Bütünlüksüz seçim değerlendirme yazısı

Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı kimdir? Ahmet Hakan. Kendisi sürekli madde madde yazıyor. Köşesini beşe, altıya bölüyor ve kısa kısa birçok konuya değiniyor. Bu üslup mutlaka kendisine yazma konusunda kolaylık sağlıyordur ama burada asıl önemli olan Türkiye halkının okuma tembeli olması, zihinsel emek harcamadan bir şeylere göz gezdirmeyi çok sevmesidir. O yüzden köşesinde bütünlüklü yazı yazanları değerli buluyorum. Ben bu yazıda AH tarzı “bütünlüksüz” bir seçim değerlendirmesi yapmayı deneyeceğim. Çünkü zihnim şu aralar çok yorgun.

*OY HIRSIZLIĞI

AKP’nin seçimlerde oy hırsızlığı yapması her seçimde olan bir şeydir. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Zaten seçimlerin kendisi bir tür halkın aklının çalınmasıdır da o kadar üst perdeden tartışmaya şimdilik gerek yok. Bugün olan biten halkın politikleşmesinin sonucunda oylarına sahip çıkması, onun için mücadele etmesidir. Ve bu çok olumlu bir şeydir. Buradaki umut ve dinamik çarpıcı.

*HIRSIZLIK ETKİLER Mİ?

Ben AKP’nin aldığı %43 oyun beş puanının hırsızlıkla geldiğini düşünüyorum. Yani “adil” bir seçim yapılsa, AKP %38 alır diye düşünüyorum. Bu küçümsenmemesi gereken bir rakam. AKP, gerçek veya hırsızlıkla aldığı oy oranıyla kendi kitlesi üzerindeki inandırıcılık problemini giderdi. Şimdilik ama… AKP’nin yönetememe sorunu artarak devam ediyor. Toplumun %60’ının kendisinden ölesiye nefret ettiği bir parti veya lider için işler çok zordur. Bu durum, örneğin 2007, 2008 yıllarında mevcut değildi. O dönemler şerefsiz sol liberallerin akıl hocalığıyla AKP, sol içerisinde de olmak üzere kafaları karıştırmayı başarıyordu. Acaba sorularını sordurabiliyordu. Haziran Direnişi sonrasında AKP’yle ilgili kafa karışıklığı yaşayan insan sayısı yok denecek kadar aza indi. Tayyip de zaten “en az %40’ı uyutayım, %50’ye kadar ne alırsam kardır, gerisinin Allah belasını versin” diye düşünmektedir. Onlar için hiçbir şey yapamayacağını çok iyi bilmektedir. Bu şekilde gittiği kadar gidecektir.

*HALKI KÜÇÜMSEMEK

Kesinlikle uzak durmamız gereken bir şeydir fakat günümüzde yaşanılanların fenomen denebilecek bir tarihsel döneme denk geldiği de unutulmamalıdır. Tayyip’in %40’ının yarısı yani %20, tamamen akıl sağlığını yitirmiş durumdadır. Bu insanlar “bu milletin amına koyacağız” diyen veya AKP’nin yalanlamadığı şekilde “geçerim karşı taraftan üç beş füze atarım, savaşı çıkartırım” diyen insanlara oy vermektedirler. Sadece din faktörü bunu açıklayamaz. AKP’nin en iyi olduğu konu, kitlesi üzerindeki algı yönetimini çok iyi başarmasıdır. Yalan ve demogojide, ABD’den sonra dünya siyaset tarihinin belki de en iyisidir. Bunun için çok güçlü araçlara sahip olduğunu es geçmeyelim. CHP kendi parasıyla bile bilboardlara ilan alamamaktadır. TEM kenarındaki binanın komple duvarını kaplayan “Sağlam İrade” afişlerini günde milyonlarca kişi görmektedir. İmaj yansıtma olayını çok çok iyi yapmaktadır. Bu yalan mekanizmasını paramparça edebilecek tek siyasi akıl olan solun güçsüzlüğü de bu sonuçta çok etkili olmaktadır. Delirmiş %20 ile birlikte %40’ı tamamlayan diğer yarı ise sadece “delirmemiştir”. Cahillikte aşağı kalır yanları yoktur. Bugün konuştuğum “CHP 12 Eylül’ü yaptı, o yüzden halk onlara oy vermiyor” diyen AKP seçmeni bu kitleye örnek olabilir. Tekrar ediyorum bunları küçümsemek, onlara hakaret etmek niyetinde değilim. Fakat bu cahillik, egemenlerin arzu ettikleri ve yatırım yaptıkları bir “sonuçtur”.

*CHP

AKP’nin bu başarısında CHP’nin ve diğer burjuva partilerinin etkisi vardır. Haziran’da kafasını kaldıran halk için sahte umut olmayı başarmış bir CHP, AKP’nin aldığı oyda etkilidir. Resmen onları kandırdılar. Bugün Wall Street Journal’e konuşan Kılıçdaroğlu “sokağa çıkmak gibi bir düşüncemiz yok” demektedir. AKP’yi seçimle yıpratma, bunu hem de onu taklit ederek yapma stratejisi dangalıklıktır. Aslı varken taklidine kim yüz versin? Başa dönelim, CHP’den zaten sokakta bir mücadele vermesi beklenmemelidir. CHP, Türkiye kapitalizminin direksiyonuna geçmek istemektedir ve oyunu kuralına göre oynamaktadır. Belki de geçebilir, belli olmaz.

*MHP

Kim, MHP’den sermaye düzeni çıkarlarının dışına çıkmasını, burjuva devletine uşaklık yapmaktan vazgeçmesini bekliyorsa, gitsin mutfağa bir çay koysun.”Bozkurt işaretiyle zafer işareti yan yana” capsleri görülebilir ama sadece caps olarak kalır. Süreklileşmiş bir politik birliktelik olursa, ben de Elmer the Fudd’ım.

*KÜRT HAREKETİ

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, 70’lerde Diyarbakır’da yaptığı bir mitingde “Kim size Kürt derse yüzüne tükürünüz!” demişti. Şimdi, bugün gelinen noktada hiçbir ciddi, +18 siyasi aktör böyle bir yaklaşım içerisine giremez. Bunda, Kürt halkının bedeller ödeyerek verdiği mücadelenin etkisini inkar edemeyiz. Bugün ise gelinen nokta şudur, Kürt Hareketi şunu demektedir: Bana Kürt diyen herkesle, sırf bana Kürt dediği için, her şeyi yaparım…Maalesef.

*LİBERAL DEMOKRAT PARTİ

Halkın oyları için mücadele etmesi çok iyi bir şey dedik. Artık boyun eğmeyen bir halkımız var diyoruz sürekli ama Türkiye halkının sahip olduğu sululuk potansiyeline de çok az halk sahiptir herhalde. Büyük bedeller ödemediği, daha doğrusu çok keskin sınıf mücadelesi yaşamadığı için bu coğrafyanın halkı biraz şımarık. Şu anda LDP’nin İnternet sitesinde, Muş’un Malazgirt ilçesi, Konakkuran beldesinde seçimleri kazandıkları yazıyor. Sonuçlar kesin değil ama kazansalar veya ikinci olsalar da bu ne sululuktur? Bu ne ciddiyetsizliktir? LDP’nin bir yerde seçimlerde var olması ne demektir? İşte solu güçsüz olan ülkeden, böyle bir saçmalık gelmesi kimseyi şaşırtmamalı. Yapılacak iş belli: Solu güçlendirmek. Bütün bu yazının ana mesajı bu olmalı aslında. Ama solu güçlendirirsek gidip oradaki insanlara iyi bir sopa atmak da yanlış olmaz diye düşünüyorum.

*HÜDA-PAR

Hizbullah’ın yasal partisi HÜDA-PAR’ın 140 bin oy alması, sululuk değil bir tehlike olarak görülmeli. “Karma eğitim belasından kurtulmayı sivil toplum kuruluşları tartışsın” diye cümleler kurulabilen ülkede, bu da olur.

*SOL

Seçimler sol için beladır. Atsan atılmaz satsan satılmaz. Bazı sosyalist partilerin belediye başkanlıkları kazanması, bazı büyük ilçelerde ikinci olmaları mutlaka olumlu bir şeydir ama gelecek dönemde sokağın operasyonu yutup yutmaması, sol için daha önemli bir şey olmalıdır. Sosyalizme giden yol, belediyelerden “daha çok” sokaktadır.

*NUR ERTÜRK

Sandık başkanı olarak görev aldım. Kapalı mekanda güneş gözlüğü takan bir kadın sürekli “selfie” yapıyordu. Bunun yasak olduğunu kendisine hatırlattığımda, “sen benim kim olduğumu biliyor musun, ben ünlü sanatçı Nur Ertürk, seninle sonra ilgileneceğim” dedi. Sonra araştırdığımda Kanal 7’de bir dönem program yapmış bir yorumcu olduğunu öğrendim.

Sonuç niyetine: Nur Ertürkizm %45’dan çok daha fazla oy aldı. Mücadeleye devam!

Bu yazı AKP, Elmer the Fudd, LDP, Liberal Demokrat Parti, liberalizm, Saftirik Elmer, seçimler, Sosyalizm kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.