Sosyal medya ve intiharlar

Geçtiğimiz hafta bir kişi daha intihar etmeden önce bir video çekip sosyal medyaya servis etti. Bir, iki ay önce başka bir kişi bunu başlatmıştı. Bu konuyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Bu yazı intihar eden kişinin cinsel yönelimine ve bu yönelimin başına gelenlere odaklanmamaktadır. Bir insanın kendini öldürmesine de “büyük oranda” odaklanmamaktadır. Elbette bu konuda fikirlerim, sahip olduğum bir duruşum var ama ben daha çok sosyal medyanın gelmiş olduğu noktayla ilgilenmek istiyorum. Başlamadan önce bir takım genel düşüncelerimizi yineleyelim.
*Bir kişi kendisini öldürme kararı almış ve uygulamışsa, söz söylerken elli kere düşünmek gerekir. Lütfen bu maddeyi bir daha okuyalım.
*Fakat bu, kesinlikle “ölünün arkasından konuşulmaz” apolitikliğine varmamalı. Evet, “ölünün arkasından konuşulmaz” yargısı apolitik ve liberal bir yargıdır.
*Ölümle bir şeye dikkat çekmek özellikle de politik bir konuya, benim (bizim) onaylamadığım(ız) bir tutumdur fakat yapanlara söz söyleyemeye hakkım(ız) yok. Burada yapılması gereken söz söylemekten ziyade insanların intihar etmek zorunda kalmadığı bir dünya yaratmaktır.
*Şu hayatta, şu kapitalist, gerici, ikiyüzlü ahlaka sahip Türkiye’de trans bireyler kadar zorluk yaşayan toplumsal kesim az bulunur.
*Teknoloji, eğer insanlığın ilerleyişinde zararlı olduğundan çok faydalı olsaydı, ona izin vermezlerdi.
*Sosyal medyayı ele alıp sonuca baktığımızda elimizde sığlaşmayı görürüz.
Başlayalım. Aslında bu maddelerde söylemek istediğimi büyük oranda söyledim.
Sosyal medyanın birçok insanda patalojik bir yansıması var. Sosyal medya bir takım psikolojik bozukluklara sebep oluyor da diyebiliriz.
Neden?
Çünkü somut gerçeklikte oldukça zahmetli olabilecek bir takım süreçler sosyal medya sayesinde oldukça ucuza ve konforlu bir şekilde yaşanabiliyor. Yazdığınız bir şeyle veya paylaştığınız bir şeyle oldukça fazla sayıda insanı sarsabiliyorsunuz. Somut gerçeklikte bunu başarmak çok daha zahmetli, uzun süreye yayılan, başka etkenlerin de devrede olduğu bir süreç gerektiriyor.
Ben bu durumun pataloji ortaya çıkardığını düşünüyorum.
Bir insan neden hastane acilinde çek-in yapar? Patalojinin ufak tefek yansımalarıdır bunlar. Bu rahatsızlığın en ileri boyutu da bana göre intihar videosunu sosyal medyaya servis etmektir. İntihar etmenin kendisiyle hala ilgilenmiyorum farkındaysanız. Sanal gerçekliğe kendisini fazlaca kaptırmış bir insan en ileri saçmalığı yapabilir.  
Kapitalizmde ezilen kesimlerin ellerinde avuçlarında pek bir şey yoktur. Hayatları kötüdür. Mutsuzdurlar. Çürürler. Dolayısıyla onların hayatlarında fark yaratan şeylere yönelirler. Daha çok adrenalin yaratan şeylere diyelim. Çünkü gündelik hayat zorluklar ve klişelerle doludur. Bu berbat hayata katlanmak zordur. Sosyal medyada adrenalin vardır. İnsanların buraya takılıp kalmaları oldukça anlaşılabilir bir şeydir. Ee, takılıp kalmak da bir sürü arızayı beraberinde getiriyor. 
“SOMEBODY” OLMAK
İngilizce “somebody” diye bir kelime vardır. Çok güzel bir kelimedir bu. Müthiş bir ironi vardır bu kelimede. Türkçe’de böyle bir kelime bulamadım, bilemedim. “Somebody” yani herhangi birisi demek. İkinci anlamı bunun tam zıddıdır. Yani “önemli bir kimse” fakat burada da ironi vardır. Zorlarsanız kendisini bir şey zannedip aslında bir şey olmayan anlamı da çıkar. Hatta bu kelimeyi kullanan kişi bazen bu ironiyi bilmez. Yani inanılmaz bir kullanımı vardır. Marlon Brando’nun meşhur “On The Waterfront/Rıhtımlar Üzerinde” filmindeki repliği sinema tarihinin en ünlü repliklerinden biridir: “I could be a somebody. Instead I am a bum!” “Önemli birisi olabilirdim ama şu anda bir serseriyim/kıçım.”
Sosyal medya insanlara çok ucuz yoldan “somebody” olma fırsatı veriyor. Bütün ironileri çalıştıralım lütfen. Yazımın ana fikri budur.
Lütfen yorum yapmayalım. İyi günler.  

Bu yazı Kapitalizm, sosyal medya ve intiharlar kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.