“Sadece Görevimi Yerine Getirdim.”

16807694_965918480210387_4548638968982448608_n

Bir futbolseverim ben. Çocukluğumda, bir günlüğüne, emaneten bir televizyon bize gelmişti. Orada izlediğim Zonguldakspor – Galatasaray maçının özetinden sonra hep böyle oldum. Hala devam ediyor. Haftada beş maç falan izlerim. Futbolun tüm adiliğini, şerefsizliğini gayet net biliyorum. İdeolojik öneminin de fena halde farkındayım ama seviyorum naa’pim? Ayrılamıyorum.

Türk ligini 2011’de takip etmeyi bıraktım yalnız. Şu andaki futbolcuları tanımam, takımları bilmem. GS, FB ile oynayınca hiçbir şey hissetmiyorum ki eskiden maçtan bir hafta önce kendime psikolojik yatırım yapmaya başlardım. Türk futbolunun gelmişini geçmişini hiç beğenmiyorum.

Neden Türk futbolunu takip etmeyi bıraktım? Teknik olarak ele alacak olursak Türkiye’de teknik, taktik değil de gaz, kaos ve çirkeflik iş yapıyor. Aslında mücadele, heyecan anlamında tatmin edici. Büyük bir takımı tutuyorsanız özellikle ligin ikinci yarısı epeyce heyecanlı geçiyor ama dediğim gibi Avrupa’daki futbolun yanında halı saha gibi kalıyor. Türk futbolundan istifa etmemin sebebi asıl olarak mantalitedir. Futbolu oynayan da yöneten de izleyen de neredeyse sadece şerefsizlik yapmak için orada. Sırf birilerine küfür edip rahatlamak isteyenler, Türk futbol kitlesinin çoğunluğunu oluşturuyor bana göre. Futbol bir erkek evrenidir. Bu, her yerde böyledir ama burası kadar bunu dejenere eden başka bir yer olduğunu sanmıyorum. İçlerindeki nefret güdülerini ve gelişmemişlikleri rahatça dışa vurabilmek için izliyorlar gibime geliyor. Ne halleri varsa görsünler! Ben almayayım…

Bu dandik Türk futbolunun ilahlaştırdığı bir isim Alex De Souza.

Bugün kendisiyle ilgili yazacağım.

Böyle bir planım yoktu. Üç. beş ay önce Feyste bir goygoy başlatmıştım. İnsanlara Alex’le ilgili ne düşündüklerini sormuştum. Bu goygoydan üç, beş gün önce evde; ben, Fırat Eren Kaplan, Osman Bulut ve Gürkan Candan maç izliyorduk. Konu en overrated/abartılan futbolculara gelmişti. Ben Alex demiştim ve Fırat Eren büyük bir itiraz yöneltmişti. Bunu kitleye danışmak gerektiğini söylemiştim ve birkaç gün sonra söz konusu goygoyu işletmiştim. FEK’e göre hiç tartışmasız çok büyük bir futbolcuydu. Bana göre ise iyi bir isimdi ama asla büyük bir futbolcu değildi. TR’ye bakmıştı, ve ona göre davranmış, malı da götürmüştü. Tutku eksikliği vardı en başta.

Bu tartışmanın üstüne geçenlerde Alex’in gölge yazara yazdırdığı biyografisinin Türkçe’ye çevrildiğini öğrendim ve sevgili dostuma kitabı hediye etme kararı aldım. Kitabı ona hemen veremeyeceğimi biliyordum çünkü bizim görüşme teşebbüslerimiz mutlaka gecikmeli oluyordu. Bu süre içerisinde kitabın Türkiye ile ilgili olan bölümü okuma kararı aldım. Esnaf hediyecilik budur. Bir keresinde de anneme hediye ettiğim düdüklü tencereye sonra konmuştum. Kitabı okudum ve Alex’le ilgili düşüncelerimi yazma kararı aldım. Nihayet yazıya sıra geldi…

Başlıktaki cümle kendisine ait: Ben görevimi yaptım…

Yazının özeti olabilir bu cümle. 2011 yılında FIFA’nın internet sitesinin Brezilyalı Ganso’yla ilgili yaptığı haber de yazının özeti olabilir. “Sondan ikinci 10 numara!” Alex ve onu sayıyor ve bir daha bu koşmayan, mücadele etmeyen 10 numaraların gelmeyeceğini ima ediyordu. Doğrudur. Bir daha gelmediler ve gelmeyecekler.

Alex bu eski tarz futbolun son temsilcisiydi ve onunla birlikte bu tarz oyuncular da tarihe karıştı. Sonuncusu bize denk geldi. Biz de ona 30 milton yüro falan verdik.

Kitabı okuduğumda Alex’in elbette buradan nefret ettiği duygusuna değil de tam olarak benim kastettiğim “böyle şeye böyle şey” düşüncesine sahip olduğunu hissettim. Yani “Siz futbol olarak geri ve oldukça tuhaf bir ülkesiniz, ben de limitlerimden dolayı asla Avrupa’da veya Brezilya milli takımında ulaşamayacağım tanrılık mertebesine sizin bu geriliğiniz ve tuhaflığınız sayesinde ulaşacağım. Karşılığında da size bir sürü istatistik vereceğim.” Tam olarak olan biten bu olmuştur bana göre. Her fırsatta bu ülkede para için oynadığını ima ediyor kitapta.

Futbolculuğuyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum: Bence Alex’i bu kadar tartışma konusu yapan şey derbi maçlarda çok gol atmış olmasıdır. Beşiktaş’a 13, Galatasaray’a dokuz golü var. Trabzonspor’a da beş golü var. Kitabında kendisi söylüyor, TR’de futbol Galatasaray maçından ibaret gibiydi. İnsanlar bu derbi maçlarda içindeki küfür etme dürtüsünü açığa çıkardıkları için Alex’in bu derbi performansı insanların kendisi ile ilgili düşüncelerinde belirleyici oluyor diye düşünüyorum. Rakip takım taraftarları için travmatik bir yan, FB taraftarları için de inanılmaz duygu yoğunluğu yaşatmış bir yanı var. Ben Türk futbolunu takip ederken bir anda attığı goller ve duran top asistleri haricinde ondan tırstığımı hatırlamıyorum. Örneğin Arsenal maçında top Henry’nin ayağına her geldiğinde Yusuf Yusuf etmiştim. Bu sonuç odaklı anlayış Alex’i FB’liler için heykeli dikilecek adam yaptı. Çünkü o küfür etmeye bayıldıkları insanları psikolojikman darmadağın etmiştir çokça.

Toplu/hareketli oyunda yok gibi bir şeydir. Topla adam geçmez. Topu ayağında uzun süre boyunca göremeyiz. Topu saklamak gibi bir özelliği yoktur. Oyun sezgisi çok iyidir ve doğru zamanda doğru yerde olup bitirici vuruşu yapar, yapmıştır. Seyir zevki olan bir oyuncu değildir. Fakat bu sadece Türkiye için geçerlidir. Türkiye’de takımlar çabuk demoralize olup çabuk gaza gelirler. Avrupa’nın büyük takımlarında ve bu takımların mücadele ettiği kaliteli liglerde Alex’in hiçbir şansı yoktur. Kendisiyle en fazla ekonomik olarak çok kötü olan Dortmund bir dönem ilgilenmiştir. Fenerbahçe’ye gelmeden önce Barcelona kendisiyle ilgilenmiş ama vazgeçmiştir. Bence Barcelona’ya gitseydi de hiç şansı olmayacaktı. Rijkaard’dan önceki tarihteki en kötü Barcelona bu arada. Çamur attığım düşünülebilir ama her şeye söyleyecek bir şeyim var cidden.

Gol sayısı çok iyidir. Sekiz senede 136 gol (25’i penaltıdan) gayet iyi bir sayıdır. O yüzden heykelini diktiler zaten. Asistleri de epeyce var. Çamur atmak için söylemiyorum da bence duran toptan yapılan asistle top hareketliyken yapılan asist aynı değerde değildir. Alex’in asistlerinin önemli bir bölümü duran toptan gelmiştir. Hatta benim yıllardır savunduğum bir şey vardır: Ön-asist/pre-asist diye bir istatistiğin dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse, Messi beş kişi arasından Neymar’a topu veriyor, Neymar da bomboş pozisyonda olan Suarez’e topu veriyor o da boş kaleye atıyor. Bu tür gollerde ön-asisti yapan yani golü %70 oranında yaratan oyuncu istatistik anlamında bir şey elde edemiyor.

Toparlayacak olursak, Alex’in iyi ve verimli bir oyuncu olduğunu düşünüyorum ama demode bir tarzı vardı. Beni rahatsız eden şeyse onun bu haliyle Türkiye’de bir ilaha dönüşmüş olmasıdır. Bu, ancak Türkiye’de olabilirdi. Bu sebeple nasıl bir ülkede yaşadığımızı daha bir kavrıyorum ve sinirleniyorum. Kendisiyle alıp veremediğim şey tam olarak da budur.

Bu yazı Futbol, Uncategorized kategorisine gönderilmiş ve ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.