Korku filmi sever misiniz?


KORKU FİLMİ SEVER MİSİNİZ?
Sahi, korku filmi sever misiniz?
Peki, şunu soralım: Korku filmlerine karşı mısınız?
“İstismar sineması” diye bir olay vardır. Adının da çağrıştırdığı üzere, bu yaklaşım, sömürü düzeninin bir sanat dalı olarak sinemada en çıplak şekilde göründüğü yaklaşımdır. İnsanların duygularını rezil bir şekilde sömürerek iş yapmaya çalışan bir yaklaşımdır. Örneğin pornografi. Veya korku sinemasının birçok örneği. Ucuz şiddet filmleri vs.
Bunlara allahına kadar karşıyız.
Bunların yanında sanatsal kaygılarla el alınan – ama korkutan -, deha ürünü eserler de vardır. Kubrick’in “The Shining”ine kim ne diyebilir? “The Silence of the Lambs”i deha sözcüğünden başka bir şey açıklayamaz. George Romero’nun kapitalizm eleştirisi sunduğu Zombi Üçlemesi’ne burun kıvırabilir miyiz? John Carpenter’ın bazı filmleri örneğin “The Thing” bizi istismar etmek için yaratılmış eserler değildir. Alfred Hitchcock’un örneğin “Rope” adlı filmi sizi tarif edilemez duygular yaşatacaktır. Liste uzatılabilir. Çok fazla uzatılamayacağı da akılda tutulmalıdır.
Bugünlerde gösterime giren 2014 yapımı “It Follws/Peşimdeki Şeytan” ile ilgili çok övgü dolu sözler duydum. Israrla birileri bu filmi övüyordu. İzleyeyim dedim.
Uzun zamandır Amerikan sinemasında özgün eserler çıkmıyor veya çok az çıkıyor. Martin Scorsese’nin 70’li yıllar Amerikan sineması için kurduğu “neredeyse her hafta bir başyapıt izliyorduk” cümlesi artık hiç geçerli değil. 70’li yıllar Amerika’da toplumsal hareketlilik adına çok fazla şey olması mutlaka bunda etkilidir ama artık Amerika’da neredeyse toplum da yok hareket de.
Öyle olunca “It Follows” gibi “tırt” filmler çıkıyor.
Özgünlük, yaratıcılık gibi hiç mi derdi olmaz bir sanat eserinin?
Lanet transferi üzerine bir milyon tane film vardır herhalde.
Cem Yılmaz, sevişgen gençlerin başlarının belaya girmesi üzerine espri yaparken bunun tekrarlanacağını düşünmüş müdür acaba?
Geçen izlediğim bir filmde, bir kız “bende tip yok, sempatiden yürüyeyim bari” demişti. Şimdi, bu filmin yaratıcıları da “bizde yaratıcılık yok, tekinsiz atmosfer yaratımından yürüyelim bari” demişler sanki. Bu alanda da hiç görülmedik şeyler ortaya koymuyorlar.
Bana göre elde tutacak hiçbir şey yok bu filmde.
Dolayısıyla…
Evet; estetik, beğeni öznel şeylerdir ancak o kadar da değil denecek bir sınır vardır.
“It Follows” kötü bir filmdir ve Amerikan sinemasının girdiği özgünlük krizini çok iyi yansıtan bir örnektir.

Bu yazı Sinema kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.