“Herkes biraz Sezen Aksudur…” demişken, kendisinin internet sitesinde “herkes gibi olmayan ama herkes için şarkılar yazan kadın” şeklinde bir ifade var.
Bakalım bakalım hikayesine…
İki, üç sene önce Fazıl Say “Hala Sezen Aksu’dan sıkılmadınız mı?” diye bir soru sormuştu. Kabul edelim, tıpkı sanat sinemasına girebilenlerin bir daha popüler işleri beğenememesi gibi sanat müziklerinin dünyalarına girebilenler de bir daha popüler müziklere pek katlanamıyor…Fazıl Say klasik müziğin önemli bir icracısı, müziği hepimizden daha iyi biliyor. Tıpkı Vedat Milor’un yeme, içme işlerini hepimizden daha iyi bildiği gibi…Gerçekten de Sezen Aksu melodileri çok basittir. Bağlama çalan biri olarak onun eserlerini bağlamada çaldığım zaman yapı olarak ne kadar da basit olduklarını anlayabiliyorum. Bu, teknik bir şey. fakat bu yazı Sezen Aksu’yu teknik olarak ele almak niyetiyle değil sosyolojik olarak anlamak amacıyla yazılıyor.
Fazıl Say bana göre Sezen Aksu’yu teknik olarak ele alıyormuş gibi görünüp aslında onu politik olarak cezalandırmak istedi çünkü o yıllarda dünyadaki bütün belaların kaynağı olarak yetmez-ama-evet görülüyordu. Fazıl Say’da çok baskın olan AKP karşıtlığının bir yansıması olarak okudum ben o açıklamayı. Fazıl Say’ın herkesin klasik müzik dinleyemeyeceğini biliyor olması lazımdı.
Evet, yetmez-ama-evet oyundan sonra ben de Sezen Aksu’yu boykot etmeye çalışmıştım ama başaramadım. Nasıl başarayım, yıllarım onu dinlemekle geçmiş!
Peki neden herkes yıllarca onu dinledi?
Bir şeylere dokunmuş olmalı mutlaka. Bunlara bakacağız. Önce biraz biyografi…
“Ünlülerin gerçek isimleri” listelerinde “Fatma Yıldırım” adı verilir. Bir “Fatma Yıldırım” adlı star olamaz! Türkiye’de 1,5 milyon Fatma vardır, en yaygın kadın ismidir. Son yıllarda ise Merve (kaynak nvigm.) Yıldırım da en yaygın soyadlarından biridir. Asıl ismi Fatma Sezen Yıldırım’dır. İlk 45’liğinde Sezen Seley adını kullanmıştır aslında. o ara “Aksu” soyadlı bir adamla evlendiği için doğalında Sezen Aksu olmuştur.
MÜZİK DEMEK NİLÜFER DEMEKTİR!
Aslında benim için böyledir. Birçok kere de bu ifadeyi paylaşımlarımda kullandım. 1970 yılında “Hafta Sonu” (hayret ayrı yazmışlar) adlı bir derginin açtığı yarışmada Nilüfer birinci olurken (ya ne olacağıdı?) Sezen Aksu altıncı olmuştur. Fakat Sezen Aksu fenomen olmuştur…Burada sosyolojik bir şeyler olmalı işte…
70’lerin ortalarından itibaren müzik üreten Sezen Aksu’nun o Baran Doğan tezini işletmesi lazımdı: Çok az sanatçı 20 yıldan fazla “en verimli çağında” oluyor…Sezen Aksu da o çok az sanatçıdan biri değildir ve yaklaşık 20 sene Türkiye’yi “dövmüştür”. Kabaca 80’lerin başı 90’ların sonudur bence bu süre. Hala albüm çıkarıyor ama ne ses kalmış, ne vurucu de beste yapma yeteneği…
O 80’ler ve 90’lar boyunca özellikle de 80’ler boyunca dediğim gibi Türkiye’yi dövmüştür resmen, ağlatmıştır.
Ağlatmak mı? Buraya geleceğiz.
90’lardan sonra bir de “destekçilik” yönü ortaya çıkmıştır. Halet-i tedrisat mıydı ruhiye-yi tedarik miydi bir deyim vardı, işte oradan bir dolu genç sanatçı çıkmıştır ve onun her türlüğü desteğiyle onlar da birer star olmuşlardır.
Bu dönem (ve hala devam eden süreç) için kendisine diktatörlük yaptığı suçlaması yapılmıştır. Yani kendi tahtını sallamaya aday olabilecek, kendi güdümünden çıkabilecek kişileri köklü ilişkileri sayesinde tasfiye ettiği ima edilmiştir. Benim de aklıma hep “Çatlak Sezen Aksu” adını taktığım Nazan Öncel’in hep onun gölgesinde kalması gelir. Böyle bir röportaj da okumuş muydum ne… Aslında bana hep Ben Johnson Shakespeare olayını anımsatır NÖ Sezen Aksu olayı. Sanki NÖ diye biri yok da o gördüğümüz imaj Sezen Aksu’nun alter egosu ve kudretli star imajının izin vermediği çatlaklıkları, çılgınlıkları (Sokarım Politikana) NÖ’ye ihale ediyor…
Hala devam ediyor? Neden devam ediyor? Neden büyük sanatçılar o Baran Doğan tezini dikkate almayıp 20 sene sonra kendilerini acıklı acıklı hallere sokuyorlar? Robert De Niro neden o dandik filmlerde görünür? Hitchcock neden “Topaz”ı çeker? Türkan Şoray neden “Nihavend Mucize”de oynamayı kabul eder? Veya, Xavi neden Katar’da o kadar uzun süre kalır? Sergen neden Eskişehirspor’da oynar? Büyük sanatçılar ve de büyük sporcular mütevazı olamazlar. Sıra dışı insanlar olurlar ve egoları çok büyüktür. İlgi isterler her zaman. Efsane olarak belleklerde yaşatılmak onlara göre değildir. Zirvede bırakmış birisini daha görmedim. Zidane’ın bile son iki senesi kötüydü aslında…
Peki Sezen Aksu neden fenomen oldu?
Türkiye halklarının müzik dinleme alışkanlıkları nelerdir?
Müzik beste ve sözden oluşur. Yani Türkiye insanları için…Enstrümantal müziklerin burada hiç şansı yoktur. Bir müzik illa sözler barındırmalı. Sezen Aksu’yu fenomen yapan bence birinci unsur şarkı sözlerindeki ağır melodramdır. Hatta sıklıkla bu sözler için “arabesk” bile denilebilir.
“Beni yak, kendini yak, her şeyi yak!” diyen bir kadındır Sezen Aksu. Seviyordur, kahretsin, seviyordur elinde delil çok…(Bu yanlış anlama SA kültünü beslemiştir.) Geberir…Tükenir…Tüm şehir ona küser…Vazgeçer, dur hayır hayır gitmesin vazgeçmez…Tutuklu kalır…Onu içine çeker bir nefeste, yüreği tutuktur göğsü kafeste, yanacaktır onunla bir ateşte, bir kıvılcım yeterdir çünkü hazırdır…Aşk ancak ölünce aşktır…Kadın açık açık onu hasretiyle sevgisiyle onu yormasını istemektedir…
Bu sözler fenomen olur…Doğu toplumları ağlak toplumlardır. Öyleyiz yani…Keşke öyle olmasaydık ama öyleyiz…
Peki müzik dinleme alışkanlığımız çerçevesinde melodiler nasıl olmalı? Akılda kalıcı en başta…Başı kıçı belli olmalı. Aralarda çalan ezgi nakarat olmalı çoklukla, nakarat değilse hiç de deneysel bir şey olmamalı. Uzun açışların, ara soloların da pek değeri yoktur. Bunların hepsi Sezen Aksu’da vardır.
Sezen Aksu’nun müziğini sanırım “sarsıcı basitlik” adlı şu anda uydurduğum tabir iyi karşılıyor.
Politik savrulmalara da değinecektim de boş ver…Hem o biz “çok akıllı” insanlara göre savrulmadır.
Herkes biraz Sezen Aksudur ve ilelebet öyle kalacaktır…
Not 1: Yazım yanlışlarına bakamayacağım.
Not 2: Kendisini canlı izledim. Yaşı epeyce ilerlemişti. Sahne performansını çok beğenmedim.
Alakasız Not: Patatesle sucuk buluşturulmalı.