Bu resim Küba’nın başkenti Havana’dan. Dünyadaki en kitlesel 1 Mayıs’lar Küba’da kutlanıyor. Çünkü orada sosyalizm var. İlginçtir dünyada Küba’dan sonraki en kitlesel 1 Mayıs’lar Türkiye’de kutlanıyor. Pazar günüyse ve herhangi bir yasak yoksa tabi ki. Pazar günü diyoruz çünkü 1 Mayıs resmi tatil olmasına rağmen birçok iş yeri buna uymaz. Hadi 1 Mayıs solcu işi diyelim, diğer resmi tatillere de uymuyorlar. Çalıştırıyorlar. Utanmasalar dini tatillere de gözlerini dikiyorlar. Evet sen AB grubu insan, ne sandın?
Peki Türkiye’deki sol siyaset, Küba’dan sonra dünya ikincisi mi? Elbette hayır.
Türkiye’de 1 Mayıs’lar çok ilgi çekiyor. Bunun birçok sebebi var. Bunlardan önce 1 Mayıs’ın dünyadaki ve Türkiye’deki hikayesine bakalım. Sonra TKP’nin 1 Mayıs’a yaklaşımına eğilelim ve nihayet Türkiye’de 1 Mayıs’ların neden bu kadar çok ilgi çektiğini anlamaya çalışalım.
Öncelikle şunu belirtelim: 1 Mayıs bir çiçek-böcekizm etkinliği değildir. İşçi sınıfının sınıflar mücadelesinde bir evresine denk düşmüş bir kesitten doğmuştur. Sosyalizm mücadelesine içkindir. Zaten tam adı, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’dür.
1 Mayıs 1886’da Amerika’da işçiler günlük 12 saat süren çalışma süresinin sekiz saate indirilmesi için grev yaptılar. Takip eden günlerde burjuvazi işçilerin üzerine ateş açtı ve onlarcası hayatını kaybetti. Bu durum işçi sınıfı mücadelelerinde çok bildik, sık tekrarlanan bir şeydir. Yani katliam.
2. Enternasyonal bu günü “Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü” ilan etti.
1 Mayıs budur. Hak arayan işçiler ve onları katleden burjuvalar…Şimdi herkes 1 Mayıs’la ilgili düşüncelerini buraya oturtsun lütfen. Emekçiler valinin ağzıyla konuşmayı bıraksınlar, burjuvalar ve onların siyasi temsilcileri ise seslerini kessinler!
Türkiye’de 1 Mayıs’ın hikayesi ise şöyle: Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki sürekliliği göz ardı etmezsek, Selanik’te 1911 yılında yapılan kutlamayı ilk sayabiliriz. 1913 yılında İstanbul’da kutlanmaya başlanıyor. 1920li yıllarda İstanbul’da 6000 kişinin katıldığı 1 Mayıs’lar mevcut. Çok iyi bir sayı bu. TKP Genel Sekreteri Şefik Hüsnü’nün yaptığı konuşmalar var.
Kemalistler işçi sınıfına ve onun siyasetine karşı güvensiz ve düşman oldukları için 1925 yılında yasaklıyorlar 1 Mayıs’ı. 70 yıllara kadar kayda değer bir 1 Mayıs görülmüyor.
1976 yılında Taksim’de ilk kitlesel 1 Mayıs kutlanıyor. 30 milyon nüfuslu ülkenin 500.000 emekçisi oradadır ve oraya gelenler devrimin provasını yaptıklarını düşünmektedirler.
Bu tehlikeyi sezen CIA ve onun yerli işbirlikçileri 1977’deki katliamı tertipliyorlar. Sonra 12 Eylül faşizmi ve yine 1 Mayıs yasak. 90lardan itibaren yine kutlama girişimleri ve devlet terörü.
Türkiye’deki ilerici güçlerin 2007 yılından başlayan Taksim inadına devlet boyun eğmek zorunda kalıyor ve 2010 yılında Taksim’i açmak zorunda kalıyor. Sonraki iki yıl Taksim’de yine yüz binlerle kutlanan Taksim’deki tehlikeyi sezen egemen güçler 2013’de Taksim’i yine yasaklıyorlar ve bu sene de bildiğiniz gibi.
Olan biten bu. Şu asla akıllardan çıkarılmamalı: Türkiye’deki egemen güçler bir işçi sınıfı bilinçlenmesinden korktukları kadar hiçbir şeyden korkmazlar. Bütün dünyada böyledir. Sayıları ne kadar az olursa olsun onu engellemeye çalışırlar.
Gelelim TKP’ye. Oyumu onlara verdiğim ve uzun süredir onları takip edip, “beğendiğim” için sanırım bu konuda bir şeyler söyleyebilirim. TKP, 1 Mayıs’ın tarihsel anlamı ile güncel anlamı arasında bir açı farkı olmaması gerektiğini düşünüyor. Bu yüzden herkesle, her yerde, her şekilde bir araya gelmiyor. Bu politik bir tercih olsa gerek. Yoksa, duygusal bir tercih değil. Korku hiç değil. Zira TKP’nin elinde polis şiddetiyle ilgili istatistikler var ama o bunları asla paylaşmaz. Bunu marifet olarak görmez. Dahası polis şiddetine uğramanın salt kendisi siyaset falan değildir. Ergenliktir. Ekşıncılıktır.
TKP bu sene Taksim’de. Geçen sene Kadıköy’deydi. O yüzden çok eleştiri gelmişti. O tercih de tıpkı 1996, 2006 gibi politik tercihlerdi.
1996 yılında herkes Kadıköy’deyken, TKP (o zamanki adıyla SİP) Taksim’deydi örneğin. 1996’nın politik yönelimiyle işçi sınıfının çıkarı arasında açı farkı olduğunu düşünüyordu. 2006 yılında sendikalarda esen Avrupa Birlikçilik boku yüzünden kürsüyü Kartal’da kurdu TKP. AB bir emperyalist kuruluştu ve işçi sınıfına ve dünyanın diğer halklarına düşman bir kulüptü. AB güzellemesi yapılan bir yerde TKP olmazdı. Geçen sene ise AKP’nin akil insanlarını dinlememek için TKP kürsüyü ayırmıştı. Bu insanlar, Taksim açılsaydı, gelip AKP’nin açılımını güzelleyip gidecekti. AKP kimdi, işçi sınıfı kimdi?
Bu sene TKP Taksim dedi. Çünkü bu sene 1 Mayıs’ın güncel anlamı AKP karşıtlığı olmalı. Haziran Direnişi yaşamış bir ülkede 1 Mayıs Taksim’de olmalıydı. Bu işçi sınıfının tarihsel çıkarının tam ortasında. AKP ülkeyi geriye götüren, sosyalizmi biraz daha öteye koyan dönüşümleri birer birer hayata geçirdi. Bunu küçümseyen, görmezden gelen saftır; buradan nemalanmaya kalkan da işbirlikçidir.
TKP artist falan değil. Siyaset yapmaya çalışıyor. Bakarsınız seneye 1 Mayıs’a Obama’yı, “sayın” Barzani’yi, Hüseyin Avni Coş’u falan davet ederler, TKP yine Taksim’de olmaz.
Sonuçta TKP, 1 Mayıs’ın tarihsel anlamının (canımızdır, ciğerimizdir) güncel anlamını öldürmesine asla seyirci kalmaz. 1 Mayıs’ın tek ve devrimci bir 1 Mayıs olmasını istiyor. Tek ve devrimci…Tek olsun ama yaz türlüsü gibi her şey olsun denilirse TKP oraya uğramaz.
Sorulara dönelim. Türkiye’de neden bu kadar ilgi çekiyor 1 Mayıs? Birincisi hiçbir imamın asla kazıyamayacağı bir ilerici birikim var Türkiye’de. AKP yalanla dolanla yüzde 80 oy alsa bile bu aydınlığı söndüremezler. Ama bu aydınlığın başı da belada. Çünkü Türkiye’deki ilerici birikimin yönsüzlük, ciddiyetsizlik ve dağınıklık gibi çok ciddi problemleri var. Kürsüden 20 dilde “merhaba” denmesine, halay şovlara, baş belası nostalji duygusuna, Müslüman Anti-kapitalistler gibi soytarıların baş tacı edilmesine 1 Mayıs’lar tanık olmadı mı? 1 Mayıs’ta işçi sınıfı kendisini göstermeli ve siyasi mesajını vermeli. Yumruğunu masaya vurmalı. Bunlar hiç düşünülmedi. Çevir kazı yanmasınizm kürsülere damgasını vurdu. Aşağılık bir ortalamacılık geçmiş 1 Mayıs’lara yansıdı.
Türkiye’de 1 Mayıs’lar hem avantaj hem değil. İşçi sınıfının tarihsel çıkarıyla buluşturulabildiği ölçüde avantaj, yaz türlüsü veya bir sirk haline getirildiği ölçüde dezavantaj.
Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın Türkiye işçi sınıfı, yaşasın sosyalizm!!!