Sakarya İzlenimleri

*Sakarya mı Adapazarı mı? Hatay mı Antakya mı? İzmit mi Kocaeli mi? Tıpkı zemin kat uygulamasının kaldırılmasını talep ettiğim gibi bu tür iki isimli il merkezi uygulamasının da kaldırılması gerektiğini düşünüyorum ama bir saftirik değilim. Bu tür şeyler ideolojiktir ve insanlar rica ettiği için değişmezler.

*Daha önce Sakarya’nın merkezinden geçmiştim. İstanbul – Ankara yolculuklarında da mutlaka Sapanca Gölü’nün kenarında mola verirdim. Sakarya demek Sapanca demekti.

*Sakaryaspor da bir zamanlar çok etkili bir takımdı. Şu anda durumu kötü ama yakında birinci lige gelecektir diye düşünüyorum. Çünkü potansiyelli bir şehir ve stat yapıldı. Anadolu’da 250 bin üstü nüfusu olan her şehre 25, 30 bin kişilik futbol stadyumları inşa edildi. Yani 60lı, 70li yılların atletizm pistli “Atatürk” stadyumları artık tarihe karışıyor. Yakın gelecekte ilçe takımlarını birinci ligde görmek çok daha zor olacak. Siyasi atmosfer bu şekilde giderse, Kasımpaşa ve Başakşehir hariç…

*Anadolu’da ilk futbol stadyumu inşa eden şehir Kayseri’dir.

*Sakarya otogarı otobana çok yakındır ve dönemeçli yollardan gidilmez oraya. Eğer otobüs Kocaeli veya Gebze otogarına girecekse yanmışsınız demektir. Kafadan 20 dakika bindirir bu ikisi.

*Servisle Gar Meydanı’na gidiyorsunuz. Eğer o Anadolu şehrine tren yolu varsa merkez Gar etrafında toplanmış oluyor genelde. Daha doğrusu bunlar zamanında çok küçük şehirler oldukları için tren garını direkt göbekten geçirebiliyorlar. Bu arada “direkt” kelimesinin yakında TFK tarafında “direk”e çevrilmesi şaşırtıcı olmamalı. Çok yaygın bir kullanım bu. Sakarya’da minibüsler üzerinde “Direk Terminal” levhası gördüm de…Ünlü Gramer Özel Harekatçısı (GÖH) Can Saday duymasın da…

*Gar Meydanı’nda inince hemen sağınızda bir yerlerde “müze” var. Bu da bir “üçü bir arada”. Yani Atatürk’ün Sakarya’ya teşviklerinde konakladığı yer. Yani ulusal kurtuluş müzesi ve dört beş tane Atatürk’ün kullandığı çatal bıçak takımı var. Hacılar gidip yüzünü sürüyorlar ve iki, üç tane daha Atatürkçülük sevap point’ini cebe atıyorlar. Sonra bir etnografya müzesi. Yukarı Kusunlar’dan Fadime ninesinin çarığını, çıkrığını, çulluğunu bir de Aşağı Cumayeri’nden piç Osman’ın kara lastiğini getirip sergiliyorlar. Son olarak da arkeoloji müzesi. Deli Duran’ın tarlasının yanında duran Urum mezar taşını gece çalıp getirip buraya koymuşlar. 25, 30 tane de sikke. Böyle “müze” mi olur? Oluyor işte.

*Bir de deprem müzesi var Sakarya’da. Yine oralarda bir yerlerde. Günümüzde adres tarif etmeyi anlamsız buluyorum. 1999 depreminden fotoğrafların sergilendiği bir “müze”. Daha çok bir anıya saygı niteliğinde yapılmış. İçi çok kasvetli ve bunaltıcı. Bu, umarım bilinçli tercih edilmiş bir şeydir. tırsmıyor değilim.

*Tarihi eser babında bir de Orhan Cami’si var yine. Dikdörtgen planlı bir cami. Hiçbir özel numarası yok. Zamanında ihtiyaç olduğu için yapılmış. Kadıköy’ rıhtımda yapılmak istenen bir ideolojik dayatma değil yani.

*Sonra, ölene kadar bir daha Sakarya’ya gideceksem ne için gideceğim şey olan şeyle karşılaştım. Köfteci Mustafa. Bu arada Mustafa isminin köfteciliğe iyi gittiğini düşünüyorum. Acaba 30 sene sonra bir köfteci açılacaksa ne diye açılacak hiç düşündünüz mü? Köfteci Atlas Can? Köfteci Todor Can? Artemis Nur abladan ev yemekleri? Jiyan Hewal Çiğköfteci? Boğaçhan Böke Oto Kiralama Cep Telefonu Kılıfı ŞTİ? Adapazarı ıslama köfte bir tarzdır. Bayat ekmeği ızgara eder sonra soslu kemik suyunu batırırlar. Yanında da köfte gelir. Bu ekmeğin malzemesi iyi seçilmişse enfes bir şey olur. Mustafa’yı internetten buldum ve bayıldım. Kadıköy’de de bir ıslama köfteci vardır. Duvarda “ünlü” fotoları vardır ve ben yine hiçbirini kimseye benzetemem. Oradaki de iyidir. Yolunuz düşerse kaçırmayınız.

*Köfte Balkan yiyeceğidir. Sakarya’da da çok Balkan göçmeni olduğu için bu tarzı orada oturtmuşlar.

*Balkan göçmeni dedik. Bu insanlar daha çok Marmara bölgesine yerleşmişler ve ilginç bir sosyal psikolojiye girmişlerdir. Örneğin aslında Orta Anadolu veya Doğu Anadolu bağnazlığını bünyelerinde barındırmazlar ama geldiklerinde hedefe koyulmamak için anlaşılmaz gibi görünen ama bence işte anlaşılır bir milliyetçi muhafazakar tutum takınmışlardır. AKP %70, MHP %12 oy alıyor Sakarya’da ama şöyle bir baksan bir Konya, bir Kayseri, bir Erzurum demezsin.

*En meşhur caddenin ismi Çark Caddesi. Bu ilginç. Cumhuriyet elitleri nasıl da dokunmamışlar en meşhur caddeye. Trafiğe kapalı, yürünebilecek bir cadde. Kalabalık caddelerde yürümeye bayılırım. Kalabalığı çok severim.

*Sonra Kent Park diye bir yere geldim. Büyükçe bir park. Kent merkezinde büyükçe bir park olması nasıl da önemli bir kazanımdır, bilemezsiniz. Sakarya doğanın, yeşilin ortasında olduğu için pek anlaşılmıyor olabilir ama yeşil çok önemli ve değerli bir şeydir. Kaybeden değerini anlar. Büyükçe değirmenler var ve insana hoş duygular hissettiren bir park. Başbakan olsam evlerin %40’ını yıktırır park yapardım.

*Kent Park’ta sevgili dostum, ünlü izci lideri Talha Can’la buluştuk. Kendisi Bolu Fen Lisesi’nden eski öğrencim olur. Eski öğrencim olup da dostum olan birileri vardır ve bunlar genelde Bolu Fen Lisesi’ndendir. Neden acaba? TC ile yine felsefe, poltika, aktüalite, meta fizik konularında hasbıhal ettik. İyi bir çocuk. Yolu açık olsun…Aa, ilk defa bir dilek temennisinde bulundum, Talha bak değerini bil…

*Sonra yardırdım, geldim. Akşamında FEK’lere çay içmeye gittim. O evde sevdiğim iki küçük canlı var.

*Yorum bölümünde bulacağınız en sağcı şehirler yazımda Sakarya dokuz numarada yer alıyormuş. Baktığın zaman sağcı şehirlere hiç benzemiyor ama o göçmenlerin korunma reflekslerini dikkate değer buluyorum.

*Taraklı ilçesine gideceğim en yakın zamanda. Doğal güzelliklerini de fırsat bulursam ziyaret edeceğim.

Böyle…

Bi’ şey diyonuz mu?

Bu yazı Seyahat, siyaset, Uncategorized, Yiyecek İçecek kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.