Yaşam Tarzı Savaşlarında Son Durum

IMG-4305

Bakın bu duvar yazısı çok ilginç…

Adam (çok büyük ihtimalle bunu bir adam yapmıştır) gitmiş hırdavatçıdan sprey boyayı almış. Yazıyı yazacağı yer için streteji belirlemiş. Hava kararınca, bir yerlerine gizlediği sprey boyayı alıp dışarı çıkmış ve bu bölgeye gelmiş. Etrafını iyice bir kolaçan etmiş. Muhtemelen korkuyla karışık bir heyecan duygusu hissetmiş. En sonunda da bu “radikal” eylemi hızlıca yapıp, olay mahallinden kaçmış…

Duvara “FLÖRT HARAM.” yazmış. İnsanların fölrt ederek korkunç şeyler yaptığını düşünmüş ve bu skandala karşın bir “farkındalık” yaratmak istemiş. Kriminalize olmayı göze almış. Yakalansaydı kabahatler kanununa göre ödemek zorunda kalacağı (en son 300 TL falandı) cezayı gözden çıkarmış. Flört belasına karşı sessiz kalmayı içine sindirememiş ve ne olursa olsun bir şey yapmak istemiş. Bu hissiyatta bir çaresizlik yok mudur? Bu kişi çok büyük ihtimalle Ak Parti’ye oy vermiştir.

Eski bakan Cemil Çiçek “Flört fahişeliktir.” demişti.

Birisi de “Türbanı kazandık ama tesettürü kaybettik.” demişti. Tesettür yani gerçek amacına uygun bir şekilde örtünmek, kadınlarla erkeklerin yan yana gelmelerini önleyip aralarında cinsel çekim olmasını engellemek. Gerçek İslam budur. Şimdi tayt giymiş bir türbanlıya yaptığının yanlış olduğunu söyleseniz “Kime göre neye göre?” diyorlar. “Sen kendi işine bak diyorlar.” diyorlar. “Mansplaining yapma.” diyorlar. O kişinin (veya aynı tutarsızlığı gösteren bir erkeğin) yeterince ve sorumluca yapmadığı zihin emeği yüzünden ortaya çıkan çelişik durumun siyasal yansımalarının hesabını sormanız “mansplaining” oluyor. Kime göre, neye göreymiş? Senin gibi elifi görse baston zannedecek bir zırcahile göre değil elbette. Bu işte yıllarını harcamış, yüzyılların birikimini yansıtan önemli insanlara göre elbette… Arada çok fark var.

200 yıllık kavgaya bir daha bakalım isterseniz. TR’de son iki yüz yıldır çok çetin bir “yaşam tarzı kavgası” verilmektedir. Muhafazakarlar ve modernciler diye kodlayabileceğimiz 50, 60 bin “adam” (çoğunlukla erkek, kavganın karakteri zaten erkek) bu kavgayı veriyor. Bunlar en tepede siyaset yapan insanlardır. AKP, CHP, MHP ve hadi ekleyelim İP yöneticisi insanlar bunlar.

Bunlar ideologlardır. Bu halkanın altında bir de çıkar, avanta peşinde olduğu için siyaset yapan bir küme vardır. Onların da yaşam tarzı konusunda fikirleri vardır elbette ama bunlar çok kolay adam/dava satabilirler. Yarın CHP gelince bunların hepsi en sıkı CHP’li, Atatürkçü ve laik insanlar olacaklardır.

Muhafazakar ideologların hiçbiri flörte hoş bakmaz. Net bir şekilde olmasın isterler. Bu konuda Kuran ve Hadis ne diyorsa onun yapılmasını isterler. Bu arada bir tık uzakta olan bu konuya bakarsanız flörtün, erkekle kadının yalnız kalmasının, birbirlerine şehvetle bakmalarının net bir şekilde yasak olduğunu görürsünüz ama bilirim, bakmazsınız. Öyle olsa bile görmezden gelirsiniz. Esnaf inançlılık sizin içinize işlemiş.

Modern yaşam tarzını arzulayanlar içinse flört medeni bir eylemdir. Hiçbir sakıncası yoktur.

Mevcut duruma bakalım. Sanırım şu anda Ramazan ayında falanız. Veya bir hafta falan oldu, Ramazan ayı, bayram falan bitti. Emin değilim. Bu sene hiç oruç tutmadığı için sokakta dayak yiyen insan haberi gelmedi. Pandemiyle ilgili olabilir ama geçen senelerde de bu haberler tek tük geliyordu. Birisine oruç tutmadığı gerekçesiyle sokakta saldırmak artık TR’de eksterm bir eylemdir. Ancak meczupların yapabileceği bir iştir. Bir kere artık Ramazan büyükşehirlerde hissedilmiyor. Geçen sene Ramazan’da Sultanbeyli merkeze gittim. Orası İstanbul’da Ak Parti’ye en yüksek oranda oy veren ilçedir. Orada bile bütün yeme içme mekanları açıktı. Kafelerde türbanlı kadın dolu. Bir 7, 8 sene önce böyle bir şey düşünülemezdi. Anadolu’daki muhafazakar büyükşehirlerde de durum böyleymiş. Öğrendim bunu. Belki Konya, Erzurum, Urfa böyle değildir ama orada da mutlaka açık bir yerler vardır diye düşünüyorum. İlçelerde yeme mekanların çok az olduğu için onlar ticari risk almazlar henüz diye düşünüyorum.

Flört konusunda muhafazakar kesimlerin nasıl da freni boşalmış bir kamyona döndüklerini görüyoruz. Yani şuna geliyoruz, TR’de bütün iktidar nimetlerine rağmen kapalı toplum yapısı büyük bir hızla çöküşe doğru gitmektedir. Muhafazakar yaşam (ama gerçekten, beklenildiği gibi olan MY) çok sıkıcıdır. Bu yaşam tarzını internet sayesinde her şeyi gören genç nesillere yedirebilmek imkansızdır. Görmeyen, bilmeyen insana anlatabilirsiniz bunları ancak.

Bütün imam hatip dayatmasına rağmen bu okullar asla birer prestij odağı haline gelemiyorlar. Ak Parti’ye oy verenler bile gelip rehber öğretmenlere çocuklarını İHL’lere göndermek istemiyorlar. Gönderenler, Atatürkçü milli bayramlarda bu okula gitmenin gerektirdiği duruşu sergilemiyorlar, aynı bir CHP’li gibi hareket ediyorlar.

Ben Ak Parti’ye oy verenler içerisinde İslam’ı gözüyle okumuş, doğru yorumlamış, onun emir ve yasaklarına uymaya hevesli insan sayısı oranının %18 falan olduğunu düşünüyorum. Gerisi yarınki olası bir CHP iktidarında, yaşam tarzı olarak dönüşüm geçirmekte hiç zorlanmayacaklardır.

TR’de siyaset yani oy verilen parti bir kimliktir. Kendini ve diğerlerini konumlandırma aracıdır. Kapalı toplum büyük bir hızla çökerken, yakın gelecekte insanlar “Ya biz aynı CHP’liler gibi yaşıyoruz, neden bunlara oy veriyoruz?” diyeceklerdir. Veya Ak Parti veya onun o dönemdeki muadili “Ne yaparsaak yapalım, istediğimiz olmuyor.” diye düşüneceklerdir. İktidarda kalmak için tavizler vermeye başlayacaklardır. Belki kalacaklardır ama özlerinden koptukları vakit bunun ne önemi olacaktır? Herkes Bostancı sahildeki gibi parklarda bira içerken, çatır çutur flört ederken, şort giyiyorken verilen oyun da eskisi kadar önemi kalmayacaktır. Birbirlerine benzeyen insanlardan oluşan toplumlarda seçimler çok az ilgi görür. TR, dünyada seçimlerin en çok ilgi gördüğü ülkelerden biridir çünkü burada insanlar birbirlerine benzemezler. Burada iç barış yoktur. İnsanların birbirlerine güveni, sevgisi ve saygısı yoktur fakat insanların birbirlerine benzemeye başladıkları bir süreç başlamıştır. Bu süreç teknoloji devrimi ve şehirleşmeyle başlamıştır, yani büyük oranda kendi kendine…

Ekonomik olarak da bundan daha iyi olacağa benzer. Mutlaka daha iyi olacaktır. Olmaması tarihin mantığına terstir. Beş ayda 30 kişinin 40 sene boyunca yaşayabileceği bir apartman yapılabiliyor artık. Önceden apartman inşaatları üç sene sürerdi.

Dünkü Atatürk yazıma istinaden Türkleri için Atatürkçülük merkezi ideoloji olmaya doğru hızla gidiyor. Atatürkçülük sadece Kürtleri ve (gerçek) dindarları kapsayamaz. Gerçek dindarlar tarih sahnesinden çekiliyorlar. Sadece Kürtler kalıyor. Diyarbakır, Mardin, Van, Kars merkeze bakınca modern yaşam tarzının çok iyi durumda olduğunu görüyoruz. Oralarda da Atatürksüz bir modern yaşam tarzı oluşacaktır.

Yani bu kavga bir daha başlamamak üzere modernciler tarafından kazanılacaktır. Belki o zaman TR’de gerçekten siyaset yapılmaya başlanır. Bira-şort-flört üzerine asırlardır kavga ediliyor. Kavga ise bir tarafın enerjik bir hamlesinden dolayı değil kendi kendisine çözülüyor. Tarihin ironisi budur.

Bu yazı siyaset, Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.