“ADAMIN AKLI ADAMA DÜŞMAN OLUR MU?”

“Yol” filmindeki Seyit karakteri bu soruyu soruyordu.
Olur elbette. Hem de sıklıkla. Biz Sapiensler bilinç sahibi türleriz ama bilinç sahibi olmamız çelişkilerimizi azaltmak yerine arttırmıştır. Sahip olmasaydık yani yaklaşık 30 bin yıl önce bilişsel devrimi yapmasaydık daha mı iyiydi acaba? Neyse madem sahibiz faturada yazana katlanacağız. Bilinç, paket şeklinde yani eksileriyle birlikte geliyor…
İnsan ne kadar gelişkin bir birey olursa olsun, ne kadar bilimsel metodolojiye hakim olursa olsun zihnindeki çelişkileri yüzde yüz çözemez. Toplumsal yapıyla olan çelişkileri daha çok “çözemez”. Eğer toplumsal yapı iyi ve adaletli olursa daha az çelişki yaşayacağı da bir gerçektir bu arada.
1982 yılında Türkiye’deki toplumsal yapıyla olan çelişkileri çözebilecek gelişkin birey arıyorum. Yok.
Yılmaz Güney’in “Yol” filmi de olmadığını bize oldukça görkemli bir şekilde gösteriyor.
Bir dakika! Film, Yılmaz Güney’in mi?
Yönetmen hanesinde Şerif Gören yazıyor ama Cannes’de Costa Gavras’ın “Missing/Kayıp” filmiyle beraber büyük ödül alan “Yol”un ödülünü Yılmaz Güney, sağ yumruk havada, alıyor.
Herkes biliyor ki “Yol” Yılmaz Güney’in. Aynı filmi bir başka “gölge yönetmen” Erden Kıral da “Bayram” adıyla çekmişti ama Yılmaz Güney ortaya çıkan malzemeyi beğenmemiş ve projeyi Şerif Gören’le tekrar başlatmıştı. Film bittikten sonra, o esnada hapisten yurt dışına yeni kaçmış olan Yılmaz Güney Fransa’da filmin montajını yapmıştı. Hikâyesi böyle.
Nasıl bir film?
Bence çok büyük bir film. Çok çok büyük.
Filmi ikinci defa seyrettim. Yıllar önce izlediğim şeyden hiçbir şey hatırlamıyordum. Sinema Atölyesi kapsamında “Türk Sinemasının Kısa Tarihi” başlıklı bir sunu yapmıştık. Orada SİYAD’ın (Sinema Yazarları Derneği) Top 10’undan bahsetmiştik. “Yol” ikinci sıradaydı (birinci film, Yılmaz Güney gölge yönetmene çektirmediği “Umut” adlı filmiydi bu arada. İtirazımız yok.)
Bu sunudan sonra “Yol”u izlemeyi düşündük. Bu şekilde ikinci kez izlemiş oldum.
Filmin tek bir kusuru var. O da teknik. Onu aradan çıkarıp filmi göklere çıkarmaya başlayalım bence.
Dublaj bir film, bence film bile değildir fakat 1981 Türkiye’sinde yapacak bir şey yok. Hem dublaj hem de karakterlerin Kürt coğrafyasında konuştukları düzgün İstanbul Türkçe’si o kadar eğreti duruyor ki…1999 yılındaki restorasyonda yapılan birkaç ufak tefek Kürtçe dublaj da filmi kurtarmıyor. Napirsen, gelmemişem, gitmemişem gibi klişeler filmin değerinden epeyce götürüyor. Bence tipler de pek uygun değil.
Onun dışında film, çok büyük bir film dediğim gibi.
Bence en büyük başarısı çok keskin feodalizm ve faşizm eleştirisi yaparken “insanı” anlatabilmeyi, gösterebilmeyi de başarması. Bu, kolay bir iş olmasa gerek. Feodalizmde ve faşizmde “insan” o kadar az ki, yedi sekiz gram var.
İnsanın zihnindeki çelişkileri, o zihnin toplumla olan çelişkilerini o kadar başarılı bir şekilde veriyor ki…Adamın aklı adama düşman. Seyit ile öldürmeyi düşündüğü eşi Zine’nin sahnesi bu iç düşmanlığı sinema tarihine geçecek şekilde işliyor. Adamın aklı adamla, doğayla, koskoca bir tarihle mücadele ediyor. Çok etkileyici…
Filmin diğer bir başarısı da çok başarılı ayrıntılar yakalaması. Aslında bunu Yılmaz Güney hep yapıyordu. “Umut”daki İngilizce bütünleme sınavı sahnesi, kebapçı sahnesi, Amerikalı askerden dayak yeme sahnesi bunların çok iyi örnekleridir. Yine “Sürü” başlı başlına böyle bir filmdir.
Benim gibi ayrıntı sever biriyseniz bu film sizi fazlasıyla doyuracaktır.
Toplumcu gerçekçiliği beğenirim. “Yol” bu anlamda Türkiye’nin en iyilerinden biridir. Belki de en iyisidir. Birçok kişi böyle düşünüyor zaten.
Her beş senede bir izleyeceğim bundan sonra…
Not 1: Tarık Akan gerçekten kötü bir oyuncu.
Not 2: Meksikalı Innaritu, “Amores Perros/Paramparça Aşklar ve Köpekler” için, bu filmden ilham aldığını söylemiştir.
Not 3: Filmi daha etkileyici bir isim bulunabilirdi.
Not 4: Şerif Gören tek başına böyle bir film asla çekemez.
Not 5: Yılmaz Güney yaşasaydı Türkiye farklı bir ülke olurdu. Zeki Demirkubuz gibiler çıkıp da “iki insanın birbirini sevebileceğine inanmıyorum” gibi cümleler kuramazdı.
Not 6: Yılmaz Güney bir dönem kumarhane işletmiştir.
Not 7: Filmin giriş cümlesi çok etkileyici.   

Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.