“Sonbahar” (2008)

Türk sinemasında güzel şeyler oluyor! Yetenekli yönetmenler bir bir ortaya çıkmaya başladı. Hali hazırda NBC, ZD ve RE vardı (kim bunlar?). Geçen sene bunlara Semih Kaplanoğlu da eklendi. Artık filmlerini takip edeceğim bir yönetmen daha var: Özcan Alper.
Haftasonu Ankara’ya gitmiştim. Uzun zamandır hakkında olumlu eleştiriler okuduğum Sonbahar filmi vizyona yeni girmişti ve minimalist bir filmin Bolu’da hiç şansı yoktu. Fırsat bu fırsat deyip gittim Etlik, Anteres sinemalarına. Film gösterime gireli bir kaç gün olmasına rağmen 10-12 kişi vardı. İkisi zaten ara verilmeden kalkıp gittiler. Sanırım onlar Michael Bay’in filmlerini sevenlerdendi. Çok değil bir hafta önce filmin çekildiği mekan olan Karadeniz bölgesinde gezmiş olmamdan mıdır veya Karadeniz bölgesinde dört yıl yaşamış (Sinop) olmamdan mıdır bilmiyorum filmle daha ilk dakikadan itibaren bir gönül bağı kurdum. Çok iyi bildiğim, Karadeniz bölgesinin insana hissettirdiği hapsedilmişlik ve bununla beraber aşık olma duygusunu film çok iyi veriyordu. Böyle başarılı dramlar az bulunuyor. Son dönemdeki meşhur deyimle midenize sıkı bir yumruk yemiş gibi hissedeceksiniz. Fragmanı izleyince bile o duyguyu hissedeceksiniz. Bazı eksikleri de mevcut filmin. Annenin Lazca (düzeltme: Hemşince. Teşekkürler adsız) konuşup söylediklerinin Türkçe altyazıyla aktarılmasını çok olumlu buluyorum ama Artvin’in o dağ köyünde doğup büyüyen Yusuf karakterinin bu kadar düzgün İstanbul Türkçesi konuşması imkansız gibi geliyor bana. Bunlar önemli detaylar benim için. Bir de kamera çok sallanıyordu fakat bu sinemadaki makinenin kusuru da olabilir. Sonuç olarak Sonbahar etkisinden uzunca bir süre kurtulamayacağım bir film. Ve Gürcü oyuncu Megi Kobaladze…Nasıl bu kadar…olabiliyorsun? (kelime bulamadım).

Bu yazı Film, Milenyum, nuri bilge ceylan, Özcan Alper, Sonbahar, Türk Sineması, Yönetmen, Zeki Demirkubuz kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

“Sonbahar” (2008) için 2 cevap

  1. Adsız der ki:

    kardeş filmde o konuştuğu lazca değil hemşincedir bilgine..saygılar:)

  2. Okan der ki:

    Ben de mesela ilk kahvaltı sahnesinde önünde çay bardağı olan annenin daha sonra on senedir çay içmediğini söylemesiyle birlikte şöyle bir durup düşünmüştüm.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.