Bir şey olmak


Kapitalist (sınıflı) toplumlarda emekçiler sadece bir “şey” olabilirler. O da şanslılarsa. Hayatını kazanmak için çalışmak zorunda olanlar bu bir şeyi olurlar ve muhtemel başka potansiyellerini gerçekleştirme fırsatı bulamazlar. Bir öğretmen olabilirler, bir tesisatçı, bir reprodüksiyon ve klişe teknisyeni veya…Bir anne de olabilirler, bir Türk…Bir gerilla veya bir konser piyanisti…Sinema eleştirmeni, çoban, sendika profesyoneli veya taşeron inşaat işçisi…Sadece parası ve vakti olanlar, sınıflı toplumlarda, aynı anda birçok şey olma işinin hakkını verebilirler. Dün marketin manav reyonundaki adamı görmenizi isterdim. Çok kalabalıktı ve adamın önünde üç tane tartı var. Her gelen tartıya bir şey koyuyordu. O da insanların yüzüne bakma fırsatı bulamadan, ürüne bakıyor, kodunu ezberden giriyor ve çıkan etiketi poşetin üstüne yapıştırıyordu. Baş döndürücü bir tempoyla yapıyordu bunu. Bu adam hayata karşı müthiş bir yabancılaşma duygusu yaşıyordur.
Marx, çalışma koşullarında emekçilerin saatlerce sadece bir işle uğraşmak zorunda kaldıkları için hayata karşı yabancılaşma yaşadıklarını söylemiştir. Bu yabancılaşmayı ortadan kaldıracak tek şeyin komünist toplum olduğunu da eklemiştir.
Komünist toplumda çalışma eylemi, insanların hayatlarını kazanmak için yapmak zorunda oldukları bıktırıcı bir şey değil gönüllü girdikleri bir iş bölümü süreci olacaktır. Kapitalizmin akıl dışılığını geride bırakan bu süreçte; planlı, toplumcu ve adil bir mekanizma sayesinde örneğin günde üç, dört saatlik bir çalışmak süreci tüm insanlığın ihtiyaç duyduğu yaşam koşullarını fazlasıyla sağlayacaktır. O zaman kimse, tamamen patronun yararına olan çalışma eylemiyle ilgili saçma sapan ata sözü, deyim, düşünce, yalan, hadis söyleyemeyecektir.
Böyle bir toplumda insan gerçek potansiyeline kavuşacak ve bütün komplekslerinden arınacaktır. Yeteneklerini geliştirmek ve sergilemek için şu anda çok az insanın sahip olabildiği olanaklara kavuşacaktır.
Kapitalizm devam ettiği sürece bir İngilizce öğretmeni olarak çalışmak zorundayım. Oysa belki açığa çıkmayı bekleyen başka potansiyellerim de var. Örneğin, el becerisi gerektiren tamirat işlerine çok meraklıyım. Resimdeki alet çantasını aldım ve aletlerim artık toplu bir şekilde duruyor. İkinci resimde de anahtarlığımı görüyorsunuz. Bugün bir tamirci olarak çalışmak zorunda kalmak, her meslek gibi bıktırıcı, usandırıcı bir şey ama ben bunları boş vakitte yapmaktan zevk alıyorum. Bu potansiyelimi sınıflı toplum piç ediyor. Başka insanların nice potansiyelleri gibi. Belki Onur Karataş aslında çok iyi bir rot balansçı. Bilemiyoruz. Babamın kart vizitleri arasında gördüğüm inanılmaz isim, Dingil Nuri, aslında çok iyi bir John Milton uzmanı olabilirdi…Bilemeyiz.
O yüzden, bütün kötü şeylerin kaynağında nasıl eşitsizlik yatıyorsa aslında olumlu, iyi özelliklerin kaynağını da burada aramak da sakınca yok. Bizi kendilerine hayran bıraktıran sanatçılar var, iyi ki varlar fakat aslında kim bilir şu anda bir tekstil atölyesinde çalışmak zorunda kalan bir kişide de belki o sanata sol şeridi kapattıracak potansiyeller vardı.
Bir keresinde yaşları 35-50 arasında değişen kadınlara bir aylık bir İngilizce kursu vermiştim. İŞKUR’un düzenlediği formalite bir kurstu ve o kurstaki, o ilkokul mezunu kadınların aslında ne kadar yüksek potansiyellere sahip olduğunu görmüştüm.
Böyle işte. Halinizden memnun musunuz? Bırakın şükrederek kendinizi kandırmayı. Emin olan beş katı daha iyi durumda olabilirdiniz. Olabilirdik.
Olmalıyız.
Bu yazı çalışmak, Kapitalizm, Karl Marx, yabancılaşma kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.