İZLEDİĞİM EN İYİ VE EN KOMİK FİLM

Geçenlerde bizim “Magmaya Gider” adlı grubun üyelerine“The Big Lebowski/Büyük Lebowski” (1998) gösterimi etkinliği organize ettim. Bu filmden bahsediyorum. Yani izlediğim en iyi ve en komik film diye Coen Kardeşlerin (Joel Coen, Ethan Coen) bu filminden bahsediyorum.
Aslında İbrahim Toy, izlediğim en iyi film şudur diyemem. En komiği “The Big Lebowski”dir diyebilirim ama. Bu, bir feyk başlıktı. Seni yazıya çekmek için başvurulmuş bir hileydi bu. “Vay be, şu movie-buff Baran hocanın izlediği en iyi film hangisiymiş, bakalım bi’” dedirtmek için atılmış bir başlıktır. Malum, başlıklar merak uyandırıcı olmalı. Bu arada, uzun süre izlediğim en iyi film “Rear Window/Arka Pencere”dir (1954) diye ortalıkta dolaştığımı da söylemek isterim ama şu anda “budur” diyemem…
Şimdi bakalım bu filme: Ben şahsen bizzat kendim kişisel olarak bu filmi üç, dört kere izledim. Bir takım gruplara da izlettim, bir takım şahıslara da. Hepsinde olumlu sonuç aldım. Her iki, üç senede bir bu filmi izlerim, izleyeceğim…
“Big”e odaklanmadan önce Coen Kardeşlere odaklanmak gerekiyor: Tanır mısınız kendilerini? Amerikanın en yaratıcı sinemacılarındandırlar. Üslup sahibi insanlardır. Joel’in biraz daha ön plana çıktığını ekleyelim ama genelde kolektif hareket ederler. Filmlerinde “aptallığı”, “salaklığı”, “mal değnekliğini” efsanevi bir şekilde ele alırlar. Bir suç vardır. Bu suç aptalca bir şekilde bozulur. Limitlerinin farkında olmayan eksantrik karakterler olayı tam bir sarmala döndürürler ve akıl almaz işler olur. Gerçekten insan bunu nasıl hayal eder diye içinizden geçirirsiniz.
“Big” ise Coen’lerin en beğenilen filmlerinden biridir, belki de birincisidir. Bir kült filmdir. Benim de dahil olduğum geniş bir hayran grubu vardır. Bunlar filmin diyaloglarını ezbere bilirler. Toplu gösterimler yaparlar. En favori replik anketi falan yaparlar.
Peki, ne anlatılmaktadır “Big”de?
Görüp görebileceğiniz en “larç” karakterlerden biri olan “The Dude/Ahbap”ın adı Jeffrey Lebowski’dir. Los Angeles’ta aynı isimde bir de milyoner vardır. Bir akşam eve gittiğinde, iki mafya bozuntusu Ahbap’ı sıkıştırıp borcunu ödemesini isterler. İsim karışıklığı olduğunu anladıklarında, Chinaman (Çinli Adam) Ahbap’ın salondaki halısına işemiş bulunmaktadır. Yine sinemada görüp görebileceğiniz en saçma karakterlerden biri olan Walter, Ahbap’a gidip gerçek Lebowski’den halının parasını istemesini söyler: “Halı, odayı dolu gösteriyordu” çünkü…
Sonra işler öyle bir sarpa sarar ki Audi A6’ın sırtınızı koltuğa yapıştırması gibi film de sizi oturduğunuz yere çiviler.
Film, açıkça, Amerikan yaşam tarzını hedef tahtasına yerleştirir. Ahbap ve Walter Amerika’dır. Amerika’nın iki hali bu iki karakterde hayat bulur. Ahbap; alabildiğine sorumsuz, salak, bir şey başaramayacakmış gibi duran haliyle Amerikan toplumunun çoğunluğunun bir yansımasıdır. Walter da agresif, militarist, ırkçı, küstah, her şeyi berbat eden haliyle diğer bir çoğunluğun yansımasıdır. “Elini attığın her işin içine sıçmak zorunda mısın Walter?” diye sorulurken aslında Amerikan politikaları hedef alınmaktadır. Odayı dolu gösteren halı, aslında bir aldatmacadan ibaret olan Amerikan politikalarıdır. Görüntüde cazip gelen Amerikan rüyasıdır. Aslında işler hiç de göründüğü gibi değildir.    
Bir durum komedisi vardır bir de olay komedisi. Bu filmde her ikisi de oldukça başarılı bir şekilde işlenmiş. Durum komedisi anlamında, dediğim gibi replikleri ezbere bilinen bir filmdir. Karakterlerin ses tonları, mimikleri, tipleri, bakışları, ettiği laflar hepsi birden klasiktir. Olay komedisi anlamında da dediğim gibi bir insan nasıl bunları hayal eder diye düşünürsünüz.
Benim favori repliğim “The royal we, man/Saygıdeğer biz”dir bu arada. Nihilist Almanların göründüğü her sahnede koparım. Bir de Walter’ın 15 yaşındaki çocukla olan sahnesi…Walter’ın kendisini Yahudi zannetmesi, Donny’nin “I am the walruss” replikleri…Jesus’un her cümlesi, Ahbap’ın plan deşifreleri falan…
Sanırım bir daha izlemek için iki sene beklemeyeceğim.

Onu bunu anlamam İbrahim Toy, hemen yarın bu filmi izliyorsun. Yoksa seni mahkemeye veririm…    
Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.