Nedir bu?
Hikâyenin başlangıcına dönelim. Önce şerefimizle kabul edelim ki istisnaları yok hükmünde sayılabilecek düzeyde, bütün erkekler küfür ederler… Doğru değildir. Savunmuyoruz. “Hımm!” bile dedirtmeyen, saçma gerekçeler öne sürmüyoruz ama 2020 Ağustos, dünya, itibariyle durum böyledir. Bunun sorumluluğu tek başlarına şu anda yaşayan erkeklerde de değildir ama suçun failleri de onlardır.
Geçenlerde bizim Mülhitler Whatsapp grubunda (dört erkekten oluşur) ben bizim Gencer Başkan için “dostluk orospusu” deyimini kullandım. Sıklıkla bir yerlerden arkadaşları geliyordu ve kendisinde bir hafta kalıyorlardı. Daha sonra bir de “diyalog orospusu”nu kitlelere tanıttım. Her yerde, herkesle kolaylıkla diyaloga giriyordu. Yani sanat filmi karakterinin tam tersiydi. Sonra kendisi için bir, üçüncü orospuluk türü daha keşfettim ve bu üçüncüyü her zaman unutuyorum. Omen gibi bir şey oldu bu. Onun üçüncü orospuluk türünü de kendiminkini de hep unutuyorum.
Sonra benim için böyle tanımlar aradık. İlki hazırdı: İstatistik orospusu… Gerçekten de sayılara, istatistiklere çok önem veririm. Bazen wikipedia’nın başına geçer yarım saat, çeşitli konularda istatistikler araştırırım. Mesela Tanju Çolak’ın 260 maçta, 240 gol attığını yani 0,92 oranıyla dünyada birinci olduğunu biliyor muydunuz? Aslında 15 senedir oynayıp da 0,91 tutturan Messi birincidir bu arada.
İkinci orospuluk türü ise tarihe tanıklık etme orospuluğudur. Bu kelime artık rahatsız etmeye başladı. Onun yerine seks işçisini mi kullansam… Tarihe tanıklık etme seks işçisi… Olmadı! Zaten bu seks işçisi tabiri kadar saçma bir tabir görmedim. Feministlerle anlaşamadığım tek konu bu olmalı. Özellikle sporda zırt pırt tarihe tanıklık ederim. Bu artık bıktırıcı olmaya başladı. Üstüne üstlük bir de son maçta, son dakikada, son anda tarihe tanıklık etmeyi kaçırdığım anlar da sık oluyor. Sadece futbolda değil başka başka konularda da sık sık tarihe tanıklık ederim.
Üçüncü seks işçiliği türünü hep unutuyordum. Bu, vardı ve nokta atışıydı ama geçen günlerde aklıma getirdiğim “hobi seks işçiliği” benim için nokta atışının da nokta atışı oldu. Gelelim hobilere…
İnsanlar maddi olarak ihtiyaçları olmadığı halde emekli olmak istemezler… Sayısal’dan büyük ikramiye çıksa öğretmenlik yapmaya devam edeceklerini söyleyenler vardır… Evde yapacak bir şey bulamayanlar vardır!!! (Normalde Türkçede üç ünlem yan yana diye bir şey yoktur, etkiyi arttırmak için sıkça yapılan bu yanlışı ben de yaptım.) Para kazanmak, ev almak, ikinci ev almak, yazlık almak, market indirimlerini takip etmek milyonlarca kişinin hobisidir… Her şeyi anlamsız bulan insanlar vardır… Nesneleri ve şeyleri değil de diğer insanları hayatlarının odak noktası haline getiren milyarlar vardır…
Bu insanlar için üzülüyorum. Bunun sorumluluğu hayatlarını dolduran hobilerin yok olmasındadır. Hobiye yönelten şey de “merak duygusu” olduğu için, aslında merak duygularının körelmiş olmasındadır diyebiliriz.
Kendimi şu hayatta en şanslı hissettiğim şey hayatımın hobilerle dolup taşmasıdır. Belki de bunun yerine bir arsa işine girseydim, yemeyip içmeyip evde sığır gibi yaşasaydım ekonomik olarak şu anda daha iyi olurduk…
Ama merak duygusu başa bela işte! Ve merak duygusu çalışarak geliştirilecek bir şey değildir. Tıpkı müzik kulağı gibi önce var olup olmadığı önemli olmaktadır. Sonra derecesi arttırılabilir. Merak duygumu tatmin etmek için bir hayat yetmeyecek, bunu biliyorum. Artık olduğu kadar.
Hep böyle değildi aslında. Yani eskiden bu kadar yoğun değildi. Normalde insanlar üniversite dönemlerinde ilgi alanlarında zirveyi görürler ve sonra evlilik, çoluk çocuk, geçim derdi, akrabaların dedikoduları derken giderek düşüşe geçerler. Ben ise üniversitede okurken bir sığırdım. Sonra adım adım açıldım.
Hep hobilerim vardı ve bunlar düşünce dünyamı kaplardı. Bakalım şimdi bunlara…
20 YIL ÖNCE
O zamanlar üç hobim vardı: halk müziği, Türk sineması ve Türk futbolu ağırlıklı olmak üzere futbol… Bu hobilerim için ziyadesiyle zaman ayırdığımı ve onlara çok emek verdiğimi söylemek isterim yalnız… Yani “öylesine” ilgilenmedim bunlarla. Halk müziğine o kadar emek vereceğime gitara emek vermiş olmak isterdim. Çünkü şu anda en sevdiğim enstrüman uzak ara gitar. Türk sinemasına o kadar emek vereceğime genel olarak “nitelikli” sinemaya emek vermiş olmak isterdim. (Sonrasında yapacaktım.) Futbol için bir şey diyemem çünkü bana göre hayatın en büyük renklerinden biri. Ne demiştik? Asla ve asla “Yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmam.” cümlesini kurmuyorduk! Asla! Bu cümleyi kuran benimle arkadaşlığı kessin! İnsan mal oğlu maldır, sık sık büyük hatalar yapar, bunlar için oturup ağlaması lazımdır…
10 YIL ÖNCE
10 yıl önce ise şu hobilerim vardı: sinema, futbol, müzik… Değişen şey şu oldu, sinemaya manyakça bağlandım. İyi, kötü her filmi izledim… Yüzlerce yazı yazdım. Hayatıma başka bir şey sokmadım. Genelde sevgilisizdim. Sadece sinema vardı. Futbol yine olmaya devam etti ve Türk futbolu yavaş yavaş devreden çıktı. Halk müziği yerine başka başka müzikler de devreye girdi. Sinemaya bu kadar vakit ayırmış olmak hayatımdaki en büyük pimanlıklarımdan birisidir. Kafamı seveyim! Ama yine de hobisiz, sığır adam olmak istemezdim. Hayatı anlamsız bulmadım hiç, hep güzel buldum. İnsanların hayranı olmadım ama insanların ortaya çıkardığı nesneler ve diğer canlı cansız varlıklar hep ilgimi çekti.
ŞİMDİ
Ne olduysa bu 10 yılda oldu. 10 yıl önce İstanbul’a gelmem mi acaba bunda etkili oldu? Mutlaka olmuştur. Şu anda hobilerimi saymaya kalkınca başım dönüyor. Önem sırasına göre sayayım o zaman:
- Edebiyat
- Seyahat
- Spor
- Mimari, arkeoloji
- Müzik
- Yeme, içme
- Özel olarak biralar
- Tarih
- Tarihsel siyaset
- Evrim, evrimsel psikoloji, insan (kadın, erkek) davranış bilimi (varsa böyle bir şey)
- Sinema
- Hayvanlar
- Ev restorasyonu, tamirat, tadilat, eşyalar
Durum budur. Şaka yapmıyorum. Bütün bu hobilerim için de emek veriyorum. Başım dönüyor. İradeyle hayatıma merak ettiğim şeyleri, örneğin felsefe, şaraplar falan almıyorum. Bakalım ne olacak…
Hobi orospusu olmayın da hobisiz insan hiç olmayın. Aslında bu, tavsiye edilecek bir şey değil, yukarıda belirttiğim gibi. Ne haliniz varsa görün, ne halim varsa göreyim…
İyi günler.
sayenizde ben de hobi seks işçisi olduğumu fark ettim, bir de yabancı dil öğrenme seks işçiliği var bende, bayağı kötü. Her dili öğrenmek isterken hiçbir dili tam öğrenemiyorum. Aynı anda hem Korece hem Fransızca öğrenmeye çalışıyorum, bir yandan da üniversitede 7 tane baba ekonomi dersi… üstüne bir de sosyoloji dersi alayım dedim ama kendime bunu yapamadım. Sanırım ben ders alma orospusu olmuşum.
İngilizce dışında bir dile yatırım yapmayı doğru bulmuyorum ben sevgili şimşek parıltısı. Tabii bir kariyer planı yoksa… Kariyer planı yoksa, bir dile (ki bir dili öğrenmek için 2000-3000 saat vermek gerekir) o kadar emek vermek ne kadar mantıklı? Hayat bu kadar boş mu? Başka başka şeylerle dolu değil mi?