Özür dilerim video paylaştım

Normalde video paylaşmayı sevmem. Bana sıkıcı gelir ve biraz da kolaya kaçmak olarak algılarım video paylaşma olayını. Bazı blog yazarları sadece video paylaşarak işi götürüyorlar. Hiçbir emek vermeden, başkalarının hazırladığı bir materyali paylaşarak takdir görmeye çalışıyorlar. Bugün bu olayı ben de yapmak istedim ama ayıp olmasın diye bu paylaşımdan önce iki adet sinema yazısı yazdım. Yani yeterince emek verdiğim için kendimde bu hakkı görüyorum. Paylaşmak istediğim video da beni çok etkiledi. Fransız futbolcu Thiery Henry’nin Arsenal formasıyla attığı 226 golü 14 dakikaya sığdırmışlar. Bu kadar kısa bir sürede ne kadar büyük bir futbolcu olduğunu anlayabilirsiniz. Çok rezil bir fotoğrafını koydum ama bence yürüyen bir karizmadır Henry. Bana göre de gelmiş geçmiş en iyi golcülerden biridir, belki de birincisidir. Messi’yi artık farklı bir kategoride değerlendiriyorum. Onu artık bir sporcu olarak değil, dünyayı büyüleyen diğer büyük sanatçılardan biri gibi değerlendiriyorum. Bana futbol izlerken en çok yusuf yusuf duygusunu yaşatan futbolcudur Henry. 2000 yılı UEFA finalinde Arsenal formasıyla yaşattığı tedirginliği unutamam. Nasıl o maçta gol atamadı hala anlamış değilim. O sene Arsenal’deki ilk senesiydi. Devamındaysa hepimizin (tüm futbolseverlerin) bildiği o muhteşem performansı geldi. Tarihin en iyi takımlarında biriydi Henry’li Arsenal. Bazı İngiliz filmlerinde rastladığım Arsenal’e yönelik sıkıcı futbol eleştirisi onun döneminde tarihe gömüldü, çünkü o takımı seyretmek bir ayrıcalıktı. O takıma kişilik kazandıran en önemli unsur da Henry idi. Gol atınca sevinmezdi Henry. Dünya bu kadar acı dolu bir yerken bir gol attım diye sevinecek değilim diyerek gönülleri fetediyordu. Videoda da göreceksiniz bütün golleri estetik ve müthiş bir oyun zekasının ürünü. Gerçekten de oyun zekası olarak çok özel bir futbolcuydu Henry. Yani Mustafa Sarp, Caner Erkin, Mert Nobre gibi futbolcularda olmayan şey onda fazlasıyla vardı. Gençliğinde 100 metreci olduğu için çok da iyi bir atletti. Arsenal’den ayrılıp Barcelona’ya gitmesini herkes gibi ben de yadırgadım. Orada önemli katkıda bulundu, hatta o çok istediği Şampiyonlar Ligi kupasını da kazandı ama Arsenal’deki gibi bir efsane olamadı hiçbir zaman. Barcelona’da gol atınca sevinç gösterileri yapmaya da başladı. Gol attıktan sonra kameraya dönerek eliyle sırtında yazılı olan ismini göstermesine çok şaşırmıştım. Sanki koskoca Henry’nin ismini göstermeye ihtiyacı vardı. Yedek kalacak adam mıydı Henry? Sonra ver elini Amerika. Şimdiki Amerika kariyerine bakıyorum da bir kırmızı kart bile görmüş. 20 yaşından beri kırmızı kart görmüyordu. Umarım mutludur ama bana sanki bunalımdadır gibi geliyor. Düşler sahnesinin en önemli aktörlüğünden, Amerika gibi futbolun sinek ikili muamelesi gördüğü bir ülkeye gitmek..Unutmayacağız seni..

Bu yazı Futbol kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.