“The Trotsky” (2009)

Bana göre Joseph Stalin gelmiş geçmiş en başarılı insandır. Böyle bir sıralama yapmak ne kadar doğrudur? Tarihteki her birey kendi koşullarında ve kendi ulaşabileceği kapasitesinde değerlendirilmelidir ama başardıklarına ve başardıklarınıninsanlık için önemine bakarsak bu yargıyı öne sürebiliriz. Dünyanın en zor işi sosyalizmi kurmaktır. İkinci en zor iş ise Nazi Almanya’sına diz çöktürmektir. Stalin bu ikisi başarılırken muhteşem bir irade ortaya koymuştur ve daha başka bir çok şeyi de başarmıştır. Bu yüzden Batı emperyalizmi Stalin’e kin besler. Öldürttüğü yoldaşlarını unutamaz.

Bu anlamda “milyonlarca kişinin katili, zalim” Stalin üzerine anti-komünist film, belgesel, anı kitabı gırladır. Stalin’in politik mücadele verdiği Troçki bu konuda anti-komünizme çok malzeme sunar. Stalin’in önemli başarılarına Troçki gibi “etkili” bir ismi yenmiş olmayı da yazabiliriz. Troçki’nin tezleri anti-komünizm tarafından kullanılmıştır. Troçki giderek karşı devrimci bir karaktere evrilmiş ve nihayetinde de fiziki olarak da tasfiye edilmiştir.

Yine de Troçki’nin bir filmde dalga konusu olması, anti-komünizm yapmak için kullanılması beni rahatsız etti. Ne de olsa bir Marksistti o. Hiçbir zaman tam olarak bir Bolşevik olamamıştır. 1917 yılının ortalarında Bolşevizm güçlenince “lütfen” katılmıştır Bolşeviklere. Buna rağmen, eğer devrim, Petrograd’daki Kışlık Sarayı’nın ele geçirilmesine indirgenirse, devrimde çok emeği vardı. İşçi sınıfının kurtuluşunu istediğinden eminiz. Ama bir “artisttir” o.

Kanada yapımı 2009 tarihli “The Trotsky” adlı film isminden kendisini belli ediyor. İsimlerin önüne “the” getirilmesi bir çeşit küçümseme eğilimini yansıtır. “Birilerince önemli görülür ama aslında önemsiz biridir” demek istenir. Bir liseli var kendisini Troçki zanneden. Dünyayı kurtaracağına inanıyor ama salak durumlara düşüyor. Film Troçki şahsında Marksizmle dalga geçiyor. Onu o kadar sıradanlaştırıyor ki…Şu anda dünyada hiç kimse açıkça kapitalizme övgü düzemez. Onu eğip, büker. Sınıf siyasetini de çakalca itibarsızlaştırır. “The Trotsky” de evet tam olarak bunu yapıyor.

Bir de ülkemizde İskandinavya hayranları olduğu gibi Kanada hayranları boldur. Orada “demokrasi” falan vardır. Hatta belki Kürt sorununa karşı duyarlılık da vardır. Geçiniz! Bunların hepsi aynı BOP’un soyu. Belirli bir kampta yer alıyorlar ve sürekli saldırıyorlar. Kah Obama’nın rengini, kah Merkel’in DDR vatandaşlığını, kah Troçki’nin hikayesini kullanıyorlar. Anti-komünizm görüldüğü yerde ezilmelidir. Önce politik olarak, yetmezse fiziken.

Bu yazı anti-komünizm, Ekim Devrimi, Petrograd, Sinema, Stalin, Troçki, troçkizm, Trotsky kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.