*Türkçe bilmezler.
*Küçük dağları onlar yaratmıştır.
*Basına yansıyan münferit olaylara bakmayın, toplumdaki en prestijli işlerden birine sahiptirler. “Öğretmenim.” deyince bütün kapılar açılır. Herkes onların işini görmek için dört döner. Onlar ise bu ilginin altını dolduramazlar.
*”Bayan” olanlarının konuşmalarına kulak kabartırsanız sürekli “Hafta… Hafta… 25. hafta… 32. hafta…” tabirlerini duyarsınız. Konuşmaları bu ve benzeri şeylerden ibarettir.
*”Bay” olanlarının konuşmalarına kulak kabartırsanız sürekli “Tidiay… Efesay… Lepege… Beş nokta iki… Altı nokta bir…” gibi şeyler duyarsınız. Konuşmaları bu ve benzeri şeylerden ibarettir.
*Pasaklıdırlar. Evlerinde değildirler ama öğretmenler odasında inanılmaz pasaklıdırlar. Masaya koydukları hiçbir şeyi geri almazlar.
*Sık sık zırlarlar. (Yaz) tatillerinin aslında iki ay olmasına rağmen üç aymış gibi lanse edilmesinden dolayı mağdur olduklarını öne sürerler.
*Bir dönem boyunca taş çatlasa bir buçuk saat süren e-okuldan not girme işini “eve iş götürme” olarak pazarlarlar.
*Bütün hukuk yolları açık ve işliyorken, idarecilerine kafa tutmaları mümkünken, bütün görevleri tarif edilmişken, basın ve toplum emirlerine amade iken mobbinge uğrarlar. Not: İşini iyi yapan ve öz güvenli olan bir öğretmenin mobbinge uğrayamayacağını düşünüyorum.
*Genç olanları genellikle iyi giyinir.
*Konuşma becerileri berbattır.
*İngilizce öğrenemezler. Gerçi haklarını yemeyelim, kimse İngilizce öğrenemez.
*Masaları çok dağınıktır.
*”Bir veli öğretmenle nasıl böyle konuşur?” sorusunun altında aslında “Bir veli öğretmenle nasıl konuşur?” düşüncesi yatmaktadır. Bir velinin öğretmenle konuşma hakkı yoktur onlara göre. Bütün öğretmenlerin işlerini iyi yaptıklarını farz ederler.
*İdareci olmayı çok isterler. Bunun da bir numaralı sebebi ego tatminidir.
*İdarecilerden öcü gibi korkarlar.
*TR’deki her örgüte olunduğu gibi sendikaya da üye olmalarının bir numaralı sebebi arkadaş iknasıdır. Sendika gibi bir mücadele örgütünün bile kendilerini özel hissettirmesini beklerler. Sendika gelip onları bulmalı ve onlara jestler yapmalıdır.
*Kürt veya dindar olanları numaradan Atatürkçüymüş gibi görünürler.
*Yaşlı olanları eski devirlerin bitip gittiğini bir türlü kabullenmek istemezler. “Öğretmene saygı vardı.” derler. Anketlere göre doktorlardan sonra en çok güvenilen mesleklerin öğretmenler olduğunu bilmezler.
*Entelektüel, sanatsal faaliyetlere ilgi anlamında beklentinin çok altındadırlar. Şifreler: Hafta, yakıt tüketimi, Türk futbolu, kına, Türk dizileri, ana akım siyaset, nişan, abazan muhabbeti, birinci doğum, ikinci doğum, arsa, kredi, iddia, ilçe MEB entrikaları vb.
*Hepsi burçlara inanır.
*Meslekleri çok önemlidir fakat ne devlet bu önemi onlara verir ne de onlar bu önemin farkındadırlar.
*Sayıca çok kalabalıktırlar bu yüzden birbirleriyle iyi geçinmezler. Sayı ne kadar azalırsa; iyi geçinme, iyi geçiniyor gibi görünme artar.
*Büyük bir bölümü “yatar”. Özellikle liselerde. Yalan mı?
Bu yazıyı yazmasaydım çatlardım. Yılların birikimi. Öğretmen kitlesini hiç beğenmiyorum. Büyük bir forsa sahipler ama o forsun altını dolduramıyorlar. Yorum yapmayınız.