*2014 Mart yerel seçimleri öncesinde, o seçimin o ana kadarki en önemli seçim olduğunu ve o tarihten itibaren de olacak olan seçimlerin hep en önemli seçim olacağını düşünmüştüm. Gerçekten de öyle oldu. Bu seçim şimdiye kadarki en önemli seçim.
*Olağanüstü bir şey olmazsa Ak Parti ve Erdoğan kaybedecek gibi duruyor. Olağanüstü bir şeyler olabilir mi? Bu soruya kesinlikle hayır diyemeyiz. Tr bir muz cumhuriyeti değildir. Hala ve her şeye rağmen bir devlet aklının olduğuna inanıyorum.
*Bu vesileyle “Erdoğan seçimle gitmez” yargısına da değinelim: Gider. Yapacak bir şeyi kalmazsa gider. Oy desteği zaten yetmiyor. Etrafındaki güç odaklarında da erime başladı mı bu iş biter. İstanbul seçimlerinde de “mümkün değil Ak Parti İstanbul’u vermez” dendi ama vermek zorunda kaldı.
*Çok saçma bulduğum bir diğer yargı da “bu son seçimler” yargısı. Seçimlerin olmadığı bir ülke artık dünyada, özellikle de Türkiye’de mümkün değildir. Türk milleti kaos sevmez. Güçle ezilmeyi sever ama yeter ki kaotik görünmesin her şey.
*Bir dönem daha Ak Parti iktidarının kaldıralamayacağı da yalandır. İnsan her şeye alışır. Bakın depremin üzerinde iki ay bir gün geçti ve işler büyük oranda normale döndü. Oradaki insanlar acılarıyla ve yoksunluklarıyla baş başa kaldılar ama ülkenin geri kalanında her şey normalleşti. Kimse story’den yemek yemeye utandığını yazmıyor artık oysa orada hala insanlar zor şartlar altında yaşıyorlar. Bir dönem daha Ak Parti iktidarı da kaldırılır. Kaldıramazsan kaldırırlar gülüm!
*Neyse, Ak Parti’nin kaybetmesine geri dönelim. Neden kaybediyor? Neden kazandığını da sormak lazım aslında. TR toplumunun taş çatlasa %3’üne tekabül eden bir kesim olan şeriatçılar, nasıl oluyor da 20 yıldır ülkeyi yönetebiliyor? Ben asıl bu sorunun peşindeyim. TR toplumunun ana politik damarı olan merkez sağı içerisine katmayı başarabildiği için aslında. Şimdi o merkezde bir kopma oldu. Kopan taraf bu tarafa geçti. Artık TR’de belirleyici olan Kürtler de bu blokta birleşince olay bitti. Ağır ekonomik koşullar da bu süreci hızlandırdı. Gerçekten üç sene önceki ekonomiye kurban olurum ben. Yürüye yürüye gidip ev almıştık. Şimdi orta sınıfın 1,5 milyon TL biriktirip de ev kredisine başvurma imkanı yok.
*Burada hayatın değişip dönüştüğünden, sosyal medyanın belirleyici etkisinden de bahsetmek lazım. Şeriatçıların kafasındaki yaşam tarzını bence bugün gençlere yedirmek mümkün değildir. Aslında bakarsanız Türk milletine yedirmek mümkün değildir. Türk milleti inançsız olmak istemez ama tüm gündelik hayatını İslamın kurallarına göre yaşamaya da asla gelmez. Bu yüzden en büyük ideolojik motivasyonu dindar yaşam tarzı olan Ak Parti sokakta zaten kaybetti. Hep bahsettiğim Cak Parti aslında sokakta iktidar. Yani CHP’nin kendisi değil ama fikirleri iktidar.
*Kılıçdaroğlu iyi bir lider mi ve de Aleviliği (ve kimsenin bahsetmediği Kürtlüğü) sorun olur mu? TR’de üç şeyde haticeye değil neticeye bakılır: futbol, ilişkiler, siyaset. Futbolda ne yaparsan yap kazandığın zaman iş bitmiştir. İlişkilerde ne yaparsan yap evlendiğin zaman sorun yoktur. Siyasette de kazandığın zaman bütün argümanlar boşa düşer. Kazanamadığın zaman her şey sorgulanır. Mitingine gittiğim (gözlem amacıyla) İnce’nin bugün nasıl da bir ucubeye dönüştüğünü görüyorum ve örnek olarak vermek istiyorum. Şu anda müthiş bir Kılıçdaroğlu rüzgarı esiyor, o zaman sorun yoktur.
*Yeni gelecek olan iktidarın ekonomik olarak işinin çok zor olduğuna inanıyoruz ama belki de kazın ayağı öyle değildir. Bizler devlet işlerini bilemeyiz. Belki de bazı kesimlere inanılmaz para aktarılıyordur, bu olay sonlanınca işler rayına oturur belki. Belki de mahvolacağız iyice.
*Erdoğan bir kült figür. Türk milleti kült figüre bayılır. Bütün cahil milletlerin bayıldığı gibi. Kült figür yara alırsa bir daha toparlanamaz kolay kolay. Halkın yarısından fazlası artık ondan kurtulmak istiyor. Bu yüzden, ondan kurtulmak isteyenlerin karşısında kim olursa olsun oy vermesi lazım diye düşünüyorum. Erdoğan giderse, en azından birkaç yıllığına onu kahraman yapacak şeylerden kaçınmak lazım. Devri sabık yaratma sevdasına devri tekrar getirmemek lazım. Erdoğan gittikten sonra şeriatçılar ait olduğu yere gidecekler yani %2’lik, %3’lük küçük partilere. Para kaynakları da kesileceği için etraflarında yaşı geçkin kırık kafalılardan başka kimseyi bulamayacaklar. Hesap böyle sorulmuş olur bence.
*Bütün Devaların, Geleceklerin, Fetullahçıların (yine yazılışına baktım), Saadetçilerin 20, 30 sene sonra çok ağlayacaklarını düşünüyorum. Biz ne eşekmişiz de Erdoğan’ın altında birleşmemişiz diye zırıl zırıl ağlayacaklar. Cak Parti iktidara gelecek, Anadolu Efes’in adını Efes Pilsen yapacak, çadır festivallerini, rock festivallerini, seks festivallerini bir bir geri getirecek, sizin okullarınızda ideoloji neferleri olarak gördüğünüz gençler de bu festivallere katılacaklar.
*IYI Parti ne ayak? Eskinin DYP, ANAP’ını ve hatta bir dolu da sağ referanslı Atatürkçüyü bünyesinde toplayan bir oluşum. Oturmayı, kalkmayı, cümle kurmayı bilen faşistlerin önderliğinde bir araya geldiler. Bu faşistlerin eskiden dayanak noktaları anti-komünizmdi. Sonra anti-Kürtçülük oldu. Ama bu 40 yılda da Kürtler çok politikleştiler ve TR’nin belirleyici aktörü oldular. Şimdi ne yapacaklarını bilemiyorlar. TR’de ne yapacağını bilemeyen kesimlerin başında IYI Partililer gelir. Gün gelir, “sikerim yapacağınız işi” deyip tekrar Ak Parti’yle yakınlaşırlar mı? Zannetmiyorum. Ama emin değilim. Zaten kaybeden bir AKP, artık AKP değildir ve dağılır. 75, 76 yaşında ve dört senedir ortalıkta olmayan bir Erdoğan, bunlarla tekrar her şeye başlar mı, o da pek olası değil. Bekleyip görelim.
*MHP’nin de tarih sahnesinden silineceğini düşünüyorum.
*Peki, Erdoğan kazanabilir mi? Normal koşullar altında kazanamaz.
*Başkanlık sistemini hemen değiştirmeye gerek yok. Onun etinden ve sütünden yararlanmak lazım. Meclis çoğunluğu Cumhur İttifakı’nda olursa hele hiç geri durmamak lazım ama dedim ya, kaybetmiş bir Ak Parti, Ak Parti değildir. Ak Parti bir muhalefet partisi olamaz.
*Kürtler belirleyici aktör oldu. TR’de Kürt sorunun “çözüleceğine” inanmıyorum. Yani Kürtler hep nefret edilen, çevrede istenmeyen insanlar olacak. Kürt sorunu budur bana göre. Ne olur, ne biter bilemem. Ama düzenin bütün siyasi aktörülerinin topyekün Kürtlere küfür ettiği bir düzen bir daha gelmeyecektir. Başarı budur.
*TR adım adım kendisini İmamoğlu başkanıma teslim ediyor diye düşünüyorum. Bu seçimde olmadı. Bence en uygun aday oydu. Ama dava meselesi sıkıntı oldu ve Kılıçdaroğlu da o kadar egosuz bir insan olmadığını gösterdi. Ama bir sonraki seçimde 80 yaşındaki Kılıçdaroğlu aday olmaz ve TR doğru liderini bulur diye düşünüyorum. Cak Parti’nin en ideal adamı o.
*Yeni dönemde ilk olarak tarikatların maddi kaynaklarını kesmek lazım. Sonra gündelik hayattaki dini uygulamaları yok etmek lazım ki kendiliğinden yok olur. Türbanı yasaklamak gibi saçma hamleler zaten yapılmaz. Hemen hesaplaşmak gibi bir niyet olmaması lazım. Hırsız, rüşvetçi, ihaleci takımının tam olarak tasfiye edilebileceğine inanmıyorum. Cak Parti’nin zaten hali hazırda kendi hırsızları vardır. Erdoğan iyice yok olduktan sonra da zaten Millet İttifakı’nın yapay birlikteliği de bozulacaktır. Sonra ne olursa olsun! Bizim ömrümüz boyunca TR asla bir gül bahçesi olmayacaktır ama en azından çadır, rock, seks festivalleri olur.
*Bir paragraf da TİP’e. TİP’ten arkadaşlarım var. Benim eski parti. Ben sosyalizmin hikaye olduğunu düşündüğüm için bu işleri bıraktım ama onlar bırakmadılar ve devam ediyorlar. Parti üyesi insanlara parti ne yaparsa yapsın doğru gelir. Çünkü parti üyesi olmanın o insanlara sağladığı bazı (psikolojik) şeyler vardır. Bunlardan olmak istemeyen insana partinin tüm kararları doğru gelir. Ama sorsan hiçbiri öyledir demez. Neyse, bence TİP yanlış yaptı. YSP’nin listesinden girmesi gerekiyordu. Seçilecek yerlerden 7, 8 MV alıp aynı listeden girmeliydiler. YSP’ten hiçbir talepleri olmadığını söylüyorlar. Ben buna tam olarak inanmıyorum. En yüce partiler bile zaman zaman yalan söylerler. Konuşuldu ve sayı mı beğenilmedi veya kafayı kırıp şanslarını denemek mi istediler emin değilim. Değişik anket şirketlerinde %1 ve üstünde gözüküyorlar. Aslında bir sosyalist parti için büyük başarıdır bu. Ama bu etkinlik nasıl yakalandı? Mecliste olup etkileyici konuşmalar yaparak ve kabul etmezler ama biraz da Erkan Baş’ın yakışıklılığı, karizması sayesinde… Bu işler böyle TR’de. Meclise zaten HDP listesinden girmişlerdi. Şimdi bunu o %1 bilmiyor mu? Aynısı olabilirdi. 8 MV daha etkili olurdu. Bu seçimleri insanlar ölüm kalım savaşı olarak gördükleri için ve kazanmak hiç olmadığı kadar olası olduğu için TİP’le organik bağı olmayan bir kişinin CHP veya HDP’yi bırakıp TİP’e oy vermesi bana pek olası gelmiyor. Yani %1’i bile tehlikeye attılar. Siyaset asıl olarak sokakta yapılır diye düşünülüyorsa hata ediyorlar demektir. TR’de siyaset özellikle sosyalistler için eşittir reklam, tanıtım, göz önünde olmaktır. 15 kişilik basın açıklaması yapılınca veya sadece 10 bin kişinin ilgisini çekecek olan gözaltılarla siyaset yapılmaz TR’de. “MV pazarlığı yapmak” tabiri gereksiz yere kirlenmiş TR’de. Tabii yapacaksın. Karşılığın varsa da alacaksın. Bağımsız hat diye diye ancak sana hayır diyemeyen amca, dayıyla 30 bin oy alırsın. Ki bu seçimde bırakın amca, dayıları anne ve babaların bile çocuklarının küçük partilerine oy vermesi çok zor.
*Bir paragraf da TKP’ye. O da benim eski eski parti ve onlara yaptığım destek için çok çok pişmanım. TKP bence bir siyasi parti değil bir kafa. Evet, bir kafa. Kendilerini dünyanın en önemli ve en büyük adamları zannediyorlar. Bakıyorsun açıklamaya “Kılıçdaroğlu’na oy vermek Millet İttifakı’nı desteklemek değildir!” Breh breh breh! Zannediyorlar ki şu anda her seçimde hangi partinin hangi ilkeli tutum aldığını not alan bir işçi sınıfı var ve “gün geldiğinde” bu işçi sınıfı bu “aktörler” içerisinde en ilkeli bulduğu TKP’yi devrimin başına geçirecek. Yok öyle bir şey. İşçi sınıfı şu anda Tiktok bakıyor, iddaa oynuyor, keraneye gidiyor. Rejim referandumunda da şunları şunları düşünmeyen, şu şu ilkeyi takınmayan kişiler hayır deseler bile aslında evet demiş olacaklar. Ya bal gibi hayır dediler ve şerefleriyle kaybettiler işte. Ne ilkesi, ne tutumu! Bu seçimde “Erdoğan gidecek, peki ya sonrası? Ne değişecek?” demeye cesaret bulamadılar ama yemin ederim öyle düşünüyorlar yani Kemal Okuyan öyle düşünüyor. Dolayısıyla TKP de öyle düşünüyor. 2013 Mayıs ayında CHP’nin Taksim’de miting yapması için “CHP’ye ilk ve son çağrımızdır” diye bir internet yazısı yazmışlardı. Onlar buna açık mektup veya bildiri diyorlar. İşte kafa budur. Kendisini dünyanın en büyük adamı zannetmek. O kadar emin ki büyüklüğünden “ilk ve son çağrı” diyor. “gün geldiğinde” işçi sınıfı “ ama sen burjuvaziye çağrı yapmıştın” dediğinde “ilk ve son çağrı demiştim ama” demek için bunu yaptılar. Neyse, bu yazdıklarımı okuyan hiçbir TKP’li (ve de hiçbir TİP’li) beni haklı bulmaz zaten. “Parti” her zaman haklıdır. Bağımsız hat denen şey TR’deki hikayelerin en büyüğüdür.