Fidel’in yüzünden

Anna: Komünistler kim büyük anne.
Büyük anne: Öğrenciler, işçiler, diğerleri gibi insanlar.
Anna: Ama çoğu fakir. Ne istiyorlar?
Büyük anne: Her şeyi. Evlerimizi, üzüm bağlarımızı, kıyafetlerimizi, paramızı, oyuncaklarını..
Anna: Neden?
Büyük anne: Sanırım bizi sevmiyorlar.

Filmi şuradan izleyebilirsiniz.

Bu yazı; filmi izlememiş olanların, filmin sağlıklı bir şekilde izlenmesini engelleyebilecek bilgiler içerebilir.

Evet, hep Fidel ve onun gibi düşünenler yüzünden dünya tam olarak bir cehenneme çevrilemiyor. Bir türlü serbest piyasayı sevemiyorlar. Fransız yönetmen Julie Gavras’ın 2006 tarihli “La faute a Fidel!/Fidel’in Yüzünden” adlı filminin ismi bu halk düşmanı söylemi çağrıştırıyor ama içeriği düşmanca değil.

Film çocukça bir serzeniş gibi tınlıyor çünkü bir çocuğun perspektifinden olaylar yansıtılıyor. “Marie Claire” dergisinde xtir ..ktan  yazılar yazan bir anne ve avukat bir babanın iki çocuğundan büyüğü olan dokuz yaşındaki Anna’nın etrafında olup bitenlerden dolayı başı dönüyor. Anne ve babanın meslekleri bence anlamlı. İki meslek de siyasi etkileri fazlaca olan meslekler. Birisi halkı gerçeklerden kaçırmak için bire bir. Diğeri de burjuva hukuku içerisinde aldığı konumlanışa göre adaletsizliğin önemli meşrulaştırıcılarından biri olabilir. Filmin başlarında anne ve baba da sistemin devamında önemli roller alan bireyler. Dolayısıyla ekonomik durumları hayli iyi. Büyük bahçeli evleri var. Kızları Katolik okuluna gidiyor. Küba’lı bir hizmetçileri var. Filmin adındaki Anna serzenişinin kaynağı da o. Fidel ve arkadaşları onların mallarına el koymuşlar ve onlar da kaçmak zorunda kalmışlar. Sonra aslen İspanyol olan babanın İspanya İç Savaşı’ndan kaçan kız kardeşi geliyor ve olanlar oluyor. Anne ve babada biraz inandırıcılık sorunu yaratacak şekilde büyük bir değişim oluyor. Komünist oluyorlar. Gerçi bu kadar kısa sürede gerçekleşen böyle köklü değişimlere tanık oldum ama o kişiler aslında işçi sınıfının yanında olan ama bunun farkında olmayan kişilerdi. Filmdeki anne baba gibi burjuvazinin neferleri olan iki insanın bu kadar kısa sürede bu kadar büyük bir değişim yaşamaları bana biraz inandırıcılıktan uzak gibi geldi. Bu hayırlı değişimden sonra Anna’nın hayatı alt üst oluyor. Alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda kalıyor. Tabi bu kolay bir şey olmadığı için Anna tarafından dirençle yanıtlanıyor. Komünist olmak konforlu bir şey olmadığı için Anna hep afişteki fotoğraftaki gibi. Ama aklın özgürleşmesi küçücük bir kız çocuğuna bile lazım. Burjuva ideolojisi çocukların dünyası da dahil olmak üzere bulaşmadık hiçbir yer bırakmıyor. Ama dokuz yaşındaki birinin de olsa bu sanal dünya aklın özgürleşmesine direnebilir mi? Direnemiyor elbette…

Yukarıdaki paragrafta bahsettiğim inandırıcılık sorunu dışına ben filmde pek bir eksiklik göremiyorum. Filmi çocuk oyuncuların üzerine yıkmak her zaman riskli bir iştir ama sinema tarihi bunun görkemli örneklerine sahiptir. “La faute a Fidel!”i de o kategoriye rahatlıkla sokabiliriz.  

Bu yazı Blame it on Fidel, Fidel Castro, Fidel'in Yüzünden, İspanya İç Savaşı, Julie Gavras, Komünizm, Küba, La faute a Fidel, sinegöz, Sinema kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.