BBC’nin İnternet sitesi 24 Ekim günü, bir gün sonra oynanacak UEFA Avrupa Ligi Liverpool-Anzhi maçı için “Anzhi’nin Rus Devrimi” başlığını kullanmıştı. Siz bakmayın çıkarttıkları “komünizm denendi, tutmadığı görüldü ve çöktü” yaygarasına. Emperyalist blok anti-komünizm yapmaktan bir an bile geri durmuyor. Milyarlarca insanı etkileme potansiyeline sahip futbolda da bunu her fırsatta yapmakla kalmıyorlar bilakis fırsatlar yaratıyorlar. Bu yazının konusu olan Rusya Federasyonu’na bağlı Dağıstan Özerk Bölgesi takımlarından FC Anzhi Makhachkala’nın son iki yıla sığdırdığı eylemler, futbol siyaset ilişkisi üzerine çok ipuçları barındırıyor.
2003 yılında satın aldığı İngiliz futbol kulübü Chelsea’ye yaklaşık bir milyar Euro masraf yaptığı düşünülen Rus işadamı Roman Abramovich, bugüne kadar futbola yatırım yapan tek Rus oligarkı olarak bilinirdi. Bu piyasada her futbolcunun bir nominal fiyatı bir de Chelsea fiyatı olduğu düşünülmekteydi. Ta ki 2011’in Ocak ayında kimsenin bilmediği bir takım olan Anzhi, son 20 yılda yedi milyar Euro sermaye birikimi (talanı) yapmış olan Dağıstan’lı “girişimci” Süleyman Kerimov tarafından satın alınana kadar. Artık futbolseverler, geçtiğimiz günlerde Xavi’ye yıllık 21 milyon Euro maaş teklif eden Anzhi’nin neler yapabileceğini kestirmeye çalışıyor.
Genelde AKP’yi ifade eden “yaptıkları yapacaklarının teminatıdır” sözü bu bağlamda Anzhi’yi çok iyi ifade etmektedir. İki senede yaklaşık 130 milyon Euro transfer harcaması yapmıştır Anzhi. Şu anda yeryüzünde bir futbolcuya ödenen en yüksek maaşı ödemektedir. Kamerun’lu Samuel Eto’o Anzhi takımında yılda 20,5 milyon Euro kazanmaktadır. Kendisi şu anda 31 yaşındadır ve Avrupa’nın üst düzey takımlarında rahatlıkla forma giyebilecek olmasına rağmen 572.000 nüfuslu Makhachkala’nın takımında forma giymeyi tercih etmektedir. Fakat diğer futbolcular gibi Moskova’da ikamet etmekte, yalnızca maç günleri 2000 km. uzaklıktaki Makhachkala’ya seyahat etmektedir. Ayrıca futbol direktörü Roberto Carlos’a önümüzdeki üç yılda Şampiyonlar Ligi’ne katılma hedefine ulaşması için 300 milyon Euro tahsis edilmiştir. Bu rakamları durup bir daha düşünmek gerek.
Evet, futbolda para varsa huzur vardır. Başarı vardır. Hatta o idealize edilen bilmem ne duruşları, bilmem ne ruhları, falanca ekoller; para olmadan olabilirler miydi veya ne durumda olurlardı hepimiz tahmin edebiliriz. Bunlar bilinen şeyler. Anzhi’de de para var huzur var. Peki, bu paralar yani yukarıdaki paragraflarda sözü edilen milyarlarca Euro’lar nereden geliyor. Burada siyaset devreye giriyor. Bu oligarklar 1991’den sonra Sovyet insanın var ettiği çok büyük zenginlikleri talan ederek bu paraları elde ettiler. Politikacılarla kurdukları kirli ilişkiler sayesinde bu yağmayı yapabildiler. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce tank fabrikasına dönüştürülen traktör fabrikalarını, sosyalizmi korumak için hayatlarını feda eden 20-25 milyon Sovyet vatandaşını, Stalingrad’da açlıktan ölenleri, işçi sınıfının alın teriyle yarattığı o muazzam zenginlikleri düşününce hüzünlenmemek elde mi? Sadece hüzünlenmekle kalırsak Anzhi’ler, Manchester City’ler, Chelsea’ler artmaya devam ederler. Yapılması gereken bu hüznü örgütlü bir mücadele kararlılığına havale etmektir. Sahaları geri kazanmak, sahalardan paranın saltanatını def etmek ancak böyle mümkün olabilir.