Önce sosyalizmin ne olmadığından bahsedelim biraz:
*Sosyalizm, bütün eksik parçaları cuk yerine oturtulabilen ve bir süre sonra “çözülebilen” Puzzle gibi bir şey değildir.
*Eski Ankara-Konya yolu gibi dümdüz bir yol da değildir. Bu yolda şoförler gazın üzerine çekiç koyup (cruise control) uykuya dalarlardı.
*Ankara-İstanbul arası çalışan non-stop otobüsler de değildir.
*Yemek tarifi de değildir. Yani içindekiler, hazırlanışı, pişirilişi gibi bölümleri yoktur.
*John Wayne filmleri gibi iyi ve kötünün net bir şekilde anlaşılabileceği bir şey de değildir.
*Bir metre 100 santimdir gibi formülleri yoktur.
Sosyalizmin böyle şeyler olduğunu düşünüyorsanız Fidel Castro’yu ve Küba sosyalizmini anlayamazsınız. Gözlemleyebildiğim kadarıyla Türkiye’de böyle insanlar var.
Küba sosyalizmi başarılıdır ama sorunludur. Sorunsuz, 1080p bir sosyalizm düşünülemez.
Fidel Castro da onun önderi, lideri, mimarıdır.
Önderler, liderler, mimarlar önemlidir. Bana göre çok önemlidir hatta neredeyse iş onlarda biter düşüncesine bile yakınım.
Fidel Castro da “sorunlu” bir insandı ama büyük bir devrimci önderdi…
Gençlik yıllarında ülkesindeki haksızlıklara sinir olmuş ve bir şeyleri değiştirmeye niyetlenmişti. Marksist, Leninist bir formasyonu yoktu. İlk mücadele yıllarında, onu en fazla “yurtsever” olarak tarif edebiliriz. O yıllarda Batista’nın onursuz rejimine karşı mücadele eden birçok grup vardı. Örneğin Komünist Parti militanları da bunlardan biriydi.
Fidel, büyük bir liderlik yeteneğine ve kararlı kişiliğe sahip olduğu için başarılı oldu ve halkla beraber diğer grupların da onayını aldı. Batista’yı ülkeden kaçırmayı başardığında yani de facto iktidara geldiğinde Amerika da dahil hiç kimse onların sosyalizme yöneleceğinden emin değildi. Yanlış hatırlamıyorsam tebrik mesajı bile gönderdiler. Hiçbir devrim birbirine benzemez çünkü.
Sonra o yıllarda dünyadaki konjonktür, Fidel ve yoldaşlarını sosyalizme itti. SSCB ve diğer reel sosyalist ülkeleri yanlarında buldular. Daha sonra onlarla birçok konuda çelişmelerine rağmen kendilerini net bir şekilde Amerika’nın karşısına koydular. Bu da yetti zaten.
Dokuz kişilik bir toplantıyı yönetmenin bile ne kadar zor olduğunu gören, bilen kişilerin bir ülke yönetmenin ne kadar zor bir şey olduğunu idrak etmeleri gerekir.
Küba, eski düzenin bütün kirlerini kademeli olarak temizlemeye çalıştı. Karşısında onu boğmak isteyen bir canavara rağmen bunda da epeyce başarılı oldular.
Fidel ve Küba bu yolda epeyce sendeledi çünkü ülke idare etmek zor bir şeydi. Sosyalizmi kurmak ve korumak zaten dünyanın en zor işidir. Bunun için çalıştırlar.
Birçok hata yaptılar. Birçok siyasi aktörü yanlış değerlendirdiler. Çünkü örneğin ambargoya rağmen bütün çocuklara beş yaşına kadar bedava süt dağıtmaya kararlıydılar. Sıkıştılar ve çareler aradılar. Belki Papa’yla bu yüzden el sıkıştı Fidel.
Bugüne kadar geldiler. Bundan sonra ne olacağını hep beraber göreceğiz. “Küba’daki sosyalizme bir şey olmaz” diyenler de var. “İş bitti” diyenler de var. Bu konuda, elimizden dayanışma anlamında bir şey geliyorsa yapmak ama hiçbir şeye peşine kanmamak gerektiğini düşünüyorum. Çökerse moral bozukluğu daha ağır olur çünkü. Bir sosyalizmin her zaman çökme ihtimali vardır. Bunu aklınızdan çıkarmayın.
Diktatördü, baskıydı işlerine hiç girmedim. Bir toplumu ikna ederek bir şeyleri gerçekleştiremezsiniz. Esnaflık yapmayacağım, böyle düşünüyorum. Yapılanın şeklinden ziyade tarihsel olarak haklı mı haksız mı ona bakarım ben.
İnsanlık bugüne kadar; oturup, konuşup, tartışıp doğruyu bulmuş değildir.
Tarihsel olarak haklı olanlar bütün hatalarına rağmen kazansınlar istiyorum. Fidel onlardan biriydi. Işıklar içinde uyumayacak, yıldızlar yoldaşı olmayacak. Doğrusu şu anda hiçbir şey onun umrunda değil. Kumandayla televizyonun kapatılması gibi her şey bitti onun için ama sorulsaydı, son nefesinde, dünyadaki eşitlik ve özgürlük mücadelesinin büyümesini arzu ettiğini söylerdi.