Bana göre, Türkiye’de; fenomen olmuş, sosyal bir vaka haline gelmiş, kitlesel davranış ve kitlesel psikoloji ortaya çıkarabilmiş dört sinema oyuncusu vardır: Yılmaz Güney, Kemal Sunal, Türkan Şoray ve Müjde Ar…
Elbette Türk sinemasında büyük starlar, yetenekli oyuncular vardır. Kadir İnanır, Tarık Akan, Şener Şen, Hülya Koçyiğit falan…Cüneyt Arkın’ın bir fenomen olmadığı konusunda yüzde yüz emin olmadığımı belirtmek istiyorum.
Neyse, bana göre bu dördü böyle isimlerdir. Bu isimlerden Türkan Şoray ve Kemal Sunal için dahice kaleme alınmış ve sürükleyici yazılar yazmıştım (bknz. sempatik ukalalık.) Yorum bölümünde bulacaksınız. Şimdi Müjde Ar için bunu yapacağım.
Bu fenomenlerden Yılmaz Güney, devri en erken sona ereni. Türkan Şoray 80’lerin başlarında veya ortalarında teslim bayrağını çekmişti. Kemal Sunal ve Müjde Ar ise 80’lerin sonlarına kadar dayandılar ve star sisteminin çöküşüyle beraber onlar da oyundan alındılar. Oyundan alındılar ama yerlerine birileri oyuna girmedi. Bence iyi oldu. Star sisteminin, sinemanın bir sanat dalı olarak ilerlemesinin önünde bir engel olduğunu düşünüyorum çünkü. Günümüzde fenomen oyuncu zaten hiç yoktur, star sinema oyuncusu da yoktur. Türkiye’de doğru dürüst, “ele gelen” bir sinema yoktur. 15 bin kişinin izlediği “sanat” filmlerini saymazsak. İzleyici sayısı 15 bini geçiyorsa kıllanabiliriz…
Annesi, asıl mesleği tiyatroculuk olan ama herkesin şarkı sözü yazarı olarak tanıdığı Aysel Gürel. Çılgın, “normal” olmayan kadın Aysel Gürel. Babası gazeteci Vedat Ebrem’miş. Bir de Mehtap Ar adında kız kardeşi vardır. Bu da sinemada hep saf kız veya fahişe rollerinde görülür. Google görsellere adını yazarsanız ve de iyi bir Türk filmi izleyicisiyseniz hemen “haa, şu” diyeceksiniz.
Müjde Ar’ın asıl ismi Kamile Suat Ebrem! Hiç de bir fenomen ismine benzemiyor, değil mi? Bu yazının anlatmaya çalıştığı şey kısaca şudur: Müjde Ar, kadim Anadolu abazanlığının fetiş objesidir. Kamile Suat Ebren diye fetiş obje olur mu sizce? En başta Kamile…Kamil insanın dişisi…Bir de “Suat” diye bir erkek ismi. Aslında unisex bir isimmiş, bunu öğreniyoruz ama Türkiye’deki suat’ların %95’i erkek olmalı. Uzun lafın kısası bu isimde bir “kadın” fetiş obje olamazdı.
Aslında isminin doğal bir hikayesi var. Mikrofonu kendisine veriyoruz: “Şimdi şekerim, Suat babaannemin adıymış. Annem ben küçücükken babamdan ayrılınca ona kızgınlığından ismimi değiştirmeye karar vermiş. O sırada da gazetede bir reklam ilanı görmüş. “Müjde hanımlar…” diye bir şey. Hoşuna gitmiş, bana da Müjde ismini koymuş. Ben kendimi hep Müjde bildim. Lisedeyken tiyatrolarda oynuyordum. Okuldan ceza almıyayım diye annem buldu soyadını da. Kendi hayatta hep ahlak, namus filan gibi kavramlara takıntılı olduğu için ‘Ar’ soyadını istedi. Öyle de kaldı.”
Hayatına bakalım. Kamile Suat Ebrem nasıl fetiş obje olmuş?
1954 İstanbul doğumlu. Aysel Gürel aslında Halide Ediplerin falan öğrencisi olan bir Türkologdur ama tiyatro oyunculuğu yapmıştır çoklukla. Sahnede doğmuş ve büyümüş bir insandır Müjde Ar.
Güzel bir kadın mıdır? Güzellik göreceli bir kavram elbette. Mutlaka güzel olmalı. Kimsenin Müjde Ar’a çirkin diyeceğini zannetmiyorum fakat madem burada sosyolojik bir vaka durumu var, bu meseleye eğilmemiz lazım. Mankenlik ve fotomodellik yapmıştır. Boyu 1.61’miş. Demek o yıllarda bu boydakiler mankenlik yapabiliyordu. Burnu estetiklidir. Tıpkı Türkan Şoray gibi. Çok anlamlı, sıcak, seksi ve güzel bir yüzü var bence. Fetiş obje olmaya çok uygun bir yüzü var. Hafif saftirik hafif malın gözü. Kırşehirli Bayram, Afyon Bayatlı Mevlüt, Düzce Yukarıcumayerli Hanifi olsanız; Helsinkililere benzeyen Filiz Akın’ı mı fetiş obje yaparsınız yoksa mahallede halı yıkarken dikizlediğiniz Fahriye Abla’ya benzeyen Müjde Ar’ı mı fetiş obje yaparsınız? Müjde Ar’ı yüzüyle beraber fiziği de fetiş obje yapmıştır. Nasıl desem…”Kasalı” Anadolu kadınıdır Müjde Ar. Kalçası Atatürk’ün aşure kazanı gibi (espri kaynak Mehmet Turgut). Dünyanın en kalın bacaklı futbolcusu, eski Antalyasporlu Djiehoua’ya yakındır baldırları. Dolgun göğüsler de tarih boyunca sembolik bir anlam kazanmıştır. Bayatlı Mevlüt böyle kadınlardan hoşlanır. Elini attı mı boşa gitmemeli! Bu arada araya alakasız bir not iliştireyim: Göğüs, sütyen işlerinde acayip hile hurda dönüyor. Tıpkı organik tuz gibi…Bakıyorsun, bir kadının göğüsleri bir mekana girecek diye, siyah takım elbise giyen ve iç mekanda güneş gözlüğü takan korumalar “çekilin, çekilin” diye ortalığı dağıtıyorlar ama aslında biliyorsun ki o göğüs o göğüs değil…Bu iş tıpkı haşhaş üretimi, tütün üretimi gibi yasalarla güvence altına alınmalı.
Fetiş obje olmak için malzeme fazlasıyla vardır.
1980’lerde fetiş obje olan Müjde Ar’ın 70’lerde neler yaptığına bir bakalım. 1975 yılında Türkiye’yi kasıp kavuran bir TV dizisi vardır. “Aşk-ı Memnu”. Halit Ziya’nın bu eserinde Bihter adlı bir karakter Anadolu abazan toplumuna şarjör boşaltmıştır. Bu rolü Müjde Ar oynamış ve zihinlere kazınmıştır. Sanırım yıllar sonra bu dizi tekrar çekildi ve yine büyük ilgi topladı.
Sonra sinemaya geçer Müjde Ar. Arzu Film’in “halk sineması”nda ve onun taklitlerinde yer bulmuştur. Bu arada Ertem Eğilmez’le bir ilişki yaşamıştır. Bu ilişki, kendisine yol, su, elektrik olarak dönmüştür. Eğilmez çok akıllı bir insandır. Müjde Ar’ı star olmak konusunda iyi yönlendirmiştir.
Müjde Ar’ın olayı 80’lerde başlamıştır. Bircan Usallı Silan’ın “Dört Yapraklı Yonca: Onların Sırrı Neydi?” adlı bir kitabı vardır. Türk Sineması’ndaki dört büyük kadın starı anlatır. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın’dır yoncanın yaprakları. Müjde Ar’ı bu listeye dahil etmez. Yazar Agah Özgüç’e göre Müjde Ar bir “militan”dır. Birçok yazımda bahsettim, seyircinin mayoz bölünmeyle çoğaldığını düşündüğü bu dört starın arasına Müjde Ar, pimi çekilmiş ve bırakılmıştır. Filmlerde öpüşür, sevişir, aldatır veya tecavüze uğrar. Makyajı normal ölçülere çeker. Dublajı kaldırır. Bu dört kadını da filmlerinde ya Nevin Akkaya, ya da Jeyan Mahfi Tözüm seslendirir. İnsana mantıktan istifa etmeyi düşündürür bu durum. Müjde Ar’ın yaptıklarını yapmazlar onlar. Başlarına fena işler gelmez. Gerçi 80’lere mecburen perdede böyle işler yapmışlardır ama olmamışlık duygusu kendisini hissettirir.
İki, üç gün önce Atıf Yılmaz’la ilgili yazdığım yazıda 80’lerde neler olduğundan bahsetmiştim. “Kadın” filmlerinin militan oyuncusudur Müjde Ar. Perdede devrim yapmıştır. Türkan Şoray’a “Mine” filmini çektiren Müjde Ar’dır. Müjde Ar’ın, Kadir İnanır’la çektiği “Ah Güzel İstanbul” filmi önce Türkan Şoray’a teklif edilmiştir. Öpüşen bir fahişe rolünü “Sultan” nasıl oynacaktır? O film iyi incelenmeli. Militan fetiş obje olmaya gidilen yola döşenen ilk taştır.
80’lerle gelen “samimi” faşizm, sinemada sosyal içeriğe büyük darbe indirmiştir. Yeni durumda esnaf filmler çekmek istemeyen “düşünen” sinemacılar kadın sorunlarına el atmışlardır. “Bu duruma karşı aslında duyarsızlardı” demek istemiyorum. Bu konuya karşı duyarlılardı. Bu konuyu dert ediniyorlardı. Düşünüyorlardı bu konu üzerinde. Fikirleri vardı. Bununla beraber, ülkedeki faşizm koşulları da başka başka düşünüp, dert ettikleri meseleler üzerine film yapmalarına olanak vermiyordu.
1983 yılında Kadın Çevresi şirketi, feminist yazının eserlerini Türkçe’ye çevirmeye başlamıştı. 12 Eylül faşizminin izin verdiği ilk miting hangisidir dersiniz? 17 Mayıs 1987’de Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda bin kadın dayağa karşı miting yapmışlardır. Bu dönemde, İstanbul politik ve kültürel çevrelerinde bunlar yaşanırken, sinemada da Müjde Ar ortaya çıkmış ve radikal işler yapmıştır.
Onun oynadığı filmlerin bir bölümü aslında bir şeyler söyleme derdinde olan filmlerdir. Politik bir arka plana sahip, politik bir iddiayla öne çıkmış filmlerdir. Toplumun iki yüzlü ve geri ahlak anlayışını hedef alan, yapı bozucu filmlerdir. Bazı filmleri de Arabesk şarkıcılarla veya yakışıklı jönlerle çekilen popüler filmlerdir. Bu iki tarz sinemanın ortak noktası Müjde Ar’ın soyunup, sevişmesidir. Maalesef, kadim Anadolu abazanlığının ilgilendiği nokta burasıdır.
Aslında kötü bir şeydir bu. İnsanlar şunu yapmışlardır: “İffet” filmine bilet almışlardır. Meşhur tecavüz sahnesini izlemişlerdir sonra da sinemadan çıkmışlardır. Dışarıda oyalanıp, bir sonraki seans başladığında tekrar bilet alıp içeri girmişlerdir. Sahneyi izleyip tekrar dışarı çıkmışlardır. Komik değil trajik. Bu arada tecavüz olayının ne kadar iğrenç ve vahşi bir şey olduğu son birkaç yıldır gündemde. Hatırlıyorum üç beş sene önce Bayern Münih ilk yarı altı gol atınca “tecavüz etti” gibi yorumlar olabiliyordu. Geçenlerde birisi böyle yorum yaptı da sosyal medya birbirine girmişti. Tecavüzle ilgili espriler, goygoylar ulu orta yapılabiliyordu. “İffet”teki sahneden tahrik olan milyonlar var bu ülkede. Müjde Ar’ın “Delikan” filmi de (1981) tecavüze ve toplumun ona olan yaklaşımına erken bir dönemde getirilen eleştiridir bu arada.
Yani böyle. Yığınlar, daha önceleri perdede izledikleri starların gerçekçi olmayan hayatlarını izleyip, onaylarken, Müjde Ar’la beraber farklı bir davranış değişikliğine girmişlerdir. Bunu “ana akım” içerisinde yaptıkları için Müjde Ar’ı fenomen, sosyal vaka olarak kabul ediyorum.
Bu filmleri aslında tahrik olmak için izlerlerken, politik iddiadan hiçbir şey almadıklarını iddia etmiyorum. Ne kadar mal da olsa insan insandır. İzlediği şeyden etkilenir elbette. “Şalvar Davası”nı izlerken içi gıdıklanabilir ama oradaki durumla ilgili de bir şeyler düşünür elbette. Veya o konuyla ilgili bir durumla karşılaşırsa, önceden bir takım zihinsel faaliyetler yapmış birisi olur. Zihinsel faaliyet yapmış olması davranış değişikliği yapacağı anlamında bir garantiye sahip değildir ama buna daha yatkındır diyebiliriz.
Yazdığım diğer ünlü kişilerin aksine, Müjde Ar’ın toplumla girdiği diyalektik ilişkide, starın topluma müthiş bir üstünlüğü bulunuyor. Müjde Ar’da, star toplumu daha çok değiştirmiştir. Parmağında oynatmıştır bile diyebiliriz.
Abazan Anadolu toplumsallığı Müjde Ar’a bakmıştır…Bilemiyorum o eyleme ne kadar bakmak denilebilir ama bu bakma işini devasa boyutlarda yapmıştır. Onu anlama işini ise oldukça mütevazı boyutlarda yapmıştır. Böyle de bir fenomendir işte…