Dünyanın bütün şehirlerinin meydanları ideoloji savaşlarının simgeleriyle doludur…
Bu simgelerin sanatsal boyutları mutlaka vardır. Estetik değerleri vardır. Ancak sanatsal ve estetik boyutları işin ideolojik boyutunu aşamaz. Belki günümüzde o iki ideolojiden biri kesin olarak yenilmiş ve yok olmuştur ancak o yapı, yapıldığı dönemde birilerini rencide etmiştir muhakkak.
Konut mimarisi anıtsal/kamusal mimariye oranla daha az ideolojik yan barındırır. Hiç barındırmaz, diyemeyiz. Fakat anıtsal/kamusal yapılar mutlaka ve mutlaka hem de yoğun bir şekilde ideolojik yan barındırır. Bugün, büyülenerek gezdiğimiz Antik Yunan dor tapınakları da Roma tiyatroları da arkaik kült alanları da devasa ibadethaneler de ideolojik mesajlar iletirler. Hatta müzeler bile… AVM’ler, saat kuleleri, defterdarlık binaları, saray bahçeleri, üniversite binaları, hükumet konakları… Ve de belediye başkanlığı binaları…
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Saraçhane semtindeki başkanlık binasına bakacağız bugün. Bu bina 150-200 yıldır devam eden bir ideoloji savaşının önemli bir simgesidir. Hangi ideoloji savaşı? Benim Batılaşma Krizi diye adlandırdığım Kriz’de Batılılaşma yanlılarının büyük bir savaşım sonunda diktikleri bir anıtsal yapıdır.
Saraç, at koşum takımı satan kişi demektir. Bu semt Osmanlılar döneminde bu kişilerin işleri yaptıkları bir yer olduğu için bu adı almıştır. Bunun konumuzla ilgisi yok. Kriz2in gözünü buraya dikmesinin sebebi Şehzade Camisi’dir. Görselde görüyorsunuz onu ve de belediye binasını.
Saraçhane Meydanı başlı başına Taksim Meydanı’ndan sonra ideoloji savaşının en yoğun yaşandığı meydandır desek abartmış olmayız.
Bu meydanın açılması, 1935-51 yılları arasında İstanbul’un yeniden imar edilmesi projesini yürüten Henri Prost’un projesi dahilindedir. Atatürk’ün davetiyle İstanbul’a gelen, Fransız şehir planlamacısından hem bir metropol adayı olarak İstanbul’u yeniden dizayn etmesi hem de yapabilecek oranda Osmanlı Devleti’ni hatırlatan görüntüleri değiştirmesi istenmiştir.
Aksaray Meydanı’nın açılması, oradan da Haliç’e bir bulvar çekilmesi vardır bu proje dahilinde. Bu çalışmalar esnasında birçok Osmanlı mescidi ve ahşap konak yıkılmıştır. Kriz’in Batılılaşma karşıtları bu yapılanları içlerine sindirememektedirler. Bunları zulüm olarak görürler. Bu tarafın ideologları, yapılabileceğine inansalar 90 yıllık bu hamleyi bugün geri çevirirler emin olun… Yık ve eskisi gibi baştan yap şeklinde bir radikal eylem yapamasalar da buralarla ilgili çeşitli planları vardır.
Peki, ne olmuştur, ne yapılmıştır bu meydana? Görseldeki belediye binası 1953 yılında bir mimarlık yarışması sonucunda yapılmıştır. Nevzat Erol yarışmayı kazanmıştır ve inşaat 1960’ların başında bitmiştir. 1953 yılında Kriz’in bir tarafının, Ak Parti’den sonraki en güçlü partisi DP iktidardaydı. Böyle bir şeye nasıl izin verdikleri merak edilebilir. Açıkçası ben de tam olarak sebebini bilmiyorum ama henüz üç yıllık bir iktidar olan DP açıkça büyük adımlar atamıyor olabilir. Kendi adlarına “mıntıka temizliği” denebilecek başka başka adımlarla meşgul olmuş olabilir. Önemli iktidar değişikliklerinde çok hızlı bir şekilde büyük ve önemli adımlar atılamaz. Bir dönem ortalamacı gözükebilir yeni süpürgeciler.
Bina, II Ulusal Mimari Akım diye bilinen ve yoğunluklu olarak Ankara’da kullanılan mimari akımın İstanbul’daki sayılı örneklerindendir. Harbiye radyo binası, İÜ Edebiyat Fakültesi diğer örneklerindendir. Bu akımın özelliği anıtsal ve simetrik olmasıdır.
İBB Binası etrafını şekillendiren bir yapıdır. Daha doğrusu etrafını eski halinden alıp başka bir hale getiren bir yapıdır. O yüzden II Akım’ın ihtiyaçlarından da fazlası bu yapıda görülür.
Yapıya, Kriz A Tarafı’nın yönelttiği en büyük eleştiri Şehzade Camisi’nin silüetini bozmasıdır. Bu cami için Mimar Sinan “Çıraklık eserim.” demiştir. Rivayet odur ki kendisine “artık” anıtsal bir cami isteyen Kanuni bu camiyi yeterince görkemli bulmamış ve camiyi o esnada ölen bir erkek çocuğuna adamıştır. Sinan’a da Süleymaniye gibi bir şey yapmasını emretmiştir.
Çıraklık eseri falan ama yine de oldukça etkileyici ve görkemli bir yapıdır. İBB binası bunun Marmara Denizi’nden görünmesini engeller. Devasa boyutlarıyla onu alanda ikincil role iter. Önündeki parktaki yüksek ağaçlar yine onu iyice gizler.
Bir de, dikkatlice bakılırsa İBB binasının Bozdoğan Kemeri’yle paralel inşa edildiği, tepesindeki kemerin onunla aynı olduğu görülür. Bina burada camiyi değil kemeri dikkate alır. Bir Roma eseri olarak “gavurun” eserini koskoca Sinan camisine tercih etmiştir. Gerçi mimar öndeki kare yapının üstündeki hiperbolik örtünün Şehzade’yle uyum içerisinde olduğunu öne sürmüştür ama açıkça burada Şehzade’yi her anlamda çaresiz bırakan bir mimari eser inşası vardır.
Binanın arka tarafında küçücük bir medrese görülüyor. Ankaravi Mehmet Efendi Medresesi’dir bu bina ve adeta disko önünde bekleyen korumanın sap gelen erkeklere yaptıkları gibi ona set olmaktadır.
Bu binanın önünde Ankara Sıhhiye’deki Hitit Güneş Kursu Heykeli’nin bir küçük kopyası da vardır. Ankara ve onun ideolojik yönelimine bir selam çakma olarak değerlendirebiliriz bu heykeli.
İşte İstanbul buradan yönetilmektedir. Ak Parti belediye başkanları 25 sene buradan yönettiler İstanbul şehrini. Bu binanın içlerini hiç sinmediğini tahmin etmek zor değil. Zaten şu anda Seyrantepe’de bir gökdelen boyutunda İBB Hizmet Binası var. Tüm belediyenin buraya taşınacağı ve Saraçhane’deki binanın bilinçli bir şekilde metruk bırakılacağını tahmin ediyordum ben. Bir süre sonra da bir oldubittiyle binanın yıkılacağını tahmin ediyordum.
Şaraçhane Meydanı adım adım ideolojik atmosfer barındırır. Buradaki işçi mitingleri de sosyalist siyaset açısından önemlidir. Ayrıca en son 15 Temmuz’da yaşananlar burayı daha da bir önemli kılmıştır. Kim bilir belki de burayı o gece koruyan Kriz’in A Tarafı, bu binayla bir gönül bağı kurmuştur…
CHP’nin İstanbul seçimlerini kazandığı anlaşılıyor. O yüzden bu binanın hikayesini yazmak istedim. Bu olaydan sonra binanın halihazırda zengin olan hikayesi iyice zenginleşecektir…
Not: Yazım yanlışlarına bakamayacağım.