BİN YILDIR UYUYAN ÜLKE AYAĞA KALKIYOR

Troçki, 22 Ocak 1905’te Rusya’da olanlar için böyle demiştir.
Lenin de “Ekim Devrimi’nin kostümlü provası” demiştir 1905 için.
Peki, 22 Ocak 1905’te Rusya’da ne oldu?
Devrim oldu.
(Arada yapılan alakasız girdi 1: Kırmızı ışıkta debriyaj-fren yapmanıza gerek yok. Arabayı boşa alabilirsiniz)
Günümüzde devrimler olursa nasıl olur, silahlı ayaklanma (tabanca sahibi olmak) gerçekçi mi, barikatlar belirleyici olur mu, önemli bir şehri tutmak yeterli mi, bir hafta elektrik kesilse çevrende “adam” bulabilir misin gibi soruları akılda tutarak 1905’e odaklanalım.
Tırsmıyor değilim, çünkü bizzat Lenin “biz devrimcilerin en büyük hatası eski devrimlere takılıp kalmak” demişken; 1905’ten, yani ortada tanklar bile yokken, “ders çıkarmaya” çalışanlar olabilir.
Yine de bakalım.
Siyasi ve ekonomik krizler devrimleri doğurabiliyordu önceden. Günümüzde böyle bir garanti hiç yoktur.
Çarlık Rusya’sının Japonya ile Mançurya üzerinden girdiği saçma savaş 1905 Devrimi’nin itekleyicilerinden olmuştur.
Ondan önce 1904 yılında Bakü’de zaferle sonuçlanan petrol işçileri grevi (Stalin işin içindedir) işçi sınıfına özgüven yüklemiştir.
Durum fenadır.
Memnuniyetsiz kitleler, St. Petersburg’da, 22 Ocak 1905 günü, Çar’a yani “küçük babaları” olarak gördükleri kişiye bir dilekçe sunmak üzere harekete geçerler.
Başlarında aslında bir Ohrana (Çarlık gizli polisi) ajanı olan Papaz Gapon vardır. Elinde haçla, ve de Çar II. Nikolay’ın resmiyle, ilahiler okuyarak 150 bin kişiyi Kışlık Saray önüne getirir.
(Arada yapılan alakasız girdi 2: Selami Şahin peruk takar.)
Tarihte bazı küçük ahmaklıkların büyük sonuçlar doğurduğu olur. Şerefsiz Kazaklar kitleye ateş açıp binlerce kişiyi öldürür. Tarihte başkalarının da olacağı ilk “Kanlı Pazar” böyle gerçekleşir. Bir tane de bizim ülkemizde var bu arada…
Akılsızca gerçekleşen bu katliam adeta “uyuyan belayı uyandırmıştır” ve Rusya’da kitlelerin talepleri devrimcileşmiştir. Yıkıcı hal almaya başlamıştır. İlkbaharda Japonlara karşı 120 bin askerini kaybeden Çarlık iktidarı genel grevlerle fena halde sarsılmaya başlar. 1905’te greve giden işçi sayısı 2.5 milyondur. Köylüler de binlerce toprak ağası çiftliğini yağmalamıştır. Çar, sarayında köşeye sıkışmıştır.
Başkanlık sisteminden ödün veren Çar, danışma Duma’sını (meclisini) bahşetmek zorunda kalmıştır. Devrimci dalga bunla yetinecek gibi değildir. Hareket büyümektedir. Sonbaharda yasama Duma’sı gelir.
Lenin’in başında olduğu Bolşevikler, herkesin aksine bir silahlı ayaklanmanın gerekli olduğunu düşünürler.
Moskova ayaklanması, Petersburg Sovyeti’nin destek vermemesi üzerine bastırılır ve devrim yenilir. Kademeli olarak geri çekilir.
Egemenler affetmezler. Hemen başbakan Ahmet Stopili önderliğinde büyük bir gerici dalga başlar ve Rus sosyal-demokratlarının 1912’ye kadar, götünü keser. Bu dönemde Lenin işsizlikten “Materyalizm ve Ampiryokritisizm” adlı kitabını yazar, Stalin geleceğin dili olduğu varsayılan uyduruk Esperanto öğrenmeye çalışır, Troçki oto yıkama işine girer falan…
Kısaca 1905 Devrimi’nin hikâyesi böyle.
Lütfen Lenin’in “İki Taktik” adlı eserini okuyunuz. Belki bir sosyalist örgüte üyesiniz ve örgütünüz size o kitabı yasaklamış olabilir. Yasaklamak değil de onu sizden köşe bucak saklıyor olabilir. Veya tersinden, örgütünüz o kitabı bir kutsal kitap haline getirmiş olabilir. Yalvarıyorum, tarihte hiçbir şeyin kendisini aynen tekrarlamadığını akılda tutarak bu devrimi inceleyiniz…
Lenin, “bana sorsalardı devrimi ilkbaharda başlatırdım” demiştir fakat bu işler böyle…
Devrimler veya olmadı büyük siyasal olaylar kimseye bir şey sormazlar.
Ve de büyük çoğunlukla “haticeye değil neticeye bakılır”…Siyasette de böyle kişisel ilişkilerde de böyle…
Kazanırsanız sizden daha akıllısı yoktur, kaybederseniz Allah belanızı versindir. Kaybederseniz yaptığınız paha biçilmez tablonun bir değeri yoktur.
Vikipedi’den bulunan Latince özdeyişle bitirelim: Audaces fortuna juvat / Tarih cesaret edene güler.
Not: Yazım yanlışı olmadığını zannediyorum.
Not 2: Lenin, Cenevre’ye gelen Papaz Gapon’a bir sürü kitap tavsiye edip adamı bunaltmıştır.
Not 3: Gürkan Candan bu yazıyı altı kişi beğenecek. Gürkan Candan, Mehmet Kahraman, Güven Uygun, İbrahim Toy (okumadan), Naime Aydın ve dört, beş gün sonra Erman Çelik. Belki bonustan Alp Tanlası (kendisini tanımıyorum ama iyi bir çocuğa benziyor)…

Cu    
Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.