“Ladybird Ladybird” (1994)


Sscb-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde farklı uluslardan, kültürlerden kadın ve erkeklerin birliktelikleri, evlilikleri, beraberlikleri, flörtleri, aşkları vb. çok yaşanıyordu. Mutlaka eşcinsel birlikteliklerde de öyledir. Bunu sağlayan kolektivite duygusuydu. SSCB’deki kolektivite duygusu eksikli olmasına rağmen dünyadaki gelmiş geçmiş bütün kapitalist ülkelerdeki kolektivite duygusunu dövebilecek kadardı.

Kapitalist ülkeler bu kolektivite duygusunu üretemiyorlar. Egemen sınıf bilinçli olarak ürettirmiyor. Bunun yerine bireycilik üretiyor. Sıkışırsa en fazla üç, beş kişiye indirgenmiş bir “şey” üretiyor. Dolayısıyla kolektivite doğrultusunda politikleşmemiş bireylerin farklı kültürlerden gelen kişilerle aşk vs. yaşaması kapitalist ülkelerde mümkün olmuyor. Olursa da zorlama oluyor ve açık veya örtük bir şekilde iflas ediyor. Kim hayır diyorsa ya yalan söylüyordur ya da cicim aylarını/yıllarını geçmemiştir.

Düşünsenize, köpek gibi aşıksınız ve evlendiniz. Bir ebeveyn çocuğu Kuran kursuna göndermek istiyor diğeri de istemiyor. Veya evlenmediniz diyelim. Bir taraf, cimadan sonra en fazla beş adım atılabileceği için ebeveyn banyosu olan bir ev kiralamak istiyor veya banyoya beş adım uzaklıktaki bir yerde cima yapmak istiyor, diğer tarafın da umurunda değil. İki ilişkiyi de sıfır şans tanıyorum. O yüzden kapitalist ülkede doğmuş ve kolektivleşmemiş arkadaşlarım, aklınızı başınıza devşirin derim.

İngiliz sosyalist yönetmen Ken Loach’un tam da bu doğrultuda bir filmi var. Annelik içgüdüsü (?) kuvvetli ama kolektivleşmemiş bir İngiliz kadınla, tarihsel bir politik bakış açısına sahip bir Paraguaylı erkek aşık oluyorlar.

Kadının dört farklı erkekten dört çocuğu var. Emperyalist ülkenin “Sosyal Güvenlik Kurulu” yetkilileri, kadının “promiscuous” olduğuna kanaat getiriyorlar ve çocukları kadından alıyorlar.

Bu ne iki yüzlülüktür! Hem emperyalistsin, dünyanın ağzına sıçıyorsun, Thatcher gibi bir canavarı yaratıyorsun örneğin sonra da senin sisteminin ortaya çıkardığı bir kadına sen kötüsün diyorsun. “Kadın mısın kız mısın belli değil” diyorsun. “Ateyizsin” falan diyorsun. “Dükkanların camlarını indiriyorsun dolayısıyla ölmeyi hak ediyorsun” diyorsun.

Bir adet bilinç, bir ilişkiyi yalan olmaktan kurtarmaya yeter mi? İki bilinçsizde olduğu gibi sıfır şans tanımıyorum. Filmde de öyle oluyor. Kurtarıyor diyerek “spoiler” vermiyorum, şansları var diyorum.

Kolektiviteden vazgeçmeyiniz. Başınıza bir şey gelmez. En fazla ölürsünüz ama yalan bir hayatı veya ilişkiyi yaşamak zorunda da kalmazsınız…

Bu yazı Emperyalizm, Ken Loach, Ladybird Ladybird, Margaret Thatcher, Sinema kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.