İz TV’yle İlgili Düşüncelerim

maxresdefault

*Dikkat, bu yazıda sempatik ukalalık vardır… 2006 yılında Digiturk yetkilileri bir toplantı yaptılar ve “Ne yapsak da Baran Doğan’ın ilgisini televizyonlara çeksek…” diye beyin jimnastiği yaptılar. Yaklaşık sekiz sene televizyonsuz yaşadım, sonra tv aldığımda da sadece maç izledim. “Tartışma” programlarına ve dizilere beş dakika tahammül edemem. Neyse, bir yetkili “Onun ilgi duyduğu konularla ilgili bir belgesel kanalı başlatalım.” diye öneride bulundu. Tasarı oy birliğiyle kabul edildi. Görev Coşkun Aral’a verildi.

*Şaka bir yana gerçekten sanki benim için kurulmuş bir kanal gibi. “Tutunamayanlar”da Selim Işık “bütün önsözlerin kendisi için yazıldığını” (bakın bu tırnak içinde büyük harfle başlanmayacak ve tırnak noktalama işaretiyle sonlanmayacak) düşünüyordu. İz TV de bana benzer bir hissiyat yaşatıyor. Arkeoloji, mimari, seyahat, sinema, edebiyat, spor, müzik, yeme içme, tarih… İlgi alanlarım o kadar çok ki iradeyle yenilerini (şarap, felsefe, zihinsel anomaliler) almıyorum hayatıma. İz TV bunlarla ilgili 7/24 yayın yapıyor.

*Sadece Digiturk üzerinden izlenebiliyor.

*Belgeseller 30 dakika sürüyor, devam ederken reklam vermiyor. Aralarda iki, üç dakikalık reklamlar olabiliyor.

*Bu arada ben İz TV izlemeye 2015-2016 gibi başlamışım. Boşa geçmiş bir 10 yıl daha… Şöyle bir şey de oldu: İki senede falan İz TV’yi tükettim. Radyonun açık olması gibi evde sürekli İz TV açıktı. Bu süreçte bütün önemli belgeselleri tükettim. Her gün yayın akışına bakarım. İzlemediğim bir şey çok nadir çıkıyor.

*Zaten ilk yıllar günde dört saatlik yayınlar yapmışlar. Bol bol da tekrar etmişler. Dolayısıyla sağlam ir tempoyla iki, üç senede tüketmek anormal bir durum değil.

*Ayrıca izlemediklerim de var: Mesela sualtı dünyası pek ilgimi çekmiyor. Onları geçiyorum. Wilco belgeselleri de ilgimi çekmiyor. Epeyce var ondan. Hayranı bol ama Ayhan Cisimoğlu da beni sıkıyor. Gereksiz geyik yapıyor ve verdiği bilgiler çok yüzeysel. Onu da geçiyorum. Fransız bir adamın yiyecek belgeselleri de çok sıkıcı benim için. Tan Sağtürk bale belgesellerini de geçiniz.

*O zaman sırası gelmişken teker teker ele alalım: Bedia Ceylan Güzelce diye biri var, belgesellerinde ele aldığı konular ilgimi çekiyor ama kendisi nasıl desem çok yapay geliyor bana. Konuşma tarzı robotvari. Sanki bu işi sırf para için yapıyormuş ve etrafındaki şeyleri umursamıyormuş gibi bir tarzı var. Can Yücel’in kızı Su Yücel de iletişimi çok kötü olan biri. Köylüleri esasında küçümseyip onlara yapay bir şekilde yakın davranan birine benziyor. Kanalın önemli bir dış sesi olan bir elemanla oğlunun serisi var, “Baba Oğul Çelebiler”… İstanbul’u iyi geziyorlar ama çocuk çok kopuk olaydan. Babasının zoruyla gelmiş belli ve sık sık sorulara “Hı?” diye cevap veriyor. Bitse de gitsek modunda. Ebeveynlerin çocukların yaşlarıyla uyumsuz dayatmalarına ayarım. Enstrüman, İngilizce, kültür turu falan zorlamaları ortaya trajikomik görüntüler saçıyor. Renk olsun diye alakasız ünlülere belgesel çektirilmemeli, bu olayı şarkıcıların, konserlerde seyirciye vokal yaptırmaya çalışmasına ve kakafoni oluşturmalarına benzetiyorum. Seni dinlemek için para verip geldik biz… Alakasız ünlüler genelde belgeseli katlediyorlar. “Ula sen nediysun burada? / Ula, ben buraliyum!”

*İyi olanlar ise Serkan adlı bir eleman örneğin. Yurt dışı gezileri yapıyor. Sempatik biri. Gerçekten sempatik. Tolga Karaçelik”in “Gişe Memuru” filminden tanırsınız kendisini. İki eleman var, kameramanın adı Yiğit diğerinin adını anımsamıyorum. Sempatiklik konusunda bazen abartıya kaçsalar da işlerini keyifle izliyorum. Rehber Bülent Saraloğlu da seçtiği konular ve verdiği bilgilerle iyi işler çıkarmış. Coşkun Aral, engin tecrübesini başarılı bir şekilde yansıtıyor. Son zamanlarda orman belgeselleri çeken beyaz saçlı eleman iyi. Kovboy şapkalı biyolog Rıfat Çiğ en iyisi. Roman belgeselleri çeken dış sesi iyi eleman çok iyi. Bana hep Baransel Ağca’yı hatırlatan o iki yaşlı eleman, tarihçi Rüknü ve edebiyatçı Eray çok iyi. Ünlü bebek yüzlü provokatörün gezdiği yerler olan suriçini işleyen belgeselleri çok iyi. Çıtı pıtı bir kız var bir de, aynı kameramalı ikili gibi sempatiklik konusunda bazen şartları zorlasa da iyi iş çıkartıyor. Beyaz saçlı ve keçi sakallı bir elemanın arkeoloji belgeselleri çok iyi. Eleman çok iyi bilgiler veriyor ama tavırları bomba. Benim fotoğraf çektirirken yaptığım gibi elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor. Bazen de sadece dış sesli belgeseller oluyor. Son zamanlarda, sanırım maliyet meselelerinden dolayı, görüyoruz bu işleri. Bunlar aslında daha iyi.

*Maliyet demişken, Ekşi’ye baktığımızda İz tvnin (TV yazmayı bıraktığımı deklare ederim) sürekli bir kapanma tehlikesiyle karşı kaşıya olduğunu görüyoruz. Elbette belgesel (öğrenme, merak etme, aydınlanma, bilinçlenme) TR’de piyasası olan bir şey değil. Bir gün kapanması sürpriz olmaz benim için. Tıpkı o alengirli biraların bir gün geri çekilmesinin sürpriz olmayacağı gibi… Zaten Metro’ya gittiğimizde çeşidin epeye azaldığını görüyoruz. Bu arada bira demişken eski belgesellerde alkol de zaman zaman arz-ı endam ediyor. Umarım kapanmaz ve yeni şeylerle devam eder.

*İki senede İz tvyi tükettiğimi yazdım ama son altı aydır yeni yeni belgeseller görüyorum. Az da olsa bir kıpırdanma var.

*Drone teknolojisinden sonra bütün belgesellerin yeniden çekilmesi gerektiğini yazmıştım. Drone ile hem çok daha iyi görüntüler elde edebiliyoruz hem de bu, maliyeti çok düşüren bir şey. Alakasız ünlüyü beş gün yurt dışında konaklatacağına, ver yetenekli bir elemanın eline drone’u, TR’den veya yurt dışından süper görüntüleri çeksin, stüdyoda uzmanın yazdığı metni güzel dış sese okut, al sana mis gibi belgesel… Yapıyorlar da bunu.

*Yaklaşık bir senedir de program aralarında TR’nin şehirlerinin drone görüntülerini veriyorlar. Bir, iki dakikalık görüntüler ama çok iyi. Bir de o esnada arkada çalan müzik çok iyi. Herkesin dikkatini çekiyor. Bu yerlerin çoğunu görmüş olmanın sevinci ise benim için paha biçilemez.

*Reklam jeneriğindeki balık çok hoş. Leopar bence en güzel hayvanlardan biridir ama elbiselerde leopar desen masum bir şey değildir. Öyledir yani. Mesela, leopar desenli bir türban olabilemez. Olmaz arkadaşım, kes sesini ya, ne demek “Bırakın isteyen istediğini giysin.” Yok öyle sorumsuzca skandallar imza atmak. Hem bizim hayatımızı etkileyen siyasal tutum alıyorlar hem de bilinçsiz ve gayri ciddiler… Abi, sakin…

*İz tvye belgesel önerilerim olacak… İlçelere yoğunlaşabilirler çünkü TR’de gerçekten kültürel anlamda çok zengin olan ilçeler var. İllerin önemli bir bölümü kolpa zaten. Bomba ilçelere örnek vermek gerekirse; Ödemiş (has paid), Beyşehir, Zile, Kemah, Midyat, Uzundere, İznik, Merzifon, Kalecik, Alanya, Silvan, Doğubeyazıt, Sivrihisar, Selçuk, Vize, Mudanya, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Amasra, Beypazarı, Domaniç, Bergama, Didim, Tarsus, Samandağ, Tomarza, Sarıkaya, Divriği, Arguvan, Harran, Nusaybin, Ovacık, İliç, Maçka, Hemşin, Hopa, Çıldır, Tatvan, Yüksekova, Cizre… Buralardan belgesel çıkar. Bazılarının yapıldı zaten.

*Türk filmleri mekanları diye bir seri yapılabilir. Bu işi TR’de başlatan Instagram fenomeni Kürşat Çetin danışman olarak alınmalı, hakkı teslim edilmeli ama program ona sundurulmamalı. Diksiyonu ofsayt.

*Unutulmaz futbol maçları diye bir seri olabilir ama taraftarlık uzak tutulmalı, nasıl başarılır bilemem…

*Tek tek binaların hikayeleri ele alınmalı, daha doğrusu daha çok ele alınmalı.

*Alkol belgeselleri yapılabilmeli ama yapılamaz! Belki de CHP bir daha gitmemek üzere iktidara geldiğinde yapılabilir. Unutulmaz tv programları belgeselleri yapılabilir. Arabaların belgeselleri yapılabilir. Yürüyüş rotaları daha çok ele alınabilir. Abur cuburların belgeselleri yapılabilir. Unutulmaz konserler, unutulmaz reklamlar, ilk Türk filmleri, figüranlar (ne kadarı yaşıyorsa), ilk kurulan fabrikalar, ilk bilgisayarlar ve oyunları, inşaat sektörü, köprüler, bulvarlar ve hikayeleri, tv gafları, futbol dışındaki sporların trdeki hikayeleri, ormanlar (daha çok), İstanbul’un drone çekimleri, karayolları, antik yollar, Gencer Ergünay’ın pişmanlıkları, Baran Doğan’ın pişmanlıkları… Yapacak çok şey var. Para yok…

İyi ki varsın İz TV. Bu klişeyi senin için kullanırım….

 

 

Bu yazı Diğer, Uncategorized kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.