Taze Bir Filtre Kahve Makinesi Kullanıcısının Anıları

Geçmişte arkadaşlar arasında, SM’de, şurada burada kahve ve şarap ile ilgili “ilgisizlik” kokan söylemler geliştirdim ama 2756. kez değişiyorum ve diyorum ki şarap soğuk içeceklerin, kahve de sıcak içeceklerin şahıdır! Hiçbir soğuk içecek şarap kadar sürpriz vadedemez. Sonra bira gelir bu arada… Hiçbir sıcak içecek de kahve kadar cazibeli ve gizemli olamaz…

Kahveyi eskiden cahil kadınların Instagram’daki “Kürk Mantolu Madonna” paylaşımlarının yanında görürdüm hep. Genelde kişisel gelişim kitapları veya mutlaka ve mutlaka “sürükleyici” olmak zorunda olan romanları okuyan bu cahil kadınlar (az sayıda da primci erkek) neden KMM’ye ilgi gösterdiler ve neden o fotoğrafta illa ki bir kahve vardır? Bunları araştırmak lazım.

Neyse bizim işimiz değil. Biz kahveye dönelim. Aslında ben bir çaykoliğim! –Kolik ekiyle biten kelimelerin saçmalıklarından bahsetmiştim, neyse tekrar oraya girmeyelim. Çaykolikliği de son 10 senede oldum. Çayı şekersiz içmeye başlamakla birlikte gerçekleşti bu olay. Çaya şeker attığım bir 10 yıla denk gelen Sinop ve Bolu yıllarımda sadece 1 (yazıyla bir) büyük tüp tükettiğimi belirtmek isterim. Benim yaşımda olup da benden daha kötü beslenmiş birisi olabileceğini zannetmiyorum. O yıllar boyunca yemek yapmadığım gibi çay da demlemedim. Çünkü çayı sevmezdim. Sığır gibi yaşamış olmak itirafında bulunabilen bir insanım. Herkesi buna davet ediyorum. Evet, gerçeklerle yüzleşelim. Hepimiz aptalca hayatlar sürdük, sürüyoruz. Ama dışarıdan bakıldığında bizden parıltılısı yok! Çok iyi ve başarılı ve mutlu insanlarız! Büyük şeyler başaracağız, boyun eğmeyiz biz. Oysa gerçekte insan denen küçük, sefil, ahmak, üç kağıtçı ırkın bir üyesiyiz… Kral çıplak! Sığır gibi yaşadık/yaşıyoruz… Nereden geldik buraya? Ha, çay diyorduk. Çaydan şekeri çıkardım ve tadını almaya başladım. Bir demlik çayı rahatlıkla bitiriyorum tek başıma.

Kahve demek benim için granül kahve veya Türk kahvesi demekti. Türk kahvesinin tadını zaman zaman sevmeme rağmen o kadar hazırlıktan sonra iki, üç dakikada biten o şey beni kendisine bağlamadı hiçbir zaman. Granül kahve ise nasıl desem önüme gelse içeceğim bir şey oldu benim için hep.

Kahve dedik de hangi kahve? Filtre kahve… Bu yazımızın konusu filtre kahve. Diğer kahve türleri ile ilgili bilgi sahibi değilim.

Evet, bir filtre kahveci oldum. Önce French press ile başladım. Kısa sürede filtre kahve makinesine geçtim çünkü herkes öyle yapmak gerektiğini söyledi. Gerçekten de French press ile demlenen kahve ile makinede yapılanı arasında dağlar kadar fark var.

Filtre kahve makinesi muammalı bir konu. 150 lira ile 3000 lira arasında bir fiyat aralığına sahip. Bazı yorumlarda hepsinin yaptığı işin aynı olduğu ve dolayısıyla o kadar para vermenin gereksiz olduğu yazıyor. Filtre kahve benim için çok önemli olmaya başladığından dolayı böyle bir deneme yanılma yoluna gitmedim ve güvendiğim kaynaklardan gelen referansa sadık kaldım.

Bir arkadaşım bu işi iyice araştırdığını Electrolux marka bir modelin alınacak en iyi model olduğunu bana söylemişti. Üstelik kendisi de almıştı ve gayet memnun kalmıştı.

Mediamarkt’a gittim ve onunla birlikte birçok ürünü inceledim. Alacağım ürüne karar vermiştim. Electrolux E4CM1-6ST Create 4 alacaktım. Bu ürün termos sürahili. Aynı ürünün 4ST’si ise termos sürahili değil. 6’nınki çelik iken 4’ünki cam. Tercih sizin. Termos hiç işe yaramıyor. Zaten filtre kahve hemen tüketilmesi gereken bir şey. Aralarında 70 TL fark var.

Neyse 6ST’yi her yerde 1200 lira bandında gördüm. Bir sitede 720 TL bandında gördüm. Şu anda en ucuz 859 TL. Hemen aldım.

Estetik ve kibar bir ürün. Fazla yer kaplamıyor. Kullanması inanılmaz kolay. Malzemeleri koyuyorsunuz ve üç dakika sonra kahveniz hazır…

Son yıllarda yaptığım en iyi şeylerden biri kendime filtre kahve makinesi almak oldu. Bugün olsa yine alırdım. 700, 800 lira harcıyorsunuz ama çok keyif veren bir hobiniz daha oluyor.

Benim gibi araştırmayı seven (araştırma manyağı) bir insansanız, filtre kahve alanı size tatmin edici bir alan sunuyor.

Denenmeyi bekleyen onlarca, yüzlerce filtre kahve var! Hepsinin aroması farklı. Hepsinin sundukları farklı. Şarap gibi işte… Hemen denemeye giriştim. Filtre kahveler 250 gramlık paketlerde satılıyor genelde. Yani çekilmiş olanları… Bir de çekirdek halinde satılanları var ki henüz o alana el atamadım. En ucuzları 30 TL. Jacobs var mesela. Sıradan bir FK. 35 lira civarlarında Kurukahveci Mehmet Efendi’nin filtre kahveleri var. İçince ölmezsiniz. Filtre kahve pahalı bir şey. Bir fincanı 4 TL’ye falan geliyor. KME’ninkiler 2 TL’ye falan gelir. Evde bulundurulabilir. Ama onu saklamak için de bir saklama kabı lazım. Filtre kahve çabuk bozulan bir şey. Paket açıldıktan sonra bir, iki hafta içerisinde tüketilmesi gerekiyor. Yoksa aromaları kayboluyor. Aynı anda evde hem 70, 80 liralık bir paket hem de KME bulundurmak mantıklı değil. O yüzden bence geride bırakılmalı. Bu işin bu kadar peşine düşüyorsan iyi kahvenin peşine düşmen gerek.

Marketlerde 45, 50 lira bandında dolaşan Tchibo marka filtre kahveler var. Onların üçünü de aldım ve sadece Brazilian Mild’ı deneme fırsatı bulabildim. Gayet iyi. Üstelik bazen sitelerde 35 liraya indirme girdiği de oluyor. Diğer ikisini de sırayla deneyeceğim.

Starbucks’ta 80 liraya denk gelen filtre kahveler var. Orta sertlikte bir kahve aldım ben, adını hatırlamıyorum. En iyisi oydu şimdiye kadar içtiklerim içerisinde. Starbucks’ın tüm ürünlerin deneyeceğim. Önümüzdeki yıllarda zaten her şeyi deneyeceğim. Önüme çıkan böyle meşakkatli işlere bayılırım zaten. Ama kendi arzumla önüme dizilmiş olmalı. Ve bana keyif vermeli.

Bu arada Halil Selim’in “başkasına bakma, en iyi bu” dediği Petra Acme’yi de denedim. Elbette çok iyi ama Tchibo ayarında buldum ben. Fiyatı 69 TL. Şimdilik denediklerim bunlar. Sanırım birkaç sene sonra kendi TOP 10’umu yapabilirim.

Bu arada dediğim gibi filtre kahve çabuk bozulan bir şey. Kokusu iyi gelmesine rağmen içtiğiniz zaman o bayatlığı anlarsınız. Kokusu genelde çok iyi geliyor zaten. Bunun için bir saklama kabı aldım. 150 TL bandında bu saklama kapları. Hava almıyor. Kahvenin buzdolabında saklanması olayına da bakacağım.

Artık iş sizin ne tür bir kahve aradığınıza karar vermeye kalıyor. Yüksek gövdeli ve sert bir kahve mi? İçince sarsılmak mı istiyorsunuz? Yoksa daha yumuşak ve “tatlı” aromalar mı tercih ediyorsunuz? Bu arada çayı şekerle içenler filtre kahveden uzak dursunlar. Filtre kahve sarsıcı bir şeydir. Yani uyarıcı. Hafif acı gelebilir. Yani pek bilgi sahibi değilim de şeker atılmış bir filtre kahve özel efektli bir porno filme benzer herhalde…

Bir de kahveyi çekirdek olarak alıp değirmende çekmek var. O zaman daha taze oluyor. O konuya da elimdeki kahveler bitince eğileceğim. Öğütücüye sahip filtre kahve makineleri de var ama hem çok büyükler hem de fiyatları 2500, 3000’i buluyor.

Böyle…

Bu konuya eğilin. Yeniliklere açık olun. Alışkanlık veya bilgi veya inanç diye sorgusuz sualsiz kabul ettiğiniz şeylerin kolpa olma ihtimalini akılda bulundurun sürekli. Değişirseniz de şerefinizle değişin. Instagram’da bu konuyla ilgili çok faydalı hesaplar var. Ne demiştik Instagram gibi aynı anda hem faydalı hem de gereksiz olabilen bir şey azdır. CHP gibi tıpkı.

Beraber sarsılalım, buyurun…

Not: Yazım yanlışlarına bakamayacağım.

Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş ve , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.