Afgan yönetmen Siddiq Barmak’ın “Osama”sını izlerken aklıma “Rambo III” (1988) geldi. O filmde NATO’cu ülkelerin Yeşil Kuşak Projesi’nin izlerini görebilirsiniz. Yani anti-komünistlik yapmak için Doğu ülkelerindeki İslami unsurları güçlendirme projesinin. Bu kuşağın günümüzdeki en kanlı canlı temsilcisi Gülen cemaatidir. Diğer bir önemli temsilcisi de Afganistan’da 1996-2001 yılları arasında iktidarı elinde tutuyor gibi gözüken canavar Taliban rejimidir. Bunların gerçekleştirdiği recm görüntülerini Youtube’da izlerseniz, canavarlıklarının ne boyutlarda olduğunu anlayabilirsiniz. Veya aslında çok başarılı olmayan “Osama” filmini izleyebilirsiniz. Bütün sinema faaliyetlerini yasaklayan Taliban rejiminden sonra bütünüyle Afganistan’da çekilen ilk film “Osama”. Yakın tarihte yani Taliban döneminde geçiyor. Kadınların sokağa, himayesi altında olduğu bir erkek olmadan çıkamadıkları günlerde geçiyor. Filmde ismi verilmeyen anne, bütün yakınlarını kaybettiği için sokağa çıkamıyor ve aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya. 11-12 yaşlarında olan kız çocuğunu erkek kılığına sokup sokağa salıyor, kendilerine çalışıp yiyecek getirebilesin diye. Filmde erkek kılığındaki bu hassas kızın yaşadıkları üzerinden ilerliyor. Burada amatör oyuncu Marina Goldbahari’ye bir parantez açmak gerek diye düşünüyorum. Bazen bu tür sırtını amatör oyunculara dayayan filmlerde efsanevi performanslar görebiliriz. Goldbahari’de film çekilmeden önce o kasabada dilencilik yaparken yönetmen tarafından keşfedilmiş. Okuma yazması dahi yokmuş. Ama bütün filmin yükünü kaldırmakla kalmıyor, sinema tarihinde anılabilecek bir performansa imza atıyor. Doğuştan oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Muhtemelen benzer sorunlarla boğuşmuş olmasının avantajını kullanıyor. Umarım oyunculuk kariyerini devam ettirme olanaklarını bulur. Filmi çarpıcı bulmakla birlikte, benim filmde hoşuma gitmeyen unsurlar oldu. Bazı anlarda karikatürleşen mesaj verme kaygısı bunlardan biri. Bir de bence rahatça hissedilecek Batı’ya karşı hoş görünme çabası. Batılı gazetecinin yaşadıkları ve öldürülmesini bu bağlamda okudum ben. Hatta biraz zorlarsak Amerika geldi dertler bitti denmek isteniyor diye bile düşünülebilir. Dertlerin kaynağını iyi tahlil etmek lazım gelir diye düşünüyorum. Afganistan’a demokrasi getirmek isteyen bu Amerikalılar ve şürekası neden Suudi Arabistan’a getirmek istemiyorlar? Orada da kadınlar ehliyet alabilmek için eylemler yapıyorlar. Dünyada en fazla petrol rezervini elinde bulunduran Suudi Arabistan’ın kadın haklarına, demokrasiye ihtiyaçları yok mu? Bunları da hesaba katmak gerekli. Ama Siddiq Barmak’in yaptıkları o kadar da anlaşılmaz değil. O cehennemden çıktıktan sonra bir şekilde hesaplaşmak istemiştir herhalde. Sinema adına hiçbir şeyi olmayan bir ülkeden de çıka çıka bu film çıkmış demek ki. Efsanevi bir performans görmek ve İslam dinini biraz daha yakından tanımak adına bu film, izleyenlere iyi malzeme sunuyor ama bana göre sadece o kadarını sunuyor.