısa sürede, etkili bir şekilde sarhoş ettikleri için bunları tahtından etmek zordu. Bu damıtılmış içkilerin çok pahalıları haricindekilerden tat olarak şarap veya biranın güzel tatlarına yaklaşabileni pek yoktu. Bana göre rakının tadı çok kötüdür ama bunun ötesine bir kültür olduğu için, giderek bir mit olduğu için ona laf söyleyemiyorsun. Bugüne kadar pahalı viski ve konyaklar içtim. Onları içmeyi arzu ederim. Vokta ise ne bileyim! Çok iyi Rus votkaları içtim. Rus kültürünün etkisi altındaki ülkelerin çok iyi votkalarını (6 dolar ile en pahalı olanından) içtim. Hızlıca ve etkili bir şekilde sarhoş ediyor. Ben içkileri tatları için içerim. Votkanın tadını hiçbir zaman arzu etmem, özlemem. Körkütük şarhoş olmayı da sevmediğim için votka içmiyorum.

*Patatesli böreğin…

Bana göre iki karbonhidrat yan yana iyi olmuyor. Börekte favori yan malzemem kıymadır. Hastasıyım. Sonra pazı, ıspanak gibi otlarla yapılanı gelir. En son peynirlisi gelir.

*Ice-tea’nin…

Bana sunulsa geri vereceğim tek şey vardır şu hayatta: O da rakı. Ama ice-tea’yi ömrüm boyunca aramam.

*Sinemada film izlemenin…

Evet, ne yapayım böyle… Hiç sevmem! Hatta filmi yalnız izlemeyi severim. Odaklanmak önemlidir benim için filme. Bunu da en iyi yalnızken yapabiliyorum. Sinemada insanlar çok duyarsız oluyorlar. Ses, gürültü, saçma görüntü eksik olmuyor. Sinemada film izlemek ayrıca film izlemekten daha çok bir sosyalleşme aracı. Bu şekilde büyük bir hayranı değilim. En güzel filmlerimi evde tek başıma izledim. Zaten sinemaya gitmek bana göre uzatmaları oynuyor. Gelecekte onun olmayacağından neredeyse eminim. Her dönüşümde olduğu gibi yine kıçımızı yırtsak bunu tersine çeviremeyiz. Aktörler aracılığıyla insanlara bir kurmaca aktarmanın başına bir şey gelmeyecek de (en azından şimdilik bunun en ufak bir emaresi yok) sinemaya gitmek tarihe karışacak bana göre.

*Ederlezi’nin ortasındaki neşeli/gayrı ciddi bölümün…

Ederlezi gelmiş geçmiş en iyi “melodi” olabilir ama ortasındaki o sulu bölümü bir türlü sevemiyorum. Tek başına, ayrı bir bölümde kullanılsa çok iyi parça diyebilirim orası için ama Ederlezi gibi insanı duygusal yoğunluğun zirvesine çıkartan bir melodinin ortasında Şabanoğlu Şaban filmi melodisi gibi bir melodi iyi gitmemiş.

*Yurt dışında yaşamanın…

Dünyanın hiçbir yerinde yabancıların sevilmediğini düşünüyorum. Kültür farklarının da aşılması imkansıza yakın şeyler olduğunu düşünüyorum. Yurt dışına çıkıp gezmeye sonuna kadar evet ama oralarda yaşamaya hayır. Ha, buraya aşık mıyım? Kesinlikle hayır. Burada sevildiğimi hissediyor muyum? Kesinlikle hayır.

*Ailenin…

Sakin olunuz, burada kimse sizin aile bireylerinizi çok sevmenize laf edecek değil. Olabilir, sevebilirsiniz. O insanlar bu sevgiye değiyorlarsa da bu çok güzel bir şeydir. Ama onu her koşulda sevmek zorunda olmak ve ona her koşulda fedakarlıkta bulunmak zorunda olmak benim kabul edebileceğim bir şey değil. Birçok kişi böyle düşünüyordur da dile getirmeye cesaret edemiyordur. Mahallenin delisi olarak ben dile getireyim bari. Türkiye’de aile bağlarının fazlasıyla kuvvetli olması ekonomik krizi hissedemememizin en önemli sebeplerinden olsa gerek.

*Toplumcu-gerekçi sanatın…

Toplum da yalan onun gerçeği de yalan! O zaman bu sanat tarzından uzak durmalıyız. Bence insan ömrü 20’den fazla toplumcu-gerçekçi sanat eseri tüketmek için fazlasıyla kısa. Bu eserlerin bir numaralı amacı gaz vermektir. Her siyaset gibi ezilenler için yapılanlar siyasetler de mitolojilerle, gazlarla, masallarla, gereksiz insan güzellemeleriyle doludur. İnsan abartıldığının çok altında bir yerlerdedir. Buna inanıyorum. O zaman bunun sanatı da sıkıcı oluyor. Manyakların, psikopatların, alçakların dünyaları daha ilgi çekici.

*Komşuluğun…

Onaylamadan, mecburen girilen her türlü ilişkinin karşısındayım. Her zaman adamına ve duruma göre muamele ederim. Elbette bir gün çok iyi bir komşum olabilir. Ama sırf komşum olduğu için mecburen o insanı sevmem ve onunla sosyalleşmem gerekiyorsa buna yokum. Komşuluk ilişkilerinin olmadığı siteleri bu yüzden seviyorum. Yakında…

Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.