“Bir adamın bilebileceği en büyük zevk, düşmanlarını yenmek ve önünde sürmektir. Atlarını sürmek ve mallarını almaktır. Sevdiklerinin gözyaşlarıyla ıslanmış yüzlerini görmek, karılarını ve kızlarını kendi kolları arasına almaktır.” Cengiz Han
Görselde gördüğünüz devasa heykel yukarıda sunduğum cümlenin sahibi olan Cengiz Han’a ait…
Son zamanlarda Moğollarla ilgili kitaplar okudum. TV programları seyrettim. Araştırmalar yaptım.
Bunları “Moğollarla İlgili Her Şey” başlıklı bir yazıda sunmayı düşündüm fakat bunun okunmayacak kadar uzun olacağını anladım. Sonra yazıyı “Moğollarla İlgili Ayrıntılar” ve “Cengiz Han’la İlgili Ayrıntılar” şeklinde ikiye bölmeyi planladım. Madde madde şeklinde sunulan ilginç bilgiler okuyucunun ilgisini çekiyor fakat bu sefer de Moğolların tarihiyle ilgili genel bir bilgi verme ve kendi analizlerimi özet olarak sunma ihtiyacı ortaya çıktı. Bu yazıda bunu yapıyorum. Yakın gelecekte yazacağım yazılara için hazır bulunuşluk seviyesi yaratmam lazım. Yani ilginç ve çarpıcı bilgileri okurken olay nedir bilmeniz lazım.
Başlayalım:
Alınamayan Japonya’dan Viyana surlarına…
Çin’den, Kuzey Hindistan’a; oradan Buhara, Semerkand, Bağdat, Kiev, Kayseri, Seul, Diyarbakır, Erzurum, Tebriz…
Coğrafi büyüklük olarak gelmiş geçmiş en büyük imparatorlukla karşı karşıyayız.
O zaman bilinen dünyanın üçte birini fethettiler ve 150 milyonluk dünyada 20, 30 milyon kişiyi öldürdüler.
Bunu neden yaptılar?
Marksist tarihçi Hobsbawm’a göre “II Dünya Savaşı’nın neden çıktığı” sorusunun iki kelimelik cevabı vardır: Adolf Hitler… Moğolların bunu neden yaptığı sorusunun cevabı da Cengiz Han’dır.
Bozkırın vahşi dünyasında dağlara kaçıp fareyle beslenmek zorunda kalan bir kabile reisiyken dünyanın görmüş olduğu en fena “dünya lideri”ne dönüşmüştür ve bu işi kendisi istemiştir. İradeyle yapmıştır bunu.
Marksistler kızacaktır ama bu iş tarihe yön vermede etkisiz olduğu savunulan (savunuluyorsa) “bireysel tutkuların” en görünür, net olanıdır işte.
Cengiz Han tarihteki en “başarılı” insanlardan biridir. Stalin gibi, Hitler gibi, Muhammet gibi, Sargon gibi, Spartaküs gibi, Lenin, Atatürk, Augustus, Tayyip Erdoğan, Fidel Castro, Mao, Tuğrul Bey gibi…
Bu “tek adamlar” kafalarındaki büyük projeleri gerçekleştirmek üzere askerleri ikna etmişlerdir ama kafalarındaki büyük projeyi gerçekleştirmek için askerleri ikan edemeyen nice insan vardır tarihte…
Cengiz Han ise askerleri kendisi ortaya çıkarmış, yeni bir halk örgütlemiştir. Çok kısa sürede ve çok etkili bir şekilde.
Elbette olağanüstü bir insandı. Asla kabına sığmayan bir yapısı vardır. Böyle olmayanlar önemli politik işler başaramazlar. Bozkırın vahşi yaşamında birçok düşmanı vardı. Zaten bozkırda kan bağıyla akraba olmayan herkes birbirine düşmandı. Oldukça hareketli bir hayatı vardı. O hengamede bir gün düşmanları karısını kaçırdı. Ya karısını kaçırmış bir insan olarak neredeyse her şeyden vazgeçip avcı toplayıcı bir yaşamı seçecekti ya da karısını geri almak için bir askeri hareket örgütleyecekti. Bunun için Toğrıl Han denen bir adamla ve önce çocukluk arkadaşı sonra düşmanı olacak olan Camuka’yla bir ittifak yaptı. Artık sanki kader ağlarını örmüştü. Geri dönülemez bir yola çıkmıştı artık. Orada durabilirdi çünkü kabileleri örgütleyerek bir konfederasyon ortaya çıkarmayabilirdi. Bu federasyonun kodlarını bizzat oluşturmayabilirdi.
1206 yılında yani 50 yaşındayken Moğolistan’da büyük bir kurultay topladı ve Moğol ulusunu oluşturdu. Ve de devletini. Bu kurultaya katılan 26 kabilenin 19’u Türk’tür geri kalanı ise Moğolca konuşan kabilelerdir.
Bir milyon nüfus 100 bin kişilik ordusu olan bu yeni oluşumun dikkatleri üzerine çekmemesi düşünülemezdi. Moğolca konuşan bir kabile olan Tatarları (adları uzunca bir süre Tatarlar olarak bilindi) yenmesi iyice gücüne güç katmıştı. Pekin bölgesindeki irade kendisine itaat etmesini söyledi ve böylece iki seferinden biri olan Batı seferi başladı.
Çin’den büyük zenginlikle ve askeri tecrübeyle dönmesi artık iyice işleri içinden çıkılamaz hale getirdi.
Doğu’daki büyük Harezmşahlarla ticaret yapmak istiyordu. Dünyanın altını üstüne getirmek gibi bir düşüncesi ilk başlarda yoktu. Harezmşah sultanının kendisine “Sen benim oğlumsun.” demesi ve nihayetinde elçilerini öldürmesi meşhur Doğu seferinin başlamasına sebep oldu. Ne olduysa orada oldu aslında.
Türkistan, İran, Azerbaycan, Levant’ta taş üstünde taş kalmadı. Büyük bir medeniyet sıfırlandı.
Moğollar nüfus olarak az oldukları için büyük sayılara ulaşan katliamlar yaptılar. Çözemeyeceklerini düşündükleri medeniyetlerin değerlerini yok etmeyi tercih ettiler. Dehşet dedikodusu yaymak ve nihayetinde gidip o dehşeti hayata geçirmek gibi bir taktikleri vardı. Dedikoduları yaydılar, abartı yapılmasına izin verdiler önden. Sonra da gidip bunları hayata geçirdiler.
Cengiz Han’ın ölümünden sonra oğulları ve torunları imparatorluğu paylaştılar ve her biri bölgesinde şansını denedi. Merkezi bir büyük hanın varlığı söz konusu olsa da her bir oğul/torun kendi bölgesinde otonom davranmaya başladı. Kubilay Çin’de, Çağatay Türkistan’da, Hülagü İran’da, Batu ise Karadeniz’in kuzeyinde iş yapmaya çalıştılar.
Moğollara başarıyı ulaştıran en önemli faktör olan lidere bağlılık olmadığı için bu oğulların her biri zamanla ya devrildi ya da asimile oldu.
Birkaç asır boyunca etkileri devam etti. Göçebe kavim oldukları için elbette şansları yoktu ve sadece zorbalık kısa süreliğine etkili oluyordu.
Bu başarıdaki en etkili şey olarak lidere bağlılık ve liderin sağlam olmasını verdik. At faktörünü de etkleyelim. At, tank icat edilene kadar tank görevi gören bir şeydi. Moğolistan bozkırları milyonlarca atı besleyebiliyordu ve bunu yapabilen dünyadaki tek yerdi. Okçulukta da çok iyilerdi. Uzun zamandır şehir savunmakta tecrübeli olan profesyonel askerleri kendi var ettikleri yöntemlerle ve atın avantajıyla yendiler. Sonra da kesinlikle kimseye aman vermediler. Propoganda aygıtını çok iyi kullandılar ve bu sayede dünyayı dize getirdiler.
Cengiz Han’dan sonra onun kadar etkili bir kişi daha olabilseydi, zaten bir tek Avrupa ve Kuzey Afrika kalmıştı, oraları da hallederlerdi. Dünya da bir daha kendisini çok zor toparlardı. Belki bugün bu hayatı yaşamıyor olurduk.
Dünya Moğolları unutmadı. 2002 yılında Amerika’nın müdahalesine mazur kalan Taliban, etki yaratmak için bölgede 800 yıldır yer alan binlere Moğolu öldürttü. Saddam, mahkemesinde Moğollara atıfta bulundu. Eskişehirli Tatarların şimdilik başları dertte değil yalnız…
İşte böyle.
Bu yazıda kısaca Moğol tarihini anlatmaya çalıştım ama yaşanılanlar öyle yıkıcıydı ki yazının basitliği bu korkunç olayın önüne geçmemeli.
Dünyanın altını üstüne getirdiler. Yaktılar, yıktılar, kestiler, biçtiler. Medeniyet sıfırlama gibi bir taktikleri vardı. Bazı şehirlerdeki kedi ve köpekleri bile komple yok ettiler.
Moğollar övgüyü değil ama ilgiyi hak ediyorlar. O zamanın şartları falan diye düşünmemek lazım. Tarihsel bakmak adına tarihteki yaşamış en büyük ikinci felaketi (birincisi II Dünya Savaşı) normalleştirmemek lazım.
Şimdilik bu kadar…
Not: Yazım yanlışlarına bakamayacağım.