Hatasız Kul Olmaz Teknik Analizi

Gelin müziği davar gibi dinlemeyelim ve Orhan Gencebay’ın “Hatasız Kul Olmaz” şarkısını teknik olarak analiz edelim…

Neden HKO? Çünkü…

Bu parça benim fetiş parçalarımdan biridir. Bağlama çalan bir insan olarak diyebilirim ki bu parça o güne kadarki müzik üretimini allak bullak eden bir yapıdadır. Dün tesadüfen Kont Adnan’ın “Kuş Foli Koma Foli” adlı parçasını dinledim. Beş dakika süren bu parça (değerlidir) yan yana altı tane Do ve altı tane Si’den oluşuyor. Do Do Do Do Do Do, Si Si Si Si Si Si… Bütün parça bu. Bu parçayı bir ilçe belediye şenliğinde, iyi bir ses sistemiyle halka sun, halk coşar. O halde bir değeri, bir anlamı vardır diyebiliriz ancak KFKF’nin nota dizilimi ve akorlarına baktıktan sonra beynimizi yakan ve donduran HKO için “devrim” dediğimizde kimse itiraz etmesin.

Bu analiz için 1974 tarihli bu kaydı seçtim. 1997 tarihli “Orhan Gencebay Klasikleri 1” adlı albümde de bu parça var ama bu yeniden yorumlamalar genelde iyi sonuç vermez. Ayrıca insanların sesleri yıllar geçtikçe (bana göre) olumsuz anlamda değişir. Örnek, İlkay Akkaya…

1974 yılında kayıt olanakları şimdiki gibi gelişkin değildi. Bugün albüm kayıtlarında müzisyenler birbirlerini görmezler bile. Herkes kendi bölümünü çalar ve evine gider. Bilgisayarla ufak tefek arızalar giderilir. Ritmler tamamen bilgisayardan elde edilebilir. Pek bilgim yok ama diğer enstrümanlar da bilgisayarlar aracılığıyla elde ediliyorsa şaşırmam. Hayır, burada eski daha güzeldir demeyeceğim. Eskiden bu işlerin ne kadar zor olduğunu anlatmak istiyorum.

Kısaca Orhan Gencebay’dan da bahsedelim. Kendisiyle ilgili eskiden bir yazı yazmıştım. O zamanlar insanlığın devrim yoluyla yeryüzünde cenneti inşa edeceğine inandığım ve bu uğurda bir topluluğa üye olduğum için ve de topluluğun etkisinde fazlaca kaldığımdan dolayı (benim hatam) inanmadığım şeyleri yazmışım. Geçen bir röportajını izledim: Günde 8, 10 saat bağlama çalışmanın kendisi için normal olduğunu bazen bu çalışmaların günde 16 saate çıkabildiğini söylüyordu. Bir şeye bu kadar emek veren ve onda bu kadar büyük önemli ve estetik değişiklikler yapan bir insanı önce takdir etmeliyiz.

1968 yılında, kimse hiçbir şey yapmıyorken sahip olduğu inanılmaz müzik bilgisiyle tamamen kendisine has ve teknik olarak oldukça üstün bir müzik üreten Orhan Gencebay’a “arabesk” deyip üzerini bir kalemde silecek miyiz? Bu konuya başka bir yazıda döneceğiz.

Gelelim HKO’ya. Parça fagot ile başlıyor. Öyle tahmin ediyorum. Fagot, İngilizcede “ipne” demektir ama aslında bir müzik aletidir. Ondan önce Türk müziklerinde kullanılmış olduğunu pek sanmıyorum. Sonra grup bağlamalar giriyor. Gencebay’ın en çok etkileyen bağlama üstatlarından biri Bayram Aracı adlı Ankaralı bir müzisyendir. Ankara tavrı denilen bu çalış şekli parçanın başında mevcut. O yıllarda Arif Sağ ile Orhan Gencebay’ın bir ikili olarak çeşitli ortamlarda gerçekleştirdikleri virtüözite şovları vardır. Bu kayıttaki bağlamalarda Arif Sağ’ın da olması yüksek ihtimaldir.

Fagotla grup bağlama çok etkileyici bir giriş yapıyor sonra obua başlıyor. Görüntü olarak klarnete benzeyen bu alet çok etkileyicidir. Çok hislidir. İlerleyen yıllarda birçok arabesk parçada kullanılmıştır. Bu bölümde arkada değişik ritm aletleri kullanılırken bağlamalar da obuaya akor basıyor. Daha önce görülmemiş bir şeydir bu.

Sonra devreye üflemeli grubu ve onunla dans eden akustik bağlama grubu giriyor. Bu üfelemeli grup çok etkileyicidir. Yaylılar sürekli giriyor çıkıyor zaten. Bu arada bu kümenin bağlamalar hariç Feyruz’da çok sık karşımıza çıktığını ekleyelim. Feyruz kraliçe OG arabeskçi…

Söze girmeden hemen önce obua, üflemeliler ve yaylılar bir atışma yaptıktan sonra elektro bağlama sahneye çıkıyor. Elektro bağlama Erkin Koray ile Orhan Gencebay’ın beraber tasarladıkları bir alettir. Gitar anfisini bağlamaya uydurarak elde etmişlerdir bu aleti. Elektro bağlamanın bugün sahip olduğu kötü şöhrete aldanmayın, bu da bir devrimdir.

Bu arada parçanın nota dizimlerine baksanız ve klasik türkülerin basit nota dizimlerini bilseniz aradaki uçuruma hayret edersiniz. Bu kadar çok arızalı sesi bir arada ve bu kadar uyumlu nasıl kullandığına hayret edersiniz.

Söz başlıyor. Sözler etkileyici. Kimisi bulmayabilir, normaldir. Uzun bir aralıkta seyrettiğini ekleyelim. Yani Kont Adnan’ın parçası iki notada ilerlerken, türkülerin büyük çoğunluğu dört, beş notada geçiyorken bu parçada 10, 12 nota yukarısına (bağlamada aşağıya, dizekte yukarıya) çıkılıyor. İcra etmesi zor bir parça yani. Orta Anadolu boğaz trillerini de iyi çıkarabilmek gerekiyor. Şarkı icra edilirken üflemeli grubunun melodiden azade solo takılması yine dikkate değer bir şey.

Solist “Sev beniiiii!” diye bağırdığında birinci yapı bozucu solo geliyor. Elektro bağlamayla, ritm içerisinde atılan bu solo benzersiz. O güne kadar zaten örneği görülmemiş. O günden sonra da bunu Gencebay dışında yapan pek yok zaten. Blues etkileri var bu soloda. Bu solo Orhan Gencebay’ın müziği çok boyutlu bir şekilde ve ne kadar iyi bildiğini bize kanıtlıyor. Röportajında Led Zeppelin’in “Bir Türkün riflerini (beşli) kullanıyoruz.” şeklinde bir ifadesini iletmişti Gencebay. Ne kadar doğru bilmiyorum ama gerçekten o rock müziği elektro gitar sololarına benzeyen bir solo bu.

İkinci “Sev beniii!”den sonra yine ikinci yapı bozucu solo geliyor. Bu sefer ritmli değil. Bu soloyu anlatmaya pek gerek yok. Bence kusursuzdur! Evet, kusursuzdur… Kendisinden önce de sonra da böyle yetkinlikte ve güzellikte bir solo atılmamıştır. Zaten Türk müziğinde solo diye bir şey yoktur. Yani parçanın arasında ana melodiden ve ritmden azade olan ama parçayı duygusal anlamda besleyen bölümler Anadolu müziklerinde veya Türk sanat müziğinde yoktur. Bu bölümlerde sazlar nakaratı icra ederler genelde. Belki benim bilmediğim bir iki istisna vardır.

Sonra parça bir dörtlük daha söyler ve birinci soloyla fade-out (yavaşça sesin kısılması) yaparak sonlanır.

Halkın geri kalmışlığının sebebi arabesk değildir. Bilakis arabesk onun sonuçlarından biridir. 80’li yıllardaki ağlak müzikler içerisinde de teknik olarak çok başarılı eserler yok değildir bu arada. Ayrıca bu halk Orhan Gencebay gibi yaptığı işi iyi yapmak için onun kadar çalışkan, yeniliklere açık, meraklı, tutkulu ve biraz da yetenekli olsaydı şimdi çok farklı bir ülkede yaşıyorduk. CHP iktidarı için bu kadar çok beklemek zorunda kalmayacaktık.

Büyük sanatçıya saygılarımı sunuyorum…

Bu yazı müzik, Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.