“Pandora’nın Kutusu” (2008)

Mitolojide kişinin kendini keşfetmesi, bir şeylere karşı farkındalık yaşaması anlamına gelen Pandora’nın Kutusu hikayesi Yeşim Ustaoğlu’na ilham kaynağı olmuş ve bu iyi film ortaya çıkmış. Daha önce Yeşim Ustaoğlu filmi izlememiştim. Pandora’nın Kutusu‘nun ilk sahnelerini geçenlerde TRT 2’de (şimdilerde TRT HABER oldu) gördüm ve bu filmi izlemeliyim dedim. Televizyonda filmi izleme özürlü olduğumu, filmleri bilgisayarda izlediğimi söylemek istiyorum bu arada. Farklı bir film olduğu o izlediğim ilk sekanslardan belliydi. Bir kendini keşfetme, gerçeklerle yüzleşme, arınma filmi olarak görülebilir Pandora’nın Kutusu. Bunu insanı rahatsız ederek (midesine sıkı bir yumruk vuraraka değil yani) yapmıyor, aksine güzellikleri, hoşlukları göstererek yapıyor. Aslan payı Karadenizli bir köy kadının oldukça başarılı bir şekilde canlandıran Fransız oyuncu Tsilla Chelton’nın. 90 yaşında hiç bilmediği bir ülkede ve hiç bilmediği bir dilde bu performans oldukça etkileyici diye düşünüyorum. Alzeimer hastası olan bu kadın ve çocuklarının-ve torunlarının- yaşadıkları düşündürücü olduğu kadar etkileyici de. Herkes kendini buluyor ve insanoğlunun aslında ne kadar acımasız ve ikiyüzlü olduğu yüzümüze farkettirilmeden tokat olarak iliştiriliyor.
Bu arada son zamanlarda ne kadar çok iyi Türk film izledim böyle..

Bu yazı Film, Milenyum, Oyuncu, Pandora'nın Kutusu, Tsilla Chelton, Türk Sineması, Yeşim Ustaoğlu kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.