Türkiye’de iç savaş çıkar mı, Türkiye bölünür mü?

Bu sorularla ilgili düşüncelerimi yazacağım. Önce şunu öneriyorum: Toplumsal meseleler söz konusu olduğunda “olmaz, olmaz” demeyelim. Tarih denen şeyin öznellikle nesnelliğin buluşması olduğunu ama nesnelliğin daha fazla etki eden faktör olduğunu da akılda tutalım. Bir de toplumsal meselelerde sosyalist siyasetin o ülkedeki gücünün, etkinliğinin, ideolojik birikiminin ne durumda olduğunun önemli olduğunu da hatırlayalım.
Türkiye’de iç savaş çıkar mı?
Son dönemlerde çokça dillendirilmeye başlandı bu. AKP’nin iç savaş hazırlıkları yaptığı söylendi. Kobane eylemlerinde iç savaşın provasının yapıldığı öne sürüldü.
Ülkenin bütününü ilgilendiren iç savaşlar kolay kolay çıkmazlar.
İç savaştan kasıt, iki farklı odağın merkezi iktidar için fiziki mücadelesiyse ben böyle bir ihtimalin oldukça zayıf olduğunu düşünüyorum. Daha doğrusu bu odaklardan biri sosyalistler ise ancak böyle bir şeyin olabileceğini düşünüyorum. Sınıfsal bir iddia yok ise; uzun, çetin ve dengeli bir mücadele olabileceğine ihtimal vermiyorum.
Türkiye büyük ve önemli bir ülke. Köklü bir devlet geleneğine sahip. Ayrıca tam boy emperyalizm yalaması. İki siyasi odağın sokaklarda, şehirlerde ölümüne mücadele etmesi çok beklenebilir bir şey değildir bana göre.
Ha, şu var!
AKP seçimlerde bir buçuk milyon kişiyi paralı görevli yapar. Elimizde bu bilgi mevcut. Bundan daha fazlası da küçük veya büyük çıkar bağıyla bağlanmıştır bu partiye. Dinci gerici ideolojiye bağlı, sayısını bilemeyeceğimiz insan da mevcuttur.
Şunu da biliyoruz: Faşizmin kitle tabanı çok tehlikelidir ama en kolay dağılan da onlardır. Biraz işlerin kötüye gittiğini görseler hemen topuklarlar.
Haziran Direnişi’nde Türkiye’de milyonlarca insanın katıldığı bir halk ayaklanması yaşanmıştır. Şu anda küçük ölçeklikte olsa da Türkiye’nin her yerinde tepkisellikler oluşmakta ve yine enerji birikmektedir. Bir halk hareketinin yerini, zamanın ve şeklini kimse kestiremez. Olup olmayacağını da kestiremez.
Bu iki kesim arasında sokaklarda küçük ölçekli karşı karşıya gelişlerin yaşanabileceğini düşünüyorum. Yaşanmaya başlandı da zaten. IŞİD’çisi, ülkücüsü, Hizbullahçısı Kobane eylemlerinde bir araya geldi ve 40 kişiyi öldürdü. Bunları birleştiren şey Kürt düşmanlığıydı. Bu kıl kuyruklar sol, seküler, ilerici taleplere karşı yani iyi, güzel ve düzgün görünen her şeye karşı da birleşebilirler.
Yani merkezi iktidarın flulaştığı ve iki farklı odağın ölümüne savaştığı bir ülke çok uzak ihtimaldir ama başını kaldıran halkın karşısına kıl kuyrukların dikilmesi ihtimali daha kuvvetlidir diye düşünüyorum.
Bunlar, tekrar söylüyorum, sosyalistlerin somut siyasi bir güç olarak ortaya çıkmadıkları durumda geçerlidir.
Sosyalist iddia güçlense darbe de olur, iç savaş da çıkar, soykırım da yapılır.
Egemen sınıflar yumurta kapıya dayansa her şeyi yaparlar.
Peki Türkiye bölünür mü?
Hem evet hem hayır.
Bölünme kelimesini başlıkta kullandım. Herkes ne kastedildiğini anlasın diye ama şu var ki bugün Kürt siyasi hareketi diye kodladığımız siyasi odak ve onun ikna kabiliyetine girmiş Kürt halkı bölünme kelimesini meşru bulmuyor. Onlara göre Türkiye Cumhuriyeti devleti onların topraklarında işgalci bir kuvvet.
Birileri kendisini parçalasa da hissiyat budur.
Türkiye’de ne kadar Kürt vardır?
CIA’nın araştırmasına göre 15 milyon. Konda araştırma şirketine göre yine bir o kadar. Özgür gündem gazetesine göre 25 milyon.
Benim tahminim 20 milyon.
Bunların büyük çoğunluğu Kürt siyasi hareketinin bu tezine ikna olmuş durumdadırlar.
Bir keresinde birisi bana “sen çok materyalistsin” demişti. “Çok” materyalist nasıl olunur bilemiyorum…
“İktisadi ilişkiler toplumsallık üzerindeki en önemli belirleyicidir” demiştim. Bu meselede de durum bu.
Bugün bölünmeden kasıt sınırları ayrılmış ve ülkenin batısındaki Kürtlerin Kürdistan’a sürüldüğü, Türkiye’nin Kürdistan vatandaşlarına vize uyguladığı bir modelse bu bence olanak dahilinde değildir.
Bugün nüfusunun ezici çoğunluğu Kürt olan illerin nüfusu 9 milyon civarındadır. Yani Kürtlerin aşağı yukarı yarısı. Diğer yarısı ülkenin diğer bölgelerinde yaşamaktadırlar. Çalışmaktadırlar.
Böyle bir ayrılmada bu insanlardan sermaye birikimi yapmış olanlar, bir iş yerinde çalışanlar, sayıları az olsa da akrabalık bağıyla başka ulustan insana bağlanmış olanlar her şeyi bırakıp geri giderler mi? Gitmediler diyelim hangi kuvvet günümüz dünyasında 10 milyon kişiye tehcir uygulayabilir. Dönemin burjuva iktidarı 100 sene önce Ermenilere uyguladı, başı hala beladan kurtulamıyor günümüzde kim buna cesaret edebilir?
Türkiye büyük bir ülke dedik. Bunun doğrusu şu: Türkiye orta gelişkinlikte bir kapitalist ülke. Kürdistan’da sermaye birikimi yok, bağımsız bir devletin alt yapısı yok. Ne Kürtler Türkiye kapitalizminden vazgeçebilirler ne de Türkiye kapitalizmi bu ucuz iş gücünden vazgeçebilir.
Kürtler arasında referandum olsa ve o tam kopuş oylansa kesinlikle “hayır” çıkar.
Ha, şu var!
İç savaşla ilgili soru işareti burada da var.
Kürdistan’da ilk fırsatta otonom bir iradenin kurulacağını düşünüyorum. Resimde bugünlerde kurulan Amedspor’un armasını görüyorsunuz. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Spor adını Amedspor yaptı ve amblemini de görüldüğü üzere Kürdistan bayrağı yaptı.
Yine duyumlarımıza göre bazı bölgelerde gerilla alan hakimiyeti sağlamış durumda ve adalet, eğitim, güvenlik gibi kamu hizmetleri veriyor.
Yani bu tür otonom iradenin ilk adımları yavaş yavaş Kürt siyasi hareketi tarafından atılıyor. Türkiye ile organik ilişkileri aynen devam eden ama otonom bir irade. Bu hiç de ütopik bir şey değildir. Herkes kendisini hazırlasın.
Bu konuda benim fikrimin bir önemi yok. Sadece olacaklar ile ilgili düşüncelerimi paylaştım.
Bütün bunların üstünde tarihin sosyalizmi çağırdığını düşünüyorum. Bunun çok zor olacağını da ekleyeyim. Ondan önce dünyada bir halkçı iktidarlar ve halk hareketleri döneminin yaşanacağını düşünüyorum.
Bu yazı amedspor, iç savaş, Kapitalizm, Kürt hareketi, Sosyalizm kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.