MEHMET KAHRAMAN’LA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİM

Son zamanlarda tanıştığım ve sevdiğim en ilgi çekici Sapienslerden biri deMehmet Kahraman oldu. Şimdi kendisiyle ilgili düşüncelerimi kısaca dile getireceğim. Esnaflık yapmayacağım. Kendisini eleştirebilirim de ama eşşeğin şeyine sokup çıkartmayacağım elbette. Çünkü böyle birisi için yazı yazmam herhalde. O bana yazdı, bu yüzden jest-i iade de yapmıyorum. Başlayalım.
*Eğer burçlara inanıyorsa kahrolurum.
*Bir sendika etkinliği sonrasında tesadüfen Facebook arkadaşı olmuşuz. Gitar çalıp şarkı söylediği bir videodan sonra dikkatimi çekti. Sonra karşılıklı güller uzatmaya başladık. Bir bakmışız ki mağmaya inecek kadar yakın olmuşuz.
*Normalde ben insanlara geç ısınırım ama.
*Aslında fark ettim ikimiz baş başayken pek mağmaya inmiyoruz. Konuşacağımız ciddi konular çok var. Ortamda Cemil veya Zahide varsa dakkasında iniyoruz ama. Bunu iyi bir şey olarak söyledim.
*Yeri gelmişken söyleyeyim, onun sayesinde tanıştığım Cemil’in de çok iyi bir nitelikli goygoy potansiyeli var. Onun sayesinde tanışmadığım Zahide’nin de aynı şekilde. Dün dördümüz zaman zaman mağmada, zaman zaman mağmayı da delip geçerek çok nitelikli goygoy yaptık.
*Gitarı güzel çalıyor. Sesi de bence çok iyi. Özellikle sanat müziğine iyi gidiyor ama dediğim gibi esnaflık yapamayacağım bağlamayı kavga eder gibi çalıyor.
*Kendisiyle birçok kez müzik yaptık. Hatta bir iki saat sonra da “Ahmet Kaya Şarkıları” etkinliğimiz için prova yapacağız. Müzik yaparken ego çatışması olur. Mehmet’in bu anlamda oldukça rahat bir insan olduğunu söyleyebilirim.
*Genel kültürü de bayağı iyi. Ondan bir şeyler öğrenebileceğimi, nitelikli kitaplar tavsiyesi alabileceğimi düşünüyorum.
*”Kızlar piç erkek sever” Ekşi Sözlük’te bu isimle başlık var. Aramızda bu konu dün konuşuldu ama ben Mehmet’in piç olduğunu düşünmüyorum. İbre efendilikten yana.
*Resimlerine bakarken bıyıklı bir resim gördüm. Umarım bir daha böyle bir şey yapmaz.
*Siyasal olarak solcular arasında artık armudun sapı, üzümün çöpü gibi paranoyakça sınıflandırmaların yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Mehmet belli ki solcu. Örgütlü solcu hiç olmamış anladığımı kadarıyla. Bu ikisi biraz farklı şeyler. Ama dediğim gibi Türkiye gibi bok bir ülkede solcu solcudur. Üstelik yoğun bir karşı devrim dönemine girdik, giriyoruz.
*Marmara biraya sinek ikilisi muamelesi yapmasından hoşlanmıyorum.
*Bence Facebook’a fazla yazı yazıyor. Fazla şey yüklüyor. Benim düşüncem günde iki veya üç paylaşım yapmanın daha iyi olduğu şeklinde. Hatta son zamanlarda günde bire düştüm. Bu da bilinçli bir tercihtir.
*Mehmet’in bir ismi daha var: Halim. Cemil ona Halim diyor. Garipsiyorum. Hayatta ona Halim diyemem. Avrupai bir tipi var. Hatta Mehmet de bence gundi kaçıyor. Orçun…Yok! Kıvanç…O da olmaz. Bence ismi Berke veya Ediz olmalıydı.
*Çok güldüğü zaman çıkardığı sesi bilinçli yapıyor zannettim ilk başta ama değilmiş.
*Barda karanlıkta insanların kafasına leblebi atma zevki var. Nitelikli bir eşek şakası.
*Plak koleksiyonu çok çekici.
*Kıyafetleri güzel. İyi giyiniyor.
*Küçük şehirde yaşamak, örgütlü mücadele, İskandinav ülkeleri, Stalin, kır pidesi, Arif Sağ, Nokia 1100 model telefon, çekecek, Yılmaz Güney sineması, Türkiye’nin bölünmesi, evde yazıcı sahibi olmak, şelpe, şehirler arası otobüs yolculuğu, Selçuk Kahraman, Xavi, Whatsapp grupları, AKP kitlesi, Kurtuluş Savaşı, hırka, kendi yorumunu beğenmek, makarna süzgeci, Bonibon, cepli dayı tişörtü…Bunlarla ilgili ne düşündüğünü bilmek istiyorum.
*Esnaflık yapmayacağım bir madde daha: Mehmet 25 yaşından sonra takım değiştirdi. Bence bu sayılmaz. İnandırıcı değil. Türkiye’de takım, etnik kimlik gibi bir şey. Değiştirilemez.
*Bazı sevdiği özgün müzik parçalarını da pek sevemiyorum.
*Yaptığı sedyeyle taşımak espirisine çok gülüyorum.
*Zaman zaman bomba espiriler patlatıyor. Tıpkı benim gibi. Ama bu konuda ikimiz de Cemil Kaya’nın eline su dökemeyiz.
*Bence en yakın zamanda bir seyahat yapmalıyız kendisiyle.
*Gün gelir belki tartışırız ama ben çok nadiren tartışma yaşayan birisiyimdir. Hiç de sevmem. O yüzden uzak dururum. Pek sanmıyorum.
*Not: Başarılar dilerim. Dokuz yaşındayken yazdığım günlükte bir sayfa böyle bitiyordu. Alakasız bir iki cümleden sonra böyle yazmışım. Not: Başarılar dilerim.
Bu yazı kişiler kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.