
İnsanlık tarihini kesitlere ayıranlar katılırlar mı bilmiyorum ama bana göre yaklaşık 10 yıldır insanlık tarihi için çok önemli olan bir devrim yaşanmakta…
Devrimler daha kısa sürede olurlar genelde ama 10 sene de kötü bir süre değil bir şeye devrim diyebilmek için.
Klasik Marksist terminolojiye göre devrim, iktidarın bir sınıftan diğer bir sınıfa geçmesidir ama bence bir iktidar değişikliği olmasa bile çok büyük gelişmelere de devrim demekte bir sakınca yoktur.
Nedir bu devrim?
Tabii ki Sosyal Medya Devrimi veya 2014 Sosyal Medya Devrimi!
Evet, aşağı yukarı o yıllarda başladı sosyal medya devrimi. Belki bunun farkında değiliz, belki hiç aklımıza gelmedi ama çok büyük dönüşümlere sebep oldu, olmakta. Elbette bazı insanlar öyle bir şeyin olmadığını da düşüneceklerdir…
Sosyal medya ne demektir? Sıradan insanların, yani ünlü ve önemli olmayan insanların ünlü ve önemli insanlar gibi seslerini diğerlerine duyurmaya yarayan internet araçlarıdır. Veya diğerlerine, çok geniş kesimlere duyurduğu yanılsamasını yaratan araçlar… Bazıları şansları yaver giderse epeyce geniş kesimlere de seslerini duyuruyorlar elbette. Ama akıştaki inanılmaz hız yine de bu ses duyurmanın bir yanılsama olmasına sebep oluyor.
2014’te ne oldu? 2014 yılında smart/akıllı mobil telefonlar yaygınlaşmaya başladı. Herkes bunları alabilmeye başladı. Yaşları 40 ve üstü olanlar, ” (sabit veya mobil) “telefon sahibi olabilmenin” ne kadar da zor şeyler olduğu dönemleri hatırlıyorlar, oysa 30, 20 yaşında olanlar için telefon sahibi olmak ekmek, su gibi bir şey… Sanırım bu yüzdendir ki sokak röportajlarında yaşlılar, genel tutumlarını beğenmedikleri gençleri telefon aracılığıyla vurmaya çalışıyorlar. “Çıkar telefonunu?” Yani ona göre o telefon “bilmem kaç milyar!” ve o sebepledir ki o telefona sahip olan bir insan kaypak, sözüne güvenilmez, şeref yoksunu bir insan! Hayır, öyle değil işte. 2013, 2014’lerden beridir cep telefonu sahibi olmak çok ucuzladı ve kolaylaştı. İnternet bağlantısı çok daha kolay, ucuz ve erişilebilir oldu. Ve dananın kuyruğu da koptu!
Ondan önce de sosyal medya vardı. Hatta sıradan insanların bir şeyler yazıp tanımadığı insanlara bunları ulaştırabilmesiyse sosyal medya, ilk yazıları 1999 yılına kadar giden Ekşi Sözlük sitesi bunun dünyadaki ilk örneklerinden biri olmalı. Smart telefonlar yaygınlaşmadan önce sosyal medya, evinde internet bağlantısı ve bilgisayar olan insanların kullanabildiği bir mecraydı ve o ikisi de ucuz değildi. Kesinlikle çok farklı şeylerdi o dönemlerdeki sosyal medya ile şimdiki sosyal medya. Zaten o dönemlerin ruhuna sahip olan Facebook’un milyar kullanıcıya rağmen, Instagram ve Twitter karşısındaki çöküşü başka bir şeyle açıklanamaz kanımca.
Mobil cihazlar herkesçe kullanılmaya başlandı ve dananın kuyruğu koptu.
Peki, nedir devrim? Sosyal medya kullanımının (çığ gibi) artmasının ne gibi toplumsal sonuçları oldu?
Bence en büyük toplumsal sonucu insanların birbirlerine benzemeye başlamasıdır. Türkiye toplumu birbirine benzemeyen iki büyük, hatta iki buçuk büyük (Kürtler) toplumsal yığından oluşur. Bu yığınların temsilcileri arasındaki ideolojik savaş Türkiye’nin 100, 150 yıllık tarihinin özetidir. Vahşi kırsal kesimleri mesken tutmuş milyonlarca insan ve o insanların şehirlere göç etmiş ama yaşam tarzlarını değiştirmeden yaşamaya devam eden akrabaları merkez sağ partilerinin oy deposu. Bu insanların düşünce ve davranış kalıplarının şekillenmesinde vahşi kırsal kesim belirleyici olmaya devam ediyordu. O yüzden hep onlar kazanıyordu. Kapalı toplum yapıları renksiz ve sığdı. Bu kesim sosyal medya kullanımı sayesinde çok ciddi kan kaybı yaşamaktadır. Burada bahsettiğim kan kaybı entelektüel bir aşama kaydetme değildir. Bunu kast etmiyorum. Bu kesimlerin gençlerinin sosyal medya sayesinde tanık olduğu yaşamlar, bu ideolojik kampın kafasındaki yaşam tarzıyla, toplumsal alışkanlıklarla çelişmektedir. İşte bu yüzdendir ki seçimler söz konusu olduğunda hala (?) istediğini alan bu ideolojik kamp, arzulanan yaşam tarzına cevap verememektedir ve onunla savaşmaya gücü yetmemektedir.
Diğer kamp ise daha çok şehirlerde yaşayan, Cumhuriyet ideolojisinin etkisi altına çoktandır girmiş olan diğerlerine göre yaşamayı, eğlenmeyi, gezmeyi, tozmayı, ne bileyim flört etmeyi daha iyi bilen insanlar… Bu kesim için de diğerlerine nazaran entelektüel anlamda arada uçurum olduğunu iddia etmiyorum. Lümpenlik ve bayağılık bunlara da sirayet etmiş ama diğerlerinden bir adım ileride oldukları da bir gerçek. Sosyal medya sayesinde bu kesimlerin yaşam tarzları diğerlerince görülmektedir ve hatta o “ışıltılı hayatı seçmek için” illa zengin olmak gerekmediği de açıkça ortaya çıkmaktadır. 21 yaşındaki Ordu Aybastılı genç kendisiyle aynı ekonomik gelire sahip olan bir akranının Aydın’da “ışıltılı” bir hayat yaşadığını; gezdiğini, tozduğunu, kızlara takıldığını, daha enteresan diziler seyrettiğini, farklı kıyafetler giydiğini görüyor ve dönüşüm sürecine giriyor. Belki Ak Parti’ye oy vermeye devam ediyor ama aklında gülmek, eğlenmek, dans etmek, denize girmek, içki içmek, kızlara özgürce dokunmak, oruç tutmamak, boy abdesti almamak var. İşte bir gün gelecek ve Ak Parti’ye oy vermemeye de başlayacak. Cak Parti ona daha çok hitap edecek.
Bence iki buçuğuncu toplumsal kesim olan Kürtler de burada kaybeden durumundalar. Çünkü eskiden Kürtler daha homojen bir halktı ama son 10 yılda artık o kadar da homojen olmadıklarını görüyoruz. Önemli konularda, hayattaki en önemli şeylerin neler oldukları konusunda Kürtlerin “çoğunluğu”, eskiden Kürt siyasi harekâtının arzu ettiği gibi düşünürlerdi. Fakat şimdi bana öyle geliyor ki artık o “çoğunluk” içerisinde, hayattaki en önemli şeylerin neler olduğu konusunda önemli oranlarda fikir ayrılıkları var. Bu oran henüz diğer oranı yenebilecek düzeyde değildir diye düşünüyorum ama giderek güçlenmektedir. Ve bu dönüşümün arkasında sosyal medya üzerinden farklı insanlarla ve farklı hayatlarla girilen etkileşimlerinin etkisi olsa gerek. Bir de şu var: Işıltılı hayatlar hem de erişmek için zengin olmanın şart olmadığı ışıltılı hayatlar bu kadar göz önündeyken, insanları gençleri büyük ve acılarla dolu mücadeleler vermeye ikna etmek ne kadar kolay? Kolay mı? Bu mücadeleyi verenlere sorarsak eminim sıkıntı olmadığını söyleyeceklerdir ama ben öyle olmadığına inanıyorum.
Aslında bu yazıyı değil de KONDA araştırma şirketinin 2008’den beri yaptığı yaşam tarzı çalışmalarının son raporunu yorumlayan bir yazı yazmayı planlıyordum ben. Ve orada yıllardır gözlemlediğim bu dönüşümün gerçekleşmekte olduğunu gördüm. Bu dönüşümlerin arkasındaki en önemli itici gücün iletişim olanaklarının eskiye nazaran çığ gibi artması olduğunu düşündüğümden dolayı sosyal medya devrimini ele almaya karar verdim.
Bu gerçekleşenler iyi şeyler mi kötü şeyler mi? Salt birisi değil. Elbette yeni durumun olumsuz yanları da var. İnsanların gerçeklik algılarının kayması, ilgi görmek için olmadık sakatlıklara başvurmaları, şeylerin değerlerinin ucuzlaması, aciliyetin yaşamın neredeyse normali haline gelmesi gibi olumsuz sonuçlar da listelenebilir. Ama ben astar ve yüze baktığımda her şeye rağmen yüzün daha pahalı olduğuna inanıyorum. Her şey çok güzel olacak! Veya olmayacak ama değişik olacak. Bunu da engellemeye kimsenin gücü yetmeyecek.
İnsanlar arasındaki sorunları çözmenin şifresi o insanların birbirlerine benzemeleridir. Batı dünyasının uzun zaman önce atmış olduğu bu adımları, bir Doğu toplumu olarak bizler yeni yeni atıyoruz ve o adımların sancılarını yaşıyoruz. Her şey çok güzel olacak. Bir de ekonomi biraz daha iyi olursa Şam’da kayısı. Neyse Şam olmasın…